14183,03%0,27
42,73% 0,04
50,22% 0,07
5936,00% -0,44
9581,68% -0,25
Asgari Ücret Tespit Komisyonu bugün yine toplandı.
Toplandılar ama halk oturamadı. Çünkü halk ayakta. Pazarda, markette, kirada, faturalarda… Ayakta kalmaya çalışıyor.
Masada yüzde 25 var, yüzde 30 konuşuluyor, yüzde 40 ihtimal diye fısıldanıyor.
Ama masada hayat yok.
Masada çocuğuna harçlık veremeyen baba yok.
Masada “bu ay hangi faturayı ödemesem?” diye düşünen anne yok.
Masada sabah karanlıkta işe gidip akşam karanlıkta dönen emekçi yok.
Masada sadece rakamlar var.
Rakamlar soğuktur. Vicdan üşür.
Eskiler ne demiş: “Tok açın hâlinden anlamaz.”
Bugün toklar, açlara yüzde hesaplıyor.
“Rakam için erken” diyorlar.
Doğru…
Ama geçim için çok geç.
Asgari ücret denilen şey, adı üstünde, asgari.
Yani “en az”.
Ama bizde en az olan ücret değil; insanca yaşam ihtimali.
Bugün 22 bin lira.
Kağıt üstünde para.
Gerçekte ayın 15’inde buhar.
Kira desen uçmuş,
gıda desen kaçmış,
ulaşım desen pes demiş,
çocuk desen masraf,
gelecek desen hayal…
Bunların hangisi TÜİK tablosunda kaç satır?
Hangisi Excel hücresine sığıyor?
Bir atasözü daha var: “Aç köpek fırın deler.”
Ama bizde aç köpeği suçlu ilan ediyorlar, fırının sahibini alkışlıyorlar.
Komisyon toplanıyor ama işçi yok.
TÜRK-İŞ yok.
Yani masada en çok konuşulması gereken kişi sandalyede yok.
Bu neye benziyor biliyor musunuz?
Hastayı çağırmadan ameliyat kararı almaya.
“Merak etmeyin, sizin için düşünüyoruz” diyorlar.
Düşünmek güzel şey.
Ama hissetmeden düşünmek, merhamet üretmez.
Bugün yüzde 25 zam konuşuluyor.
Birileri için yüzde 25,
birileri için “ay sonuna kadar idare”.
Yüzde 30 deniyor.
Birileri için prim,
birileri için “çocuğun montunu seneye alırız”.
Yüzde 40 telaffuz ediliyor.
Birileri için istatistik,
birileri için “belki bu ay borç almam”.
Bakın, bu ülkede artık insanlar zengin olmak istemiyor.
Sadece batmamak istiyor.
Kimse Ferrari hayali kurmuyor.
İnsanlar pazarda etiketle göz göze gelmemek istiyor.
Eskiden “asgari ücretle geçinilir mi?” tartışması vardı.
Şimdi soru değişti:
“Asgari ücretle hayatta kalınır mı?”
Bir de işveren maliyeti anlatılıyor.
Doğru, maliyet var.
Ama şunu da soralım:
Geçinemeyen işçinin maliyeti kime?
Topluma.
Devlete.
Geleceğe.
Düşük ücret;
- düşük motivasyon,
- düşük verim,
- yüksek öfke demektir.
Bunu rakamla ölçemezsiniz ama sonuçlarını sandıkta, sokakta, hayatta görürsünüz.
Bir eski söz daha bırakayım buraya:
“Adalet mülkün temelidir.”
Ama adalet aç kalırsa, mülk de sallanır.
Asgari ücret sadece para değildir.
Bir ülkenin emeğe verdiği değerin aynasıdır.
O aynaya bugün bakıyoruz.
Görünen şey rakam değil; vicdan çizikleri.
Komisyon yine toplanacak.
Rakam yine açıklanacak.
Manşetler yine atılacak.
Ama asıl soru şu olacak:
Bu ülkede asgari ücret mi belirlendi, yoksa sabır mı test edildi?
Cevabını halk zaten biliyor.
Çünkü bu ülkede en iyi hesap,
mutfakta yapılır.
Ve o mutfakta,
defter hep açık…
ama para hep kapalı.