Bugün, 13 Temmuz 2025 Pazar
  • BIST 100

    10358,50%0,26
  • DOLAR

    40,15% 0,22
  • EURO

    47,03% 0,08
  • GRAM ALTIN

    4336,36% 1,24
  • Ç. ALTIN

    6897,23% 0,94

BABALAR GÜNÜ DENİNCE…

Babalar Günü denince, bundan 30 yılı aşkın bir süre önce yaşanan bir olay geliyor aklıma.

Köşe Yazarları 16.06.2025 10:28:00 0
BABALAR GÜNÜ DENİNCE…

 

Roza KURBAN

 

         Babalar Günü denince, bundan 30 yılı aşkın bir süre önce yaşanan bir olay geliyor aklıma. Aradan uzun yıllar geçmesine, o günden sonra hayatımızda büyük değişimler olmasına rağmen bu olay hiç aklımdan çıkmadı, aksine zaman geçtikçe olayı sorgulamaya, anlamaya çalıştım. Ben SSCB döneminde Sovyet okullarında eğitim gören bir Kazan Tatar’ıyım. Bilindiği üzere İdil boyunda hayatlarını sürdüren Kazan Tatarları, Türk Dünyası’nın bir parçasıdır. Birçok ortak değerler, ortak paydamız olmasına karşın yaşadığımız rejim, ortam, aldığımız eğitim, kutladığımız bayramlar farklıydı… 1995 yılında evlilik nedeniyle Türkiye’ye geldiğimde burada kutlanan bayramların başka olduğunu görüp çok şaşırmıştım. “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi hayatımda hiç duymadığım günler, bayramlar kutlanıyordu. Oysa bu günlerin Türklerle yakından uzaktan alakası yoktu. Buna karşın adı geçen günlerin bir Türk toplumunca benimsenmesi ve her sene büyük bir coşkuyla kutlanarak, alışveriş çılgınlığının doruk noktalara ulaşmasını sağlaması kapitalizmin bir getirisi olsa gerek. Bu günlerin aksine Yılbaşı’nın bir Hıristiyan bayramı olarak algılanması daha da ilginçti. Türkiye’de Yılbaşı, Hıristiyanların her yıl 25 Aralıkta Hz. İsa’nın doğum gününü kutladıkları yortu Noel ile karıştırılıyordu. Çocukluğumdan beri yılbaşı coşkusunu ve heyecanını kalbimde taşıyan birisi olarak Yılbaşı’nın bu şekilde algılanması beni çok üzmüştü. Çünkü çocukken yılbaşı demek, bir yaşına daha girmek, bir üst sınıfa geçmek, yani büyümek demekti. Bizim çocukluğumda okulun spor salonunun ortasında ormandan getirilen gerçek çam ağacı oyuncaklar ve ışıklarla süslenirdi. Çam ağacının etrafında daire oluşturur şarkılar söyler, oynardık. Dışarıdaki soğuk havaya, kar fırtınasına, buz tutan camlara aldırış etmeden gönlümüzce eğlenirdik. Bir de her yıl bizim için hediye paketleri hazırlanırdı. Paketin içinde şeker, bisküvi, gofret, ceviz, elma, mandalina gibi şeyler konurdu. Biz kuzey insanları olduğumuzdan mandalina gibi meyveler bizim topraklarda yetişmiyordu, ondan olsa gerek güneyde yetişen meyvelerin bizim için ayrı önemi vardı. Yılbaşı kutlandığı gün tüm spor salonunu mandalina kokusu sardığından, yılbaşı denildiğinde burnuma o mandalinanın kokusu geliyor. Bu şimdi de öyle, bir mandalina konusu aldığımda ister istemez çocukluğumda yaşadığım yılbaşı geliyor aklıma. 

 

         Neyse konudan fazla uzaklaşmadan Sovyet döneminde kutladığımız bayramlardan bahsedelim. “23 Şubat Sovyet Ordu’su Günü”, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”, “1 Mayıs İşçi Bayramı”, “9 Mayıs Zafer Bayramı”, “7 Kasım Ekim Devrimi Bayramı” kutladığımız resmi bayramlardandı. Resmi bayram olduğundan o günler tatildi. Sovyetler döneminde din yasaktı, ama inanan herkes namazını kılar, orucunu tutar, bayramını kutlar, kurbanını keserdi. Bunlar için tatil verilmezdi. Ayrıca Kazan Tatar Türklerinin milli bayramı olan ve ekim işleri tamamlandıktan sonra gerçekleşen “Saban Tuye” (Karasaban Düğünü) etkinliği vardı. Büyük bir neşe içinde gerçekleşen bu bayram için insanlar varını yoğunu ortaya koyar, çocuklarına yeni ayakkabı, yeni kıyafet almaktan geri kalmazlardı. Bu yenilikler için olsa gerek biz çocuklar Saban Tuye bayramını büyük bir sabırsızlıkla bekler, sabah erken kalkarak yeni kıyafetlerimizi giyer ve bayram yerine koşardık. Bayramlar çocuklar içindir, derler. Bizde de bayramlar çocuklar içindi. Türkiye’deki Ramazan, Kurban Bayramları bana bizim Saban Tuye’nı anımsattı. “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi bayramlar yoktu, onun yerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü anneler günü, 23 Şubat Sovyet Ordu’su Günü ise babalar günü olarak kutlanıyordu. Geçmişte yaşadığım olay 23 Şubat ile ilgiliydi. Zaman içerisinde adı Kızıl Ordu Günü, Sovyet Ordu’su Günü olarak kutlanan bu bayram, 1991 yılının sonunda Sovyetlerin çökmesinden sonra adı değiştirilerek Silahlı Kuvvetler Günü olarak kutlanmaya devam etti. Sovyetlerin çökmesi kutlanan bayramları değiştirmedi, sadece bazılarının adı gündeme uygun şekilde değiştirilmişti. Zaten Sovyetlerin çöküşü ile ancak rejimin adı değişti, yani SSCB gitti yerine Rusya geldi o kadar. Zihniyet de, yöneticiler de, bayramlar da aynıydı, değişen pek bir şey yoktu… 

 

         Takvimler 1981 yılının Şubat ayını gösteriyordu… Sovyet okullarında, ilkokul 3 yıl, ortaokul 5 yıl, lise 2 yıl olmak üzere eğitim süresi toplam 10 yıldı. 1980–1981 eğitim yılının I.Dönemini geride bırakmıştık. Çevre köylerde sadece ilk ve ortaokul olduğundan, lise eğitimimizi eskiden il merkezi olan kasabadaki Rus-Tatar Lise’sinde alıyorduk. Farklı köylerden gelen öğrenciler aynı sınıftaydık, I.Dönem içerisinde birbirimizi tanıma fırsatı bulmuş, kendimize yakın olan insanlarla arkadaşlık kurmuştuk. Sınıf arkadaşlarımızın, tabiri caizse “kimin nesi” olduğunu öğrenmiştik. Derste başarılı öğrenciler olduğu kadar haylaz, yaramaz öğrenciler de az değildi. Zira Sovyet Dönemi’nde 10 yıllık eğitim zorunluydu. Şubat ayının ortalarıydı. Sınıfa Edebiyat Öğretmenimiz girdi ve “23 Şubat yaklaşıyor, bu vesileyle bugün ‘Benim Babam’ adlı kompozisyon yazacaksınız. Babanızın örnek davranışlarından söz edecek, babalarınızı tanıtacaksınız” dedi. Sonra, “Babası olmayanlar annelerini anlatsın” diye ekledi. İşte tam o sırada Ferit adında bir arkadaşımız sırasından ayağa kalktı, “Benim babam yok, ben yazmayacağım” dedikten sonra kitap defterlerini topladı, çantasını aldı ve kapıya doğru gitti. Ferit’in bu sözleri sınıfta soğuk duş etkisi yaratmıştı. Ne öğretmen ne de biz arkadaşları bir şey söyleyebildik, sadece şaşkın gözlerimizle onu sınıfın kapısına kadar uğurladık. Ferit, sessiz, sakin, kendi halinde bir arkadaşımızdı, öğretmen başta olmak üzere kimse ondan böyle bir çıkış beklemiyordu. Arkadaşımızın babasının hayatta olmadığını biliyor, fakat ölüm nedenini bilmiyorduk. Ferit’in babasını çok sevdiği belliydi. Bu dışa vuruş, onun babasının yokluğunu kabullenemediğinin isyanı, delikanlılık gururuna dokunduğundan ileri gelen bir öfke patlamasıydı. Sevginin isyana dönüşmesinin, babasız geçen yılların zorluluğunun sahnesiydi bu olay. Sınıfça Ferit’in içinde kopan fırtınanın şahidi olmuştuk ister istemez. Ferit sınıftan çıkınca biz önümüze eğilerek kompozisyonumuzu yazmaya başladık, öğretmenimiz de yerine oturdu, sınıfa ölüm sessizliği çökmüştü…45 dakikanın nasıl geçtiğini fark etmedik, zil çaldı. Genelde zil çalınca şen şakrak, hızlı bir şekilde sınıftan koşarak çıkardık. Bu sefer kimse acele etmiyordu, sınıfta ses soluk yoktu. Yavaşça toplanıp koridora çıktık, adımlarımız ağır, yüzümüz gülmüyordu. Okulumuz iki katlı “U” şeklindeki bir binaydı, edebiyat sınıfı okulun birinci katında “U” şeklinin bir ucundaydı. Edebiyat dersinden sonra matematik dersimiz vardı, o da “U” şeklindeki okulun aynı katında, fakat edebiyat sınıfının tam karşısında diğer ucundaydı. Topluca matematik dersinin olacağı sınıfa ilerledik, kimsenin ağzını bıçak açmıyor, herkes derin bir düşünce içindeydi. Zaten sözün bittiği yerdi, Ferit arkadaşımızın yaptıkları. Onun dedikleri karşısında kim ne diyebilirdi ki? Matematik sınıfına geldiğimizde sınıftan henüz çıkmamışlardı. Ferit, çantasını pencerenin dibine koymuş, kendisi kalorifere yaslanmış bizi bekliyordu. Bir ders boyunca orada durmuş olsa gerek… Her sınıfta olduğu gibi bizim sınıfımızda da haylaz, yaramaz arkadaşlarımız vardı. Her durumdan vazife çıkarıp, her şeyle dalga geçen, arkadaşlarıyla alay etmeyi alışkanlık haline getiren bu arkadaşlar dahi sessizdi. Söz konusu “baba” olduğunda herkes kendine çeki düzen vermiş, arkadaşlarını kırmak, üzmek, kanayan yarasına tuz biber ekmek istemiyorlardı. Bir çocuk kaç yaşında olursa olsun babaya ihtiyaç duyar. Baba çocuk için güvenli bir liman, sırtını verebileceği dayanaktır. Babalarımızın hayatımızdaki yeri başkadır, bunu hepimiz biliyorduk. “Babalar çınar gibidir, gölgesi yeter” derler. Ferit arkadaşımızın ilkbahar ve sonbaharda yağan yağmurdan, esen rüzgârdan, kışın kar fırtınasından, yazın ise sıcaktan koruyan ‘çınarı’ yoktu. Onun kalbinde kimsenin tamir edemeyeceği bir burukluk, kimsenin telafi edemeyeceği bir eksiklik vardı. Derdine derman olmak isterdik, ama nasıl? Bu olay hepimizin kalbinde derin bir iz bırakmıştı. Ferit hepimize bir hayat dersi vermiş, hayatın acımasız, merhametsiz yüzünü hatırlatmıştı bize. Bazen öğretmenlerin yapamadığını öğrenciler yapıyorlar. Bu olaydan sonra arkadaşımıza farklı bir gözle bakmaya başladık, sessiz sakin yapısının arkasında saklı olan duygularını ortaya döken ve bir nevi babasına, babasının hatıralarına sahip çıkan Ferit sınıfta saygı uyandırmıştı. 

 

         O günden sonra günler, haftalar, aylar, yıllar geçti… Geçip giden yıllar hayatımızdan birçok şeyi alıp götürmekle birlikte bize birçok şey ekledi. Hayat kaldığı yerden devam etti. O günden sonra lise yıllarında bir daha baba ile ilgili kompozisyon yazmadık, bu konu o gün kapanmıştı hem öğretmen hem de bizim için. Fakat yetim arkadaşımızın kalbindeki yara, yaşanmışlıklar asla hafızalardan silinmeyecekti… Bizi geçmişe götüren anılarımız, geleceğe götüren hayallerimizdir, derler. Babalar Günü denince anılarım beni hep o güne ve Ferit arkadaşıma götürüyor. Umarım arkadaşım Ferit de hayalleri doğrultusunda geleceğe gitmiş ve hayallerine ulaşmıştır. Bugün arkadaşımın nerede olduğunu, ne yaptığını bilmiyorum. Umut ediyorum ki, arkadaşım ailesi ve çocuklarıyla birlikte mutlu bir hayat sürüyordur… Bu yazım Ferit arkadaşıma selam olsun!            

 

Haber Editörü

admin

admin@tum1haber.com
Yorum Ekle

Büyük Türk Dünyası Turan Keneşi Dernegi Başkanlıgı olarak ,Srebrenitsa Katliamının 30 senei devriyesinde dünyanın gözü önünde işlenen bu soy kırımı ne unuttuk nede unutturacagız.

ABD'de orman yangını 20 bin dönüm alana yayıldı

Diyarbakır'da bir sitede yangın paniği

Konya Karatay'da asfalt mesai sürüyor

Çayırova Basketbol heyetinden Türkoğlu’na ziyaret

Kocaeli'de e-okul uygulaması yaygınlaşıyor

TOYŞAD BASIN AÇIKLAMASI

İzmir'de yangınlara karşı canla başla mücadele ettiler

Kırsal Turizmin gözbebeği Gözler lavanta bahçeleri ve Ağlayan kaya şelalesi Doç.Dr. Devrim Alkaya

Gölhisar Kibyra Antik kenti

Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul: Moskova'nın amacı Avrupa'yı içeriden bölmek

Gayrimenkulde suni fiyat artışlarına kanmayın!

İstanbul'da 15 Temmuz'da toplu ulaşım ücretsiz

Kocaeli'den İzmit’e yeni nefes alanı

Bursa Gemlik’te muhtarlar toplantısı

Gaziantep Hür Gençlik "Parklarda Umudu yeşertiyoruz" temasıyla etkinlik düzenledi

Otomobil ve motosiklet çarpıştı: 2 ölü

Konya'da 14 ilçede şenlikli yaz başladı

Muratpaşa'nın 'Turunç'u bir ayda 21 bin çağrıya yanıt verdi

Konya Selçuklu'da yeşil alan ilaçlamaları sürüyor

Kocaeli İtfaiyesi'nden yangın uyarısı

UNRWA: Gazze'de insani yardımların engellenmesi nedeniyle yetersiz beslenme vakaları arttı

İzmir Karabağlar'da 'kentsel dönüşüm' akademik destekle buluştu

37. Altın Karagöz'de Bulgaristan zirvede

Mahalle sakinlerinden park tepkisi: Işıklandırma ve güvenlik istiyoruz

Yeni Kaledonya'nın "özel statülü devlet" olması anlaşması imzalandı

Ümit Özdağ: AKP-MHP-DEM ittifakının sonuna kadar karşısındayım

ABD'den Çin'e tepki

KO-MEK ile hayatlarını yeniden yazdılar

Ankara Keçiören'de personele sağlıklı yaşam eğitimi

Yükleniyor

Haberi Sesli Oku

Muharrem ayı kapsamında vatandaşlara aşure ikramı…

"HER FABRİKA BİR KALEDİR" DİYİYORSAK, KALEMİZİ SAVUNMAK DA GÖREVİMİZDİR...

Erzurum’da park halindeki halk otobüsü aniden alev aldı

Teknik Meslek Yüksekokulundan Muharrem Ayına Özel Aşure İkramı

GELECEĞİN YILDIZLARI SAHADA PARLADI…

Bir bitmediniz gitti… Hani liyakat?

Özbalta: Doğru yerde olduğumu hissediyorum…

ERZURUM'DA TARİHİ BİR FUTBOL ADIMI MİNİKLERİN DEMOKRASİ SAHASI

Atatürk Üniversitesiyle İlmin ışığı “Doğu”dan yeniden yükselmeye başladı…

Oltu artık ‘’İnsani Amaçlı tüketilen sular yönetmeliği ‘’ne göre su içecek…

Kocaeli'de e-okul uygulaması yaygınlaşıyor

Bursa Gemlik'te minikler eğlenerek öğreniyor

Eğitimde yeni dönem başlıyor... Okullarda AR-GE birimi kurulacak

Gönüllü itfaiyeciler Konya kampında

LGS tercih süreci yarın başlıyor: Öğrenciler seçim yapacak

Zeytin yetiştiriciliği eğitimiyle verim ve kalite artacak

İDEV Gaziantep Temsilcisi Taş: Sıcaklarda rehavete kapılmayalım

MEB'den asılsız LGS iddialarına ilişkin suç duyurusu

Pakistan Arapça Medreseleri Birliği sözcüsü Muhammedî: Tüm ümmetin, dinin yayılmasına ve davete odaklanması gerekir

Öğretmenlik Akademisi Sınavı yarın yapılacak: 10 bin aday KPSS'siz alınacak

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2

YAZARLAR