9396,02%1,40
38,03% -0,21
43,37% -0,45
4049,05% -1,20
6569,86% -0,17
Beklenen geldi, bari sahip çıkalım!
özel-yorum-haber
İçimizdeki birileri; bu şehirde 2024 Ağustos ayından itibaren yaşanılan durumları, basit birkaç adımdan kaynaklanan ve içeriği sadece görev ile tanımlanabilecek birkaç çalışmanın, kamuya aktarılış biçimi olarak görebilirler.
Veya
Normal olarak karşılanabilecek bir takım çalışmaların, abartılı bir biçimde çevreye aktarım şekli olarak…
Elbette ki; bütün herkes, görmek istediği şekilde ve hissetmek istediği şekilde!
Her hangi bir zorlama, cep telefonlarına gönderilen “lütfen” yapılan davet, tehdit, aşağılama olmadan ve hatta aba altından sopa gösterilmeden.
“Menfaat” asla gözetilmeden…
Sıkıntı yok!
Yalın ve sade…
Ama bana göre; bu sadece ve sadece, Erzurum Atatürk Üniversitesinde ciddi anlamda takdir edilmesi gereken ve inanın çok uzun bir zamandır da beklenilen bir durumun ta kendisidir. Çünkü bu adımlar uzun zamandır beklenilen sözde değil, özde ve gerçek reform hareketlerinin başlangıcının müjdecisidir…
Evet beklenilen…
Umuda muhtaç olan yüreklerin beklediği, merhamete ihtiyaç olan yüreklerin beklediği, çaresizliğin girdabı içerisinde boğulurken, feryatları duyulmayan ve sıkıntı duvarlarının yıkık enkazları altında can çekişen biçare yüreklerin beklediği bir şahlanışın; ta kendisidir…
Yalın ve sade olarak…
Umudun yeniden yeşerdiği bir yürekte; beklenilen olmak, nasıl bir duygudur bileniniz var mı bilmiyorum ama sadece son birkaç ay zarfında yaşanılan gelişmeleri, yalın ve sade bir vicdan rahatlığı içerisinde gözlemleyen birisinin, bu konuyu es geçmesi veya menfaatlerine gem vurarak, belki de hayatında bir kez doğru düşünceyi arzu etmesi durumunda, inkâr edilmeyecek bir durumla karşı karşıya olduğunu itiraf etmesi, içten bile değildir.
Farkında mısınız bilmem ama uçurumun kenarından döndüğümüzü idrak edebilen; ender düşünce yapısına sahip, kaç gerçek söz sahibi olduğunu da bu arada görmüş olduk.
Aklımızda olan ve hiç ama hiç çıkarmadığımız, hatta ve hatta çıkarmayı da düşünmediğimiz bazılarının, nasıl bir U dönüşü içerisinde olduğunu gördüğümüz gibi…
Yalın ve sade olarak…
Uçurumun kenarında, sona bir adım var iken; dünya tarihinin son çeyreğine damga vurmuş bir liderin, siyasetin ve dahi yöneticiliğin nasıl yapıldığını gösterircesine yapmış olduğu, levişahsına münhasır dâhiyane atama manevrasının anlamlı bir hamlesiyle, belki de bu şehir kurulduğu günden bu yana göreceği en büyük hizmet ağının tam kapsamına alınmıştır.
Eğitimden, sağlığa; kültürden, spora ve hatta tarihin en ince detaylarını motif olarak çalışmalarına işleyen bir sanatkârlık ruhaniyetine sahip bu adımların, normal bir görev anlayışıyla kabul görmesi ise bu kadim şehire ve halkına ihanetin en bariz örneği olarak görülmelidir.
Küskünlükleri ortadan kaldırmak, gönülleri kırılarak bu şehirden ve görev alanlarından bir şekilde gidenlere, samimi bir yürekle “geri dön” çağrısı yapmak ve hatta bu konuda ciddi oranda başarılı olmak, günün her saatinde makam yerine, sahada olmak ve bütün bunları yaparken de sadece ve sadece halkına hizmet ederek, hakkın rızasına sahip olmayı arzu etmek, kadro oluştururken liyakat ve hizmet odaklı seçimlere özenle dikkat etmek, bir teknik direktör anlayışıyla oyuncu değiştirmenin sadece ve sadece takımın ve taraftarın menfaatine olacağı bilincine sahip olmak, makamın altında kalan her kademenin derdini kendi derdi gibi algılayıp, empati kurarak o problemle hemhal olmak acaba bu şehirde kimlere nasip olmuş bir duygudur ki?
Atılan her adımda yeniliği, kaliteyi ve inadına en iyisini isteyen bir düşünceye sahip olmak, günün her hangi bir saatinde ve her hangi bir fakültede; öğrencisinin yanında muhabbet ederek hal/hatır sormak, sofrasında oturup bir Ramazan ayı boyunca bedava ve kesintisizi bir şekilde hizmet için can-ı gönülden pişirilen çorbaya kaşık sallamak, bir bardak çayın buğusunda, bedenini esaret altına almak isteyen yorgunluğunun inkârı içerisinde “bir” değil “birlik”te oldukları imajını aşılamak, “ben”liğinin kibir atıyla değil, “biz”liğin deryasına kulaç atmak, kimlere nasip olmuş bir duygudur ki?
Hem de yalın ve sade olarak…
Veya başka bir bakış açısıyla, içerisinde bulunduğu şehrinin hemen her alanında atılan her türlü çalışmasına büyük bir gayret ve arzu ile müdahil olmak; ekonomisinin, sağlığının, tarımının, hayvancılığının, turizminin, kültür ve sanatının, başta futbol olmak üzere sporunun kalkınmasını kendisine görev olarak bilmek, maddi ve manevi olarak her türlü destek ve gayret içerisinde başarılı olabilmesi için çaba harcamak, şehrinin futbol takımının hem de hava şartlarına aldırış etmeksizin yanı başında bulunmak ve skor aramaksızın amasız/lakinsiz ve fakatsız bir şekilde tam destek taraftarı olmak, başarıyı onure ederek devamını sağlamak, başarısızlığı tecrübe sayıp telafi yoluna gitmek hangi pozitif düşünce sahiplerine nasip olmuştur ki?
İşte beklenilenden kasıt bu olmakla birlikte; kadim şehrin ilim yuvası olarak, sağlık şehri olarak, başarının ve yeni düşünce değerlerinin gerçek anlamda, insanımız için layık olduğu bir şekilde hayat bulduğu bir zihniyetin odak noktası olmaktır, beklenilenden beklediğimiz.
Ve beklediğimize de değdi…
Ve emin olun; hasta bir bedenin dilinden ince ve sessiz bir yakarış olarak gözlerinin ışığıyla haykırmasına rağmen, yürekten niyaz ederek ve avuçlarında dua olarak biriktirip Semaya ulaştırdığı ince bir çizgidir bu beklenilene nasip olan…
Göreve başladığı andan itibaren yapılanlara bir bakın; bir kalemde sayabilecek olana köleliğe hazırım hodri meydan.
Hani az önce yukarılarda bir yerde bahsetmiştim ya“bana göre” diye. Oysaki benim gibi düşünenlerin rakamını ve çokluğunu tahmin dahi edemezsiniz.
O “U” dönüşü yapanların ise hayali bile yetmez.
Sessiz çığlıklarıyla beklenenleri bekleyenlerin güzel bir Ramazan duasının içerisinde; Rabbime emanet olun, derde derman olanlar…