Tarih: 21.07.2024 19:16

BİR PAZAR SOHBETİ

Facebook Twitter Linked-in


         Toprak Türk milletinin yaşam kaynağıdır.
Atalarımızdan adeta kulak küpesi bir söz vardır.
"Topraktan geldik toprağa döneceğiz " Derler.
Vardır bir hikmeti.
Ülkemizde toprağın kıymetini bilmeyen, anlamayan yoktur elbette.
Toprak Anadır, bizi doyuran en önemli kaynaktır. Tabiki suyu da çok yakınında vardır olmadir.
Toprağın asıl sahibi kimdir, kimlerdir. Toprak vatandır deyip onun uğrunda şehit olanlar, gazı olanlardir." Tek tapusu var."*O tapu da yetimlerine sadece toprağın üst kısmıni kullanma iznidir. Toprağın bu vasfını koruyacak olan yüce Türk milleti ve onun adına TC devleti ve TBMM nin sorumluluğu altındadır.
Toprak parcalanmaz ve hak etmeyene satılmaz, karşılığı ne olursa olsun vasfı değiştirilemez.
Toprağın sahipleri ait oldukları yerlerine döneli de çok zaman oldu. Daha daha da öncekiler var ya...
Onların toprağı satmak, vasfını değiştirmek için vekaletleri kimsede yok ki toprağın üzerinde işlem yapabilsin. Önemini kısaca bundan ibarettir ve özü olarak anlatabildiğimi düşünüyor musunuz.?
Şimdi bu konu neren çıktı. Diye düşünebilirsiniz.
Kıbrıs...
Anadolu... ve bu güzel vatanımızı üzerinde ve çevresinde çeşitli girişimler ve konuslanmalar olduğunu uzmanlar tarafindan çeşit yayın kurum ve kuruluşlarında anlatılmaktadır.
Varliklarimiz, akarsularimizla sulanan ve bize hayat bahseden nimetler sunan topraklarımız ve onu soframıza yetiştirip getiren alın terli, elleri ve dudakları hayatta yarilmis köylülerimiz, çiftçilerimiz ve ayrica veteriner ve ziraat muhendislerimiz, Tarim alet ve mekanizmalarını üreten diger, diğer teknik adamlarımız, mesleki eğitimini tamamlamış insanlarimiz devletimizin gerçek değerlendirme, geliştirme yapan devlet adamlarımız var.
Alandadirlar.
En önemlisi de:Ülkemizin yeşil gri ve diğer tonlar ile kaplı tarim orman ve sulak havzalarimiz.
Doğanın Türk milletinin hayat ve yaşam kaynağı geçmiş de geleceğe üstlenilen sorululuklar bir dizin halinde bu önemli emaneti geleceğe miras değil gelecek neslin emaneti olarak; bir karişina halel getirmeden, bir karışını kaybetmeden haklısına teslim etme sorumluluğu taşimaktadirlar
Şimdi sorumluluğumuzu da öğrendikten sonra sahip olduğumuz alanlarimizida görelim. Kıyısından köşesinden alana da inelim mi?
Toprak vatandır.
Ana'dir.
Namustur.
Geçmişten geleceğe miras değil geleceğin bize emanetidir.
Bizim yegane yerine getirilmesi gerekli sorumluluk ve en geniş anlamda da zorunlu mesuliyetimizdir
Üzerinden yiyin, icin, temizlenin, yıkanın, elde ettiklerinizi ticaretini yapın. Ancak artsın eksilmesin..
Asla.
Toprak vatan Şimdi mahallenin en güzel kızına kim sahip olmak istemez.
Ancak Bu yiğidin hakkıdır.
Şayet sen yigitsen senin olmaya devam eder.
Artık o senin namusudur.
Kim namusu satabilir.?
Onu...
Yiğit der ki: hepinizin içinden geçen sesi, isteği duyuyorum elbette " gözü olanın gözünü çıkarırım. Diyorsunuz bende işitiyorum.
Kim mahallenin güzel kızı, Anadolu, Türk toprakları, ve üzerinde yaşayanların namusu, elde tutmak da namus borcudur. Sence de böyle degilmidir.
Şimdi Varlikarimiz, havzalarimiz, Tarim Orman ve ziraat alanlarımız.
Yüksek ve mevcut türün korunması ile birlikte yeni yeni türlerin ve kalitenin geliştirilmesi ar-ve araştırma laboratuvarları marifetiyle en iyiyi yakalamak hedefimiz olmalıdır. Varliklarimiz ve başlıca havzalarimiz, su kaynaklarimiza kısaca göz atmış olalım.
Sakarya havzası,
Kızılırmak
Fırat
Dicle,
Aras vadisi, Afyon Şuhut havzamiz, Gediz- Menderes havamız, Korkuteli havzasında, Konya-Adana- Hatay ovalarımız, Amik ovamızdir.
Neresini yazıp anlatayım.
Trakya da Meriç, igdir ovası... bunların Toprağın geri kalanının da altı cevher kaynaklarimiz. Kime emanet edebilirsiniz.
Bu havzalarda neler neler yetişiyor, toprağın altında neler ve nelerimiz var.
Sadece biri var ki dünyalar bedel.
Şimdi arkanıza yaslanıp derin bir nefes alıp, derin derin bir muhafaza deryasına dalın.
Yetmedi uç tarafı denizlerle çevrili bir vatan bahşedilmiş size ve bize. Kaç balık konserve fabrikamız var.
Hafta da kaç defa balık yeriz. Nüfusumuzun yüzde kaçı bu imlardan yararlanabiliyor.
Bir yüz yılı devirdik de devirmedigimiz ne kaldı diye düşünmeye başlayalim mi.
Yeniden üretim odaklı eğitim, tasarım ve yaşam tarzı. Yeniden meslek liseleri, yeniden günümüzü yüksek teknoloji kaynaklı üretim ve eğitim ve kültürel zenginlikleri gözardı etmeden nimetlerden halkimizn hakkettiği zenginliği refahı ve konforu tabana yayılmış, ayağına nimetlerden serili kırmızı halıyı lütfedilmesinin ve ısrarlı bir şekilde istemenin zaman gelmedi mi?
Zamanın ve sayfaların kifayetsiz kaldığı gibi bilenen gerçekler varken; bende inanıyorum bu ve burada bahsedemedigim güzellikleri, iyilik ve nimetleri sizde benden fazla düşünüyor ve mutlaka istiyorsunuz.
HEP BERABER BIZE AIT OLMAYAN BIZI YORAN HER TURLU YUKUMUZU DE..
"Eskiler ve eskimiş olanda değil; Yeni ve yeniliklerde buluşmak temennisi ile,"
COK ÇALIŞMAZSAK  ASLA OLMAZ, CARE SİZSİNİZ.
Sevgiyle Kalın.
Murat Çobanoğlu




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —