9738,92%0,24
35,50% 0,05
36,64% 0,15
3060,83% 0,26
4876,78% 0,00
Çin hükümeti, Doğu Türkistan tarihini çarpıtmak amacıyla arkeolojiyi adeta bir silah olarak kullanarak işgal altındaki toprakların kendilerine ait olduğunun kanıtı olduğunu iddia ediyor.
Çin hükümeti, Doğu Türkistan tarihini çarpıtmak amacıyla arkeolojiyi adeta bir silah olarak kullanarak işgal altındaki toprakların kendilerine ait olduğunun kanıtı olduğunu iddia ediyor.
İtalya merkezli Bitter Winter sitesinde yer alan ve Marco Respinti’nin kaleme aldığı yeni makalede, Doğu Türkistan’ın Kaşgar yakınlarındaki çölün ortasında eski bir Budist stupası bulunduğu, Konik şekli ona Uygur dilinde “baca” anlamına gelen “Mo’er” olarak adlandırıldığı, Çinli Uzmanlara göre, stupa ve yanındaki tapınağın yaklaşık 1.700 yıl önce inşa edildiği ve birkaç yüzyıl sonra bölgenin unutulduğu argümanlarını savunuyor.
Çinli Arkeologlar 2019 yılında kazı çalışmalarına başladığı ve bazı taş aletler, bakır sikkeler ve bir Buda heykeline ait parçalar keşfettiğini iddia ediliyor.
Buraya kadar her şey normal ilerlerken bundan sonrası Çinlilerin her zamanki gibi bu arkeolojik alanın Doğu Türkistan’ın tarihsel olarak Çin’in bir parçası olduğunu “kanıtladığı” safsatasını meşrulaştırmaya çalışmasıyla dikkat çekiyor.
Çinli uzmanlar, Mo’er’de keşfedilen eserlerin binlerce kilometre doğuda, Han egemenliğindeki bölgelerde bulunanlara benzediğini savunduğu, ayrıca tapınağın bazı bölümlerinin “Han Budist” tarzında inşa edilen tapınaklar olabileceği iddiasını öne sürerken, yol boyunca Xuanzang (602-664) olarak bilinen orta Çin’den ünlü keşiş tarafından ziyaret edildiği şeklindeki muğlak ve bölük pörçük bilgiyi Pekin’in Doğu Türkistan üzerindeki otoritesini iddia etmek için kullanıyor.
İLGİLİ HABERLER: ÇİN, DOĞU TÜRKİSTAN TARİHİ VE REALİTEYİ ÇARPITIYOR
Geçtiğimiz günlerde Çin komünist Rejimi, Kaşgar’da Mo’er tapınağı ve diğer alanlarda yapılan keşiflere odaklanan sözde “bilimsel konferans” düzenledi.
Ulusal Etnik İşler Komisyonu Başkanı ve Birleşik Cephe Çalışma Departmanı başkan yardımcısı Pan Yue, bu arkeolojik bulguların Doğu Türkistan ve Çin kültürü arasında hiçbir ayrım olmadığını kanıtladığını açıkça iddia ediyor. Ayrıca Doğu Türkistan’da çeşitli medeniyetlere ait çok sayıda uydurulmuş arkeolojik bulguyu sıraladıktan sonra, sözde “Xinjiang kültürünün çeşitli ama daha çok birlik içinde olduğunu” ve “birleştirici unsurun ‘Çin kültürü’ olduğunu” vurguluyor.
Gözlemciler Çin’in bölgedeki politikalarını “Çin tarihi konusundaki yaygın cehaletlerini” ortaya koyduklarını ve “temelsiz anlatılar” sattıklarını vurgularken, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) Uygur kimliğini ve kültürünü silmeye yönelik ısrarlı çabalarından dikkatleri başka yöne çekme girişimi olduğunu, Çinli Başkanın açıklamalarına bakıldığında, odak noktasının Doğu Türkistan’daki kültürün Çin kültürünün parçası olduğu görüşünü desteklemekten başka vasfı olmadığına dikkat çekiyor.
Çin’de arkeolojiye verilen önemin bir göstergesi olarak 14. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda pek çok arkeolojiyle ilgili projeler yer alıyor.
Çin Ulusal Kültürel Miras İdaresi Başkanına göre, 2021 yılında 1.388 arkeolojik proje yürütüldü. Daha önce de belirtildiği gibi, bu projeler bilimden çok siyaset tarafından yönlendiriliyor.
Makalenin yazarı Marco Respinti konuyla ilgili açıklamasına; “Çinli yetkililiklerin Doğu Türkistan’la ilgili anlatısı aslında tehlikeli. Eski hanedanlarının Doğu Türkistan’da 8. yüzyıldan 18. yüzyılın başlarına kadar inişli çıkışlı bir askeri dayanakları vardı, ancak çok az etkileri bulunuyordu. Çin’in Qing hanedanı 1759’a kadar bölgeyi fethetti ve bir koloni haline getirdi. Daha sonra, 1944’ten 1949’a kadar, bölge Çin Komünist Partisi tarafından ilhak edilmeden önce fiilen bağımsız bir cumhuriyetti. O zamandan beri ÇKP, Doğu Türkistan’ı çeşitli şekillerde Çinlileştirmeye çalışmıştır, bunların arasında sözde “Xinjiang” olarak yeniden adlandırmak da dahil olmak üzere, 2018-2019’daki “sert vuruş” güvenlik seferberliğinin zirvesinde, çoğu Müslüman olan 3 milyona yakın Uygur (uluslararası belgelerde kullanılan muhafazakar bir tahmin) ve diğer Türk sakinleri, kötü şöhretli “eğitim yoluyla dönüşüm” ve zorunlu çalışma kamplarında zorla Han Çin kültürüne asimile edildi. Ancak burada basit bir soru ortaya çıkıyor: Doğu Türkistan sakinleri her zaman Çinli idiyse, neden onları zorla asimile ediyorsunuz? Yeniden eğitim kampları (çünkü gerçekte bu kamplar) uluslararası bir tepkiye yol açmış ve bazı ülkeler ÇHC’nin Doğu Türkistan’daki eylemlerini kültürel soykırım olarak nitelendirecek kadar ileri gitmiştir.”