Dadaşlarım el ele, Erzurum yahşi güzel…
Değdi mi şimdi? Diye sormak isterdim hocanın yüzüne.
Hem de şu ana kadar hiç tanışık olmamamıza rağmen.
Oysaki ben bir vatandaştım ve şehrimde yer alan iyi kötü hemen her şeyi ciddi manada idrak edebiliyordum. Olup/biten her şeyi görebiliyor ve tahlil ederek kendi yorumum yanı sıra istişare ettiğimiz ve hatta görüşlerini aldığımız halkımızın düşüncelerini de paylaşıyordum. Yazdıklarımızın yanında son olarak Çomaklı hocamıza soralım, bari değdi mi hocam? Dayatmalarınıza, diktayı andıran yönetiminize, şahsınızdan başkasını umursamayışınıza, yok ettiklerinizin, çar-çur ettiklerinizin, zay ettiklerinizin hesabı bu dünyada sorulmasa da, az biraz sonra gideceğimiz öte dünyada sorulacağı aklınıza hiç mi gelmedi? Hiç mi düşünmediniz mahkemenin kadıya mülk olmadığını? Daha söylenecek ve yazılacak çok şey var ama vurdumduymazlığınızın karşısında zararın neresinden dönülürse kârdır parolasıyla, yeni bir sahifeye başlayalım dedik.
Dedik te;
Dün sabah üniversitede basın kahvaltısında bu şehrin bile-isteye ve kasıtlı olarak kaybedilmiş olunan 8 yılına bir kez daha üzüldüm, bir kez daha ah/vah ettim…
Neleri kaybetmişsin be Erzurum!
“Tüketen değil, üreten olacağız” diye başlayan sözlerin sonrası sanki 1001 gece masalı gibi bir durumdu şahsımca. Umarım Rektör Hacımüftüoğlu hocam yeni yönetimiyle birlikte tasarladıkları ve bizlerle paylaştığı projelerini hayatiyete geçirir ve bu şehrin hayal dünyasında değil, gerçek manada kalkınmasında ciddi bir mesafeyi kat ederler.
İşte o zaman Erzurum yahşi ve güzel olacak, biz de dadaşlar ve şehir olarak keyfini çıkarırız.
Uzun zamandır ilk kez umutlandım desem yeridir...
Çok değil birkaç ay öncesinde, liglerin başlangıcında; Erzurum Sporumuzun Ahmet Dal başkanlığındaki güzide yönetimince düzenlenen bir toplantı esnasında, şahsi bir fikrimi beyan etmiştim. Sıkıntıların had safhada olduğu ve yarınlar için belirsizliğin hâkim olduğu o dönemde, düşünce olarak “eminim ki, bu takımın geleceğinde çok güzel günler olacak” iyi niyetimi daha da ileri götürmek isterim ama bu takımın gelmiş olduğu noktada başarısını devam ettirmesi ve bulunduğu çıtayı yükseltmesi, sadece kendi gayretleriyle alakalı bir durum değildir. Basının ve bilhassa taraftar gruplarının da etkisi ciddi manada önemlidir.
Geçen hafta Erzurum Kazım Karabekir stadında yaşanan ve tüm Türkiye’nin gördüğü sıkıntılı durumu hatırlatarak, bu hafta oynanacak olan Amed Spor maçına değinmek isterim.
Bu şehir, bu takım bizim.
Bu takım ile spor amaçlı karşılaşma yapmak için gelen her takım da bizim misafirimiz ve emanetimizdir. Lütfen bu konuya bilhassa dikkat ederek stadyuma gelmemiz gerektiğini hatırlatmakta fayda bulunmaktadır.
Erzurum’un ve Dadaşlığın ruhuna halel getirecek her hangi bir adımda bulunmamak açısından, mertliğimizin ve misafirperverliğimizin ön planda olması açısından, maç esnasında yanı başımızda olan arkadaşımıza ve taraftarlarımıza sahip çıkalım.
Şahsi adım atan, küçücük bir kıvılcımı önü alınamaz ateşlere çevirmek isteyen art niyetlilere prim vermeyelim.
Erzurum’u seven, Erzurum Sporu seven ve Dadaş olan hiç kimsenin bu tür bir faaliyete girmeyeceğine emin olduğumuz gibi maç saatinde de bu duruma dikkat edileceğine olan inancımız tamdır.
Şehrimizin güzide taraftar gruplarının, bu tür istismarlara prim vermeyeceğine inandığımız gibi kendi içlerine sızarak, olayı farklı taraflara çekmek isteyen kötü niyetli kişilere karşı da dikkat edecekleri bilincindeyiz.
Erzurum Spor FK ile Amed Spor karşılaşmasını sabote ederek, bu kadim şehir Erzurum’u ve Dadaşları zan altında bırakmak isteyebilecek hiçbir fikre razı değiliz, olmadık ve asla da olamayız; bunun bilinciyle sahaya çıkacak olan futbolcu kardeşlerimizi büyük bir coşkuyla ve muhabbetle destekleyerek, gerçek taraftarın ve Dadaşlığın ne olduğunu tüm dünyaya göstermenin tam vaktidir.
Tıpkı rahmetli Erkal’ın “haydi gel Erzurum’a gel” şarkısında olduğu gibi yahşi ve çok güzel olduğumuzu tüm âleme gösterelim.
Dadaşlarım el ele, Erzurum yahşi ve güzel…