Tarih: 08.10.2024 09:00

GELDİKLERİ GİBİ BÖYLE GİTTİLER

Facebook Twitter Linked-in

11 Eylül 1922'de İzmir Hükümet Konağı'nda vali ile birlikte çalışmakta olan Başkomutan Gazi Mustafa Kemal  Paşa'ya bir davetsiz konuk geldi: İngiliz donanma kumandanı..
Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
Amiral: ‘’Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle kutlarım. Çanakkale’deki başarınızın rastlantıya borçlu olmadığını kanıtladınız. Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum’’, diyerek övgülerle lafa girmeye çalıştı...
Gazi, bıkkın bir sesle: ‘'Bunları geçin amiral. Çok işimiz var. Asıl konuya gelin...'’ dedi.
Amiral bu tavır karşısında bocalayarak konuya girdi: ‘’İzmir’de tebaamız ve sizin azınlıklarınız Ermeniler, Rumlar var. Yeni askeri yönetim altında bu insanların statüsü nedir. Güvende midirler?’’
Gazi: ‘’Hiç kuşkunuz olmasın amiral, tebaanız ve azınlıklar Hükümetimizin koruması altındadır. Suç işlemeyenler, kendilerini güvende sayabilirler.’’
Amiral: ‘’Peki, suç işleyenler?’’
Gazi: ‘’Suç işleyenler sayın amiral, muhtemelen ülkenizde olduğu gibi adaletin huzuruna çıkarılır. Suçlu olanlar cezalarını çeker.’’
Amiral: ‘’Fakat Paşa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret alan Rumlar, şımarıklık yapmış olabilir. Bugün bu insanlar yerli halkın düşmanlığıyla yüz yüzedir. Ermenileri biliyorsunuz büyük bir kesimi göçe zorlandı ve önemli bölümü hayatlarını kaybetti. Bu ruh haliyle Yunan ordusu ile işbirliği yapmış bazı Türklere zor günler geçirtmiş olabilirler. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır, bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kişiler halkın husumetine bırakılırsa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır.’’
Son cümleye kadar amirali sakince dinleyen Mustafa Kemâl Paşa '’dünyanın koparacağı gürültü'’ ile tehdit edilince amiralin sözünü kesti: ‘’Üstünlük pozunuzu derhal bir yana koyunuz. Tehdit etmekten de vazgeçiniz. İngiltere ve müttefiklerinin kıyamet koparıp koparmayacağını düşünmem bile. Bunlar memleketin dâhili işleri ve de sizin bu işlere karışmanıza müsaade etmem. Majestelerinin devleti bizim azınlıklarımızla uğraşmaktan vazgeçsin. Kim ki bize saygı beslemez, bizden de saygı beklemeye hakkı olmaz.’’
Amiralin yüzü bembeyaz oldu: ‘’İngiliz Hükümetinin tebaasını her yerde koruma hakkı devletler hukuku teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz.’’
Gazi: ‘’Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen cesetlerini herhalde görmüş olmalısınız. Ordumuz asayişi sağlamıştır. İzmir limanını donanmanıza kapatıyorum. İsterseniz tebaanızı ve arkaladıklarınızı gemilerinize doldurabilirsiniz. Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum.’’
Sert sözler karşısında amiral ne yapacağını şaşırdı: ‘’İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?’’
Gazi: ‘’Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr antlaşmasının halen yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırtıp attık. Karşımda serbestçe oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz. Fakat nezaketimizi kötüye kullanmanıza müsaade etmem. Şu anda hukuken barış antlaşması yapmamış iki devletiz. Savaş hukuku halen yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal karasularımızdan çekmenizi size tekrar ve son defa ihtar ediyorum.’’
Bir balmumu heykeline döndü amiral. Sert adımlarla girdiği Mustafa Kemâl Paşa’nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü ve sonunda kekeleyerek: ‘’Affedersiniz'’ dedi. Yerlere kadar eğilerek geri geri gidip dışarı çıktı.
Sonra; İngiliz ve Fransızlar kendi uyruklarını gemilere bindirmeye başladılar. Birkaç saat sonra da sessizce çekilip gittiler...
İŞTE, İSTANBUL'DA DOLMABAHÇE SARAYI ÖNÜNE DEMİRLEMİŞ İŞGALCİLERİN DONANMALARI DA GELDİKLERİ GİBİ, 6 EKİM 1922'DE BÖYLE GİTTİLER!..




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —