10045,43%1,30
35,28% 0,17
36,71% 0,24
2979,62% 0,57
4799,36% 0,00
Devlet Bahçeli’nin ABD-İsrail planında görev aldığı apaçık ortaya çıktı. Halep’e göz diken Bahçeli, ‘Öyle bir an geldiğinde coğrafya aslına dönecektir.’ dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’yi ABD-İsrail tuzağına sürükleme planında rol oynadığını açık etti. “Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman’dır. Bunu tarih söylüyor, Halep Kalesi’ne çekilen Türk bayrağı söylüyor.” diyen Bahçeli, “Parçalara ayrılmış Suriye fotoğrafında Halep’i yabancı ellere teslim etmek hayal mahsulüdür. Öyle bir an geldiğinde, tarih tekerrür edecek, reklam arası son bulacak, coğrafya yeni baştan aslına dönecektir.” ifadelerini kullandı.
İsrail ve ABD güdümündeki terör örgütlerinin saldırılarını alkışlayanlar ve Suriye’den parça koparmanın pususuna yatanlar, gerçekte “Kürdistan” adı altında “İkinci İsrail” devletinin hayata geçmesinde rol alıyorlar. Ancak sınırlarımızda kurulacak bir terör devleti, emperyalizmin taşeronu olur ve en sonunda hedefe Türkiye’yi koyar. Suriye’nin bölünmesine kesinlikle izin verilemez. Fetih hayalleri satanlar, Türkiye’nin geleceğini riske atıyorlar.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yönelik, “Ülkesi deprem geçiren bir devlet başkanı kuyruğu dik tutma çabasındadır.” dedi. Bahçeli, konuşmasında Halep’i işaret ederek, “Halep’i yüz üstü bırakmak, yaban ve yabancı ellere teslim etmek hayal mahsulü bir ihtimaldir. Ve öyle bir an geldiğinde, tarih satır satır, sayfa sayfa yeniden tekerrür edecek, reklam arası son bulacak, fragman gösterimi bitecek, coğrafya yeni baştan aslına dönecektir.” dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında özetle şunları kaydetti:
“Bölgemizde yerinden oynayan taşlar hala oturmamıştır. Çatışmaların biri sonlanırken diğeri sökün etmektedir. Suriye’de 14 yılı bulan istikrarsızlık ve işgal sarmalında cephe üstüne cephe açılmaktadır. Komşu coğrafyalarda süregelen, bölge ve dünya siyasetini sürgüleyen, barış ve huzur ortamını süngüleyen kaotik iklim giderek sertleşmektedir. Sınırlarımızın diğer alanlarını, özellikle Suriye’yi kapsam ve tesir alanına alan sıcak gelişmeleri evvelemirde akıl, sabır, sebat, sağduyu ve dikkatle takip etmek zorundayız.
“Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır, başka türlüsünü bırakınız düşünmeyi, kafamızdan geçirmek dahi abestir. Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasına sıkışan, topraklarının üçte ikisi kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır.
“Merkezi otoritenin kaybı halinde nelerin yaşanacağını, paylaşım sofrasına oturmak için nasıl da kuyrukların oluşacağını Suriye özelinde görmek trajik bir gerçek olarak karşımızdadır. Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamış, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapatmıştır. Toprakları gasp edilen, askerleri çatışma alanlarından kaçan, ülkesi deprem geçiren bir devlet başkanı kuyruğu dik tutma çabasındadır.
“Ülkesi baştan ayağa infaz ve istila edilmişken, Türk askerinin terör örgütleriyle mücadelesini hazmedemeyip devamlı geri çekilmemizi şart koşan BAAS zihniyetinin bugünkü özeti, kabul edelim ki, tam bir rezalettir. Bize göre hâlâ vakit geçmiş değildir. Esad’ın, Türkiye’yle önşartsız temas ve diyalog kurması, normalleşme iradesi göstermesi önce kendi hayrına, sonra da ülkesinin çıkarınadır.
"Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Ancak vatan topraklarımızda gözü olanlara, yerinden çıkarılacak gözleri olan bu sırtlanların sırtını sıvazlayanlara tahammülümüz de söz konusu olamayacaktır.
"Suriye’den kaynaklanan bölücü terör musibeti tamamıyla gündemden çıkarılasıya kadar huzur ve barış ortamını tesis ettiğimiz sahaları boşaltmamız Anadolu coğrafyasını ateşe atmakla eşdeğerdir. Esad rejiminin her şeyden önce bunu idrak etmesi lazımdır.
“En uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye’nin istikrar ve güvenliğe kavuşması, iç otoriteyi tekrar kurması elbette samimi dilek ve temennimizdir. Bu gerçekleşmeden, üstelik her taşın altında, pek çok ülkenin, emperyalizmin ve terör unsurlarının farklı hesap ve hedeflerinin kaynadığı coğrafi mıntıkaları terk etmek felaketlere buyur gel demektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne işgalci diyenlerin, ABD-Rusya ve terör örgütlerine üst perdeden itirazdan inatla kaçınması en hafif tabirle korkaklık ve kifayetsizliktir.
“Biz, Suriye’nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız. Biz, Suriye’nin emperyalizmin ve terör maşalarının doymaz kursaklarında lokma lokma öğütülmesinden memnuniyet duymayız. Biz, Suriye’nin rehin alınmış, parçalanması hususunda ittifak sağlanamadığından dolayı icazetli ömrünün uzamasına tamam denilmiş mevcut statükosuna yatırım yapacak fırsatçılığa tenezzül edemeyiz.
"Esad yönetimi aklını başına almalıdır. Mezhep taassubunu terk etmelidir. Düşmanı dost sayan, dostu da düşman gören ilkel ve ilkesiz siyasi dürtülerle arasına çizgi çekmelidir. Esad yönetimi kabuğuna çekilip uzun süre ayakta kalacağını düşünüyorsa biliniz ki, yanıldığını er veya geç anlayacaktır.
“Halep deyince yüreği titremeyen bir vatan evladına rastlayamazsınız. Çünkü Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman’dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz, tarih söylüyor, coğrafya söylüyor, hakikat söylüyor, ecdad söylüyor, Halep kalesine çekilen Türk bayrağı söylüyor.
"İstanbul’un Kapalı Çarşısı neyse Halep’in Kapalı Çarşısı odur. Ankara Kocatepe Camii’nden yükselen aminlerimizle Halep Ulu Camii’nden yankılanan aminlerimiz aynıdır. Halep oradaysa tarihin çağrısına kulağını veren Türk milliyetçileri ve Türk milleti buradadır.
"Bizim niyazımız Suriye’nin huzur, istikrar ve barış ortamına bir an evvel vasıl olmasıdır. Fakat parçalara ayrılmış Suriye fotoğrafında Halep’i yüz üstü bırakmak, yaban ve yabancı ellere teslim etmek hayal mahsulü bir ihtimaldir. Ve öyle bir an geldiğinde, tarih satır satır, sayfa sayfa yeniden tekerrür edecek, reklam arası son bulacak, fragman gösterimi bitecek, coğrafya yeni baştan aslına dönecektir.
“ABD ve Rusya’nın verdiği hiçbir sözü tutmadığı ortadadır. 5 Mart 2020 Moskova Mutabakatı kısmen bir çatışmasızlık iklimi sağlamış olsa da, bu mutabakatı ihlal eden, İdlib’i kurcalayan, M-4 ve M-5 karayollarının çevresinde somutlaşan güvenlik koridorlarının işlevini sakatlayan, İdlib Gerginliği Azaltma Anlaşması’yla Astana süreçlerini yıpratan, 22 Ekim 2019’da Soçi Mutabakatı kapsamında, PKK/YPG/PYD’yi Münbiç ve Tel Rıfat’tan çekecek olan, fakat buna bir türlü yanaşmayan da ülkeler az çok bellidir. Şimdi Tel Rıfat haşeratlardan, çıyanlardan, insan suretinde dolaşan alçaklardan köşe bucak temizlenmiş, ümit ederim ki, sırayı Münbiç almıştır.”
“Ayrıca sınırlarımızın hemen yanı başında yuvalanan terör örgütünün sökülüp atılmasından rahatsız olan DEM Parti’nin nerede duracağını henüz kestirememesi, terörle arasına mesafe koymaktan sürekli imtina etmesi yanlıştır, demokrasi ve hukuk dışı bir çarpıklıktır. Gelişmelerin Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur.
"Tel Rifat’tan sürülüp çıkarılan canilerin kiralık katil sürüsü olduğunu sadece biz değil, şerefli Kürt kardeşlerim de itiraf edeceklerdir. Bölücü terör örgütüne hayat haramdır. Tüm terör örgütleri bizim karşımızdadır.
"Kürtler bizim canımız, PKK/YPG/PYD can düşmanımızdır. DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır. Terör ya bitecek ve Türkiye bahara uyanacaktır ya da bölücü katiller son silahlı teröriste kadar tek tek canlı hedef olmaktan kurtulamayacaklardır.”