10045,43%1,30
35,28% 0,17
36,71% 0,24
2979,62% 0,57
4799,36% 0,00
Anadolu'da yaşayor olmalarına rağmen Yunanca bilmeyen ve sadece Türkçe konuşan gruba ‘‘Karamanlı’’ denilirdi.. Kayseri, Konya, Sivas ve Tokat taraflarında yaşayan Türk idiler.
Bizans zamanında Balkanlar üzerinden Anadolu'ya gönderilen Kıpçaklar'ın,
Oğuzlar'ın ve Peçenekler'in soyundan geliyorlardı.
Müslümanlar arasında Hasan, Hüseyin, Ahmed, Mehmed gibi isimlerin yaygın olduğu 17.-18. yüzyıldaki Osmanlı vergi kayıtlarında Karamanlılar'ın eski Türkler'e mahsus adlar kullandıkları ve Aslan, Kaplan, Durmuş, Tursun, Budak,
Sefer, Karaca, Karagöz, Kaya, Yağmur, Aykut, Ayvaz, Bahadır, Pazarlı, Bayram, Beyrek, Beytemür yahut Devletyar gibi isimler taşıdıkları görülürdü.
Anadilleri Türkçe olan Karamanlılar Yunanca bilmezler, dualarını bile Türkçe ederler ama Yunan alfabesini kullanırlar ve Türkçe'yi,
Grek harfleriyle yazarlardı. 1896'da yayınlanan ‘‘Kayseria Mitropolitleri ve Malumat-ı Mütenevvia’’ isimli şiir kitabında yer alan bir dörtlük, Karamanlılar'ın bu karmaşık yapısını çok güzel anlatıyordu:
‘‘Rum isek de Rumca bilmez, Türkçe söyleriz / Ne Türkçe yazar okuruz, ne de,
Rumca söyleriz / Öyle bir mahlut-ı hatt tarikatimiz (karışık yazı biçimimiz) vardır / Hurufumuz Yunanice, Türkçe meram eyleriz’’.
Karamanlılar, Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından sonra yürürlüğe giren zorunlu mübadeleye tabi tutuldular. Türkiye ve Yunanistan, İstanbul Rumları,
ile Batı Trakya Müslümanları dışında kalan bütün Rum Ortodoks ve Müslüman azınlığın karşılıklı olarak değişimine karar vermişlerdi ve bu zorunlu mübadele maddeleri Karamanlılar'a da uygulandı. Ortodoks Hristiyan ama Türk olan ve neredeyse bin seneden beri Anadolu'da yaşayan,
onbinlerce Karamanlı, dilini bile bilmedikleri Yunanistan'a gönderildi.
Mübadeleden sonra Karamanlılar hakkında çok sayıda araştırma yapıldı ve bu araştırmalar Karamanlılar'ın Yunanlı değil, Türk olduklarını yeniden gösterdi. Karamanlılar'ın Türkiye'de yaşadıkları yıllarda,
1584'ten mübadeleye kadar Türkçe ama Yunan harfleriyle bastıkları çok sayıda kitaplar da araştırma konusu oldu ve bu kitapların kataloğu, Yunanistan'da ‘‘Karamanlidika’’ adı altında ve dört ciltlik bir seri halinde yayınlandı.
Nüfusu 200 bini bulan Karamanlılarda Türk asıllı,
olduklarına, hiç değilse Türkçe konuştuklarına bakılmaksızın Yunanistan’a gönderildi. Yalnızca Keskin Metropoliti iken Ankara’ya destek veren ve Ankara ile yakın münasebetler kuran Yozgatlı Eftim ve ailesi, mübadeleden muaf tutularak Türk hükümeti tarafından İstanbul Karaköy’de,
Türk Ortodoks Patriği ilan edildi. Üç-beş kişilik cemaatinden başka kimsesi bulunmayan Eftim ölünce, yerine oğlu Turgut, sonra da bunun kardeşi Selçuk Erenerol geçti. Bunun da kızı Sevgi, ailenin resmî statüsünü temsil etmektedir.
Yunanistan’a giden Karamanlı bazıları ,
ciddi uyum sorunları yaşadılar ve helen asıllılar tarafından dışlanarak ‘Tourkiki Sporon’ (Türk Tohumu) diye anıldılar. Onlar da Anadolu’dan geldikleri yerin ismini verip başına da ‘Nea’ (Yeni) kelimesini ekledikleri farklı köy ve mahallelerde, Elen asıllılara fazla karışmaksızın,
kendi dil ve kültürlerini muhafaza ederek yaşadılar.
1924’te Selânik’te neşredilen bir kitapçığın içindeki 99 kıta, bu acı günleri dile getirir:
İsmet Paşa, Venizelos geldiler,
Trampa yapmaya karar verdiler.
Acep bunu bir ferde mi sordular?
Dünya kurulalı görülmemiştir.
Türkiye’den aldırdılar bizleri,
Kan ağlıyor hepimizin gözleri...
Rumeli’yi geride bırakıp gözyaşları ile hicret eden Müslümanlar gibi; Karamanlılar da, Anadolu’yu, atalarının asırlardır yaşadığı vatanlarını düşünmeden bir an geçirmediler. İki ülke arasındaki münasebetler,
düzelmeye yüz tuttukça da, mübadelenin her iki tarafındakiler serbestçe gidip anayurtlarını ziyaret etme imkanı buldular.
Ayakta kalabilen evlerini, kiliselerini, bağ ve tarlalarını gördüler. Ama mübadelenin acısı içlerinden hiç çıkmadı.
Helen asıllı olmadıkları için de, kendilerine yapılan bu muameleyi asla kabullenemediler... (Alıntı)