9672,75%0,48
35,17% 0,30
36,59% 0,17
2967,17% 0,31
4801,40% 0,00
CHP ve DEM Parti, Esenyurt Belediye Başkanı’na desteğe koştu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘kolektif direniş’ çağrısı yaptı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklamasının ardından Merkez Yönetim Kurulu'nu (MYK) partisinin Esenyurt İlçe Başkanlığı'nda topladı. CHP daha sonra Esenyurt Meydanı'nda bir miting düzenledi. DEM Parti, Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi, SOL Parti'nin destek verdiği mitingte ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu konuştu.
İmamoğlu şöyle konuştu: “Bunların işi ne biliyor musunuz? Yargı eliyle, Ahmet Özer Başkanımıza ‘terörist’ yaftası yapıştırılıyor, tutuklanıyor, ondan sonra da deniyor ki, ‘Hadi kendini akla!’ Yahu bu ne vicdansızlıktır? Biz de diyoruz ki; siz, sergilemekte olduğunuz bu oyunun önce ‘hukuk’ olduğunu bir kanıtlayın kardeşim. Bu kötülükle mücadeleyi büyüteceğiz. Cumhuriyet ve demokrasinin çürütülmesine asla seyirci kalmayacağız. Asla bu Cumhuriyeti, geldiği yere, o oligarşik, monarşik anlayışa, otoriter anlayışa asla teslim etmeyeceğiz. Bizi ne yasaklar, ne mahkemeler, ne tehditler, ne de kumpaslar durduramaz. Bakın; şu bileği görüyor musunuz? Seçimlerde bükemediğiniz bileği, yasaklar ve tutuklamalarla, kayyumlarla bir milim bile eğemeyeceksiniz, bir milim. Çünkü, kendi iradesini milletin iradesinin üstünde görenler, artık bu ülkede muktedir kalamayacaklar. Bunu hep birlikte son vereceğiz.
“Ne yazık ki, her gün bir başka şaibeli sürecin içerisindeyiz. Bir başka karanlık hamlenin peşinde koşan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi de Esenyurt'un üzerine kirli bir oyun kurguluyorlar. Benim uzun yıllardır tanıdığım bir bilim insanını, bu memleketin yetiştirdiği bir profesörü ve bütün Esenyurt'un katılımıyla, büyük desteğiyle seçtiği Ahmet Özer Başkanımızı, uyduruk sebeplerle ‘terörist’ ilan edip, tutuklayıp, Esenyurt'u kayyuma emanet ettiler. Önümüzdeki seçimi bugünden kazanmak ve tahakküm altına almak için, şimdiden milleti baskı altına almak istiyorlar. Ama yapamayacaksınız, yapamayacaksınız. Hukuk görüntüsü altında yaptıkları bu utanç verici uygulamaların altında kalacaklar.
"Ahmet Özer Başkanımıza atılan iftiraları, tutuklama gerekçelerini, size bir kısım anlatayım. Mantıken uzaktan, yakından yanına yaklaşılmaz. Neymiş? Ahmet Özer Başkanımız ile terör örgütü arasında varmış gibi gösterilen, gösterilmek istenen ilişkinin kanıtı olarak ortaya konan -inanın okusanız gülersiniz- iddialara baktım. 7 sayfalık iddianameyi akşam 10 dakikada okudum. Ben, hukukçularımızdan özür diliyorum. Ama o iddianameyi yazanın derhal psikiyatriste gitmesi lazım, derhal. Psikiyatrinin konusu olacak derecede anlaşılmaz, akıldan ve gerçeklikten uzaktır. Örneğin; bakın savcılık diyor ki, neymiş efendim, ‘terör örgütüyle bağını gösterir en önemli telefon görüşmesi’ diye tanımladığı bir madde var. Ahmet Özer Başkanımız, Mehmet Kaya adlı bir vatandaşa, annesinin cenazesinden dolayı taziyede bulunuyor. Ölüm acısı yaşamakta olan bir vatandaşın acısını hafifletmek amacıyla, rahmetli annesine dair söylenmiş bir sözü, bağlamından koparmak ve buradan ‘terör örgütü’ bağlantısı uydurmak, nasıl bir akıl ürünüdür? Bunu bir insan nasıl düşünür, ben anlayamıyorum. Herhalde bunun için, böyle bir hamleyi yapmak için; insanlıktan, hukuktan, gelenek- göreneklerimizden, izandan hiç nasip almamış olmak gerek. Buradan iktidara sesleniyorum. Burası önemli. Siz; bakan yaptığınız, vekil yaptığınız, devletin önemli kademelerine getirdiğiniz arkadaşlarınız, bir yakınını kaybedince, ‘Onun kardeşi terör örgütü üyesiymiş’ diyerek, taziyede bulunmuyor musunuz? Mesela, şimdiki Adalet Bakanı’na -Allah geçinden versin- başsağlığı dilemeyecek misiniz?
“Bir başka konu. Hatırlarsınız; bu iktidarın yıllar önce yürüttüğünüz çözüm süreci vardı. İşte o süreçte, neymiş efendim, çözüm süreci heyeti arasında gerçekleşen konuşmada, sürece katkı sunabilecek akademisyenlerden birisi olarak, İmralı'da yapılan toplantıda Ahmet Özer Başkanımızın adı geçiyormuş. Demek ki teröristmiş! Hadi bakalım! Bakın; bunlar kötü insanlar. Bu aklı yürüten insanlar, kötü insanlar. Sadece birileri onun hakkında, ‘çözüm sürecine katkı sağlayabilir’ diye düşündüğü için, Ahmet Özer Başkanımızı terörist kabul edeceksek, Allah aşkına, o çözüm sürecini başlatan yetkilileri, kamu görevlilerini ne yapacağım o zaman? Neymiş? Hemen şu: O gün başka, bugün başka! Hemen, ‘şu tarihten şöyle, sonrası böyle!’ Kendi işlerine geldiği gibi evirip, çevirip, kıvırıp, önünü arkasına dönüştürüp, her gününü bir yalanla geçiren akılla karşı karşıyayız. Bakın; bunların yaptığı şey ne biliyor musunuz? Yolsuzluğa, hukuksuzluğa batmış iktidarlarını korumaktan başka hiçbir şey değil. Bu kadar net.
"İktidar, hukukun akışını tersine çevirmiştir. İktidar, ne yazık ki, herkesi yaftalamaktadır. Bu kardeşiniz, neredeyse 6 yıldır bunların yalanlarıyla, iftiralarıyla uğraşmıyor mu? Yüzlerce uydurma teftişle, müdahalelerle uğraşmıyor mu? Yahu Allah aşkına, ‘ahmak davası’ nedir? Böyle bir dava olur mu? İşte bunların işi ne biliyor musunuz? Yargı eliyle, Ahmet Özer Başkanımıza ‘terörist’ yaftası yapıştırılıyor, tutuklanıyor, ondan sonra da deniyor ki, ‘Hadi kendini akla!’ Yahu bu ne vicdansızlıktır? Biz de diyoruz ki; siz, sergilemekte olduğunuz bu oyunun önce ‘hukuk’ olduğunu bir kanıtlayın kardeşim. Böyle hukuk olmaz. Siz önce, milletin sandıktan çıkan iradesine saygılı, demokratik meşruiyete sahip bir iktidar olduğunuzu kanıtlayın. Önce onu kanıtlayın.
"Buradan iktidara sesleniyorum: Elinizde sakladığınız baltanızı, balyozunuzu, sopanızı bir kenara bırakın. Tehdidi, şantajı bir kenara bırakın. Milletle sözleşme mi yapmak istiyorsunuz? Sözleşmeler, verilen sözlerle yapılır. Önce milletin tercihlerine saygı sözü verilir, saygı. Önce milletin tercihlerine saygı sözü verin. Seçme özgürlüğünü sağlayın. Biz, sorunların çözümünün karşısında olmayız. Sorunların çözümüne destek oluruz. Yeter ki siz, çözümlerde samimiyet için niyeti ve tutarlılığı gösterin. Tutmuş, ‘Uzattığım el havada bırakılmasın’ diyor. Söylesenize; sizin elinizde ne var, bu millet biliyor mu?"
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da İmamoğlu'ndan sonra kürsüye çıkarak şunları kaydetti: “Dün bir darbe yapıldı. Bu darbeyi yapan otoriter rejimi kınıyoruz ve asla kabul etmiyoruz. Esenyurt, Türkiye’nin en büyük ilçesi. Herkesin tüm farklılıklarla bir arada yaşadığı bir yer. Tam da farklılıklarınız bir arada olduğunuz için kent uzlaşısıyla kazanılan bu darbeyi asla kabul etmiyoruz ve kınıyoruz. Onlar, iç barıştan bahsediyor. Evet, Türkiye’nin iç barışa ihtiyacı var. O zaman kent uzlaşısını sağlamış, iç barışı sağlamış bir ilçenin başkanına neden şafak operasyonu yaptınız? Bugün Esenyurt halkının iç barışına darbe yapıldı. Asla kabul etmiyoruz. Kayyum demek, halkın seçme ve seçilme hakkını almaktır; kayyum demek, sizlerin iradesine darbedir; kayyum demek, ‘Seçilmişler belediyeyi yönetemez, benim atayacağım memur yönetecek’ demektir. Bu da otoriter rejim demektir. Biz kayyum rejimini Van’dan, Hakkari’den biliyoruz. Bu rejimin ne kadar tehlikeli olduğunu deneyimledik. Buradan bütün demokrasi güçlerine sesleniyoruz, kayyum rejimine izin vermeyelim. Hukuku, demokrasiyi ayaklar altına alan kayyum rejimine direnecek miyiz, demokratik bir Cumhuriyet için hep birlikte direneceğiz. Cumhuriyetin 100 yılında demokratik cumhuriyeti inşa etmek için demokratik paydada buluşacağız ve kazanacağız. Mücadelemiz mübarek olsun.”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, saat 17.00 sıralarında kürsüye çıktı. Konuşmasına mitinge katılan siyasi partilere teşekkür ederek başlayan Özel "Bizi irademize sahip çıkarken güçsüz göstermek istediler" dedi.
Özgür Özel, davanın savcısı olan Akın Gürlek'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından özel olarak görevlendirildiğini iddia etti. Özel, Gürlek'i FETÖ kumpaslarının savcısı olan Zekeriya Öz'e benzetti. Özel "Akın Gürlek savcı değildir, vicdanı aklı olmayan hastane hastane sürünen hastaları bile cezaya boğan bir cellattır." dedi.
Özel ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitap ederek erken seçim talep etti. CHP Lideri, Özer'in mahkumiyetinin hükümetin gündemi değiştirme çabası olarak yorumladı. Yaşananların "oyun" olduğunu belirtti.
Özel şunları söyledi:
"Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'i görüşmeler ve değerlendirmeler yaparak aday gösterdik. İki kişiden birinin oyuyla, rekor oyla Türkiye'nin en büyük ilçesini Ahmet hoca kazandı. Dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, usulsüzlük, bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır. Davet edilse ifade vermeye gidebilecekken sabah 05.00'te kapısını kırarak, çilingirle evinin kapısına dayandılar. Eşi uyandırayım dedi kabul etmediler. Ahmet Özer'in yatak odasına giderek bizzat uyandırdılar, bunu bilerek yaptılar. Oradaki ahlaksız, kanunsuz muamele, önünde sonunda bu milletin vicdanından dönecektir. Bunu bir yere yazın.
"Eş zamanlı olarak belediyeye gittiler. Devletin belediyesinin kapısını balyozla kırdılar. Belediye meclisi üyesi avukatlarımız içeri alınmadılar. Ne evde avukat vardı ne belediyede. Bu hukuksuzca temin edilen bazı evrakları, dergileri kimin oraya koyduğunu bilmediğimiz, Ahmet Başkan'ın ilk kez gördüğü bir kitap taslağını bile tutuklanırken gerekçe olarak gösterdiler.
"Tutuklama sırasında, onunla görüşmüş bununla görüşmüş, 10 yıl geride kimin teröristlerle konuştuğuna gidersen AK Parti'de FETÖ örgütüne mensup olmayan 10 kişi kalmaz 10 kişi. Diyorlar ki Remzi Kartal'la telefon görüşmesi yapmışsın. Bakıyorsunuz 2015'te Remzi Kartal'la AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Meclis Başkanvekili oturmuşlar yemek yemişler. Geçtiğimiz seçim öncesinde Öcalan'ın mektubunu okuyan sosyolog, Remzi Kartal'la 8 buçuk saat görüşmüş. Remzi Kartal'la görüştü diye içeri atarsanız AK Parti'de kimse kalmaz.
"Bunlar diyor ki, terör sorununu biz çözeceğiz ama Kürt sorunu yoktu. Bir ülkede bir sorun varsa sorunun sahibine sorulur. O sorunun olmadığına o ülkede yaşayanlar değil de yönetenler karar veriyorsa o ülkede diktatörlük var demektir. Bugün Kürt sorunu yok diyenler Esenyurt'ta yaptıklarıyla, kayyım politikalarıyla Kürt sorununun var olduğunu kendileri sadece Türkiye'ye değil, bütün dünyaya ilan etmişlerdir.
"Ahmet Hoca'nın tutuklanacağını dün öğle saatlerinde Erdoğan açık açık söyledi. Yani kararı vermişler, talimatı vermişler, şekil şartı tamamlıyorlar. Biliyorsunuz Canan Kaftancıoğlu davasında, Selahattin Demirtaş davasında, Sözcü Gazetesi davasında, Hrant Dink davasında as dediklerini asan, kes dediklerini kesen sarayın talimatlarını yerine getiren biri vardı ve onun adı onun adı 'seyyar giyotin'di. Mahkeme mahkeme gezdirip adaleti katlettirmişlerdi. Onun adı onun adı 'adaletin celladı'ydı. Son görevi bakan yardımcılığıydı. Siyasiydi. Bir telefonla bana İstanbul'da lazımsın diye ta devletin en tepesindekinden aldığı emirle koştu geldi ve dünkü operasyonu yönetti. Buradan sesleniyorum: Sayın Erdoğan'ın talimatıyla gelip de bu operasyonlara girişen Akın Gürlek, Zekeriya Öz'ü hatırlıyor musun Zekeriya Öz'ü? Ona da talimatı FETÖ veriyordu, kumpas yapıyordu, bıçağının iki tarafı da kesiyordu, kibrinden yanına yanaşılmıyordu. Sonra günü gelince sıçan gibi kaçtı. Sen Recep Tayyip Erdoğan'ın Zekeriya Öz'üsün Akın Gürlek, Zekeriya Öz'üsün. Akın Gürlek savcı değildir. Akın Gürlek hukukçu değildir. Akın Gürlek vicdanı olmayan aklı olmayan, hastane hastane sürünen mahkumları bile cezaya boğan ama Akın Gürlek adliye adliye adalet katledilsin diye gezdirilen bir cellattır. Bu vicdansız bu millete hesap verecektir. Söz veriyorum.
Ahmet Başkan'a bunu yapan Akın Gürlek sadece bunu yapmaya gelmedi. Oyun büyük, kumpas büyük, talimat en yukarıdan. Bu oyunu, bu kumpası görüyoruz. Yapılanın önce Esenyurt'un seçme hakkına, sonra İstanbul'un seçme hakkına müdahale olduğunu, hevesin niyetin kumpaslarla Türk milletinin seçme hakkını kısıtlamak olduğunu, kendileri için risk gördüklerini, bileğini bükemediklerini seçimde karşısına geçmeye korktuklarını, ekarte etmeye çalışan bu anlayışa teslim olmayacağız.
Recep Tayyip Erdoğan, ahmak davasıyla mı, kumpas davasıyla mı, onunla mı, bununla mı diye düşünme. Aklından geçeni piyonlarına, cellatlarına yaptırmaya çalışma. Cesaretin varsa zaten bıçak kemikte. Kaçma, gel, çık karşımıza. Biz seçime hazırız! El mi yaman, bey mi yaman, varsa cesaretin. Sayın Erdoğan, bir ses duyuyorum. Sen duyuyor musun? Sen dün sözünü söyledin. Maşanla, silahşörünle, talimatınla sözünü söyledin. Çirkin kayyumunu Beyoğlu'nda partili kaymakam olan kişiyi dün vali yardımcısı yapıp Esenyurt'un başına yolladın. Senin sözün bu. Bak, Esenyurt'un meydanı sözüne karşı ne diyor? Duyuyor musun? Hükümet istifa diyorlar. Bir duralım, duymamış olabilir. Bir daha söylüyorum Erdoğan, Esenyurt meydan tek yürek, tek ses, hepsi birden sana sesleniyor, hükümet istifa! diyorlar.
"Senin seçim kaybetme korkun, Esenyurt'tan başlayarak İstanbul'u, İstanbul'dan başlayarak Türkiye'yi kuşatma gayretin ve bu kirli hesapların hepsinin farkındayız. Türkiye'de yeniden bir kutuplaşma istiyorsun. İstiyorsun ki kutuplaşma olsun, gerilim olsun, vatandaş derdini konuşamasın. Yoksulluk var, işsizlik var, hayat pahalılığı, enflasyon yüksek ve senin derdin gündemi meşgul etmek, tartışma yaratmak, gerilim çıkarmak. Mirasçısı olduğunuz FETÖvari kumpas yöntemlerine başvurmaları güçlerinden, cesaretlerinden değil acizliklerindendir. Birlikten, beraberlikten yana değiller. Ayrılıktan, kavgadan, gözyaşından beslenmek isterler. Kavganın gürültüsü halkın sesini bastırsın isterler ve bunun için oyun kuruyorlar ama biz milletin gündemini konuşacak, halk iradesinin yanında duracağız.
"Orada belli ki ortada bir koltuk hesabı var. Belli ki bir al-ver hesabı var ama emin ol ki, Esenyurt da sana göstermiştir ki milletin hesabı, halkın hesabı koltuk hesabını bozacak. Bu ülkede milletin lokmasına göz dikenler, emekliyi, asgari ücretliyi, çiftçiyi, işçiyi, memuru yoksulluğa itenler, kadınları, çocukları, bebekleri güvencesiz bırakanlar, korumasız bırakanlar, kurumları ve adaleti çürütenler şimdi halkın iradesine kastetmeye kalkıyorlar. Artık Türkiye'nin daha fazla geriye götürülmesine, millete bu kadar kötülük yapılmasına hiç kimsenin tahammülü kalmamıştır. Artık geriye dönüş yoktur. Ben buradan durumundan rahatsız olan herkesi sesini yükseltmeye davet ediyorum. Biz erken seçim için ne gerekiyorsa onu yaptırmaya, sesimizi yükseltmeye hep beraber mecburuz.
Özel yarın TBMM Grup Toplantısı'nı Özer'in götürüldüğü Marmara Cezaevi'nde yapacaklarını da söyledi. Özel, "Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı olarak sizlere söz veriyorum ki, tüm kurumlarımın ve tüm örgütümüzün gücüyle, örneğin yarın, sabahleyin grup toplantımızı Ahmet Özer'i ziyaretimin hemen sonrasında Silivri Cezaevi'nin önünde yapıyorum. Ardından CHP grubunun başka bir şehirde planlanan toplantılarını iptal ettik. Burada önümüzdeki dönem muhalefetle dayanışmayı, iktidarla mücadeleyi, erken seçim için yapılması gereken her şeyi konuşacağız" dedi.
Öte yandan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İmamoğlu ve Özel'in Savcı Akın Gürlek'i hedef alması üzerine Twitter hesabından bir açıklama yayımladı. Tunç, "Esenyurt Belediye Başkanı hakkında yürütülmekte olan adli soruşturma ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve yargı mensuplarının hedef gösterilerek tehdit edilmesi ve etki altına alınmaya çalışılması asla kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devletidir. Yargıyı tehdit etmek kimsenin hakkı da haddi de değildir. Anayasamızın 138. maddesine göre; Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez. Başlatılan bir soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcı, hâkim ve mahkemeleri etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak suretiyle adil yargılamayı etkilemeye çalışmak Hukuk Devleti ile bağdaşmaz. Bağımsız yargıya müdahale anlamına gelen bu tür çirkin söylem ve davranışlar Hukuk Devletinde asla korunamaz" dedi.