10366,2%-0,04
40,35% 0,24
46,92% 0,49
4349,52% 0,54
6958,85% 0,87
Dünyada hak ile batılın savaşı sürüyor ve saflar her geçen gün daha da belirginleşiyor. Artık kelimeler bile ya taraf tutuyor ya da tarafsız görünerek suça ortak oluyor. Bu çağda en büyük savaş, gerçeği dillendirmekle başlıyor ve işte tam bu noktada bir soru çınlıyor kulaklarımızda: Cinayete suikast demek, adalet midir? İsrail, diplomasi zırhı giymiş yöneticileri, kendi ülkesinin dışında, bir başka devletin topraklarında hedef alıp katlediyor ve dünya buna hâlâ “suikast” diyor.
Hayır sevgili okuyucu! Bunlar birer suikast değil. Bunlar, apaçık devlet eliyle işlenen organize cinayetlerdir.
Yargısız İnfazın Diplomatik Maskesi
Uluslararası hukuk; savunma hakkı tanımayı, yargılamayı ve insan onurunu esas alır. Ama İsrail’in yaptığı şey; yargı yok, savunma hakkı yok, uluslararası karar yok…Sadece hedef, tetiği çeken parmak ve bir basın açıklaması.
“Savunma hakkı tanımadan öldürmek, adalet değil, intikamdır. Devlet eliyle yapılırsa da cinayetin kravatlısıdır.”
Ve bu cinayetlerin ardından hep aynı senaryo devreye giriyor: Kod adı güçlü, mesajı büyük, algısı sinsice işlenmiş bir operasyon ismi: “Yükselen Aslan Operasyonu”… Ama gerçek şu ki, bu operasyonların ne vakarı aslana benzer, ne ahlâkı. Bu operasyonlar, sırtlan pususunda hazırlanır, çakal sinsiliğiyle uygulanır.
Psikolojik Harbin Şifreleri
İsrail, her vurduğunda önce medyayı vuruyor. Çünkü biliyor ki, “gerçeği yok edemezsen, algıyı değiştir.” Ve bu yüzden, İran’ın meşru müdafaasını bile “saldırı” gibi servis ediyor. Batı medyası her seferinde aynı manşeti atıyor:“İran saldırdı!” Ama hakikati bilenler haykırıyor: “Hayır! İran sadece meşru müdafaa hakkını kullandı!“
İsrail’in yaptığı şey, provokasyon+vur+algı formülünün askeri versiyonudur ve dünya buna sessiz kaldıkça, sadece gazeteler değil, adalet de kana bulanıyor.
Uluslararası Hukuk: Kağıt Üzerinde Hak, Sahada Yasa Dışı
BM’nin Maddesi açıktır:“Bir devlet silahlı saldırıya uğrarsa, meşru müdafaa hakkı vardır.”İran, Şam’daki konsolosluk binası yerle bir edildikten sonra uluslararası hukuka göre cevap verme hakkına sahipti. Ama medyada manşet hâlâ aynı:“İran saldırdı.”
“Eğer bir cinayeti yapan güçlü, karşılık veren zayıfsa; hukuk susturulur, algı konuşturulur.”
Kelime Savaşları: Suikast mı, Cinayet mi?
Savaş sadece toprakta değil, kelimelerin içinde de yaşanıyor. Bugün artık “suikast” diyerek meşrulaştırılan şey, aslında bir devletin seri cinayet pratiğidir ve bu cinayetlerin failleri, açıklamalarla değil, kamera karşısındaki zafer pozlarıyla örtülmeye çalışılıyor.
“Bir ülke suikastla değil, adaletle büyür. Suikast büyürse, devlet küçülür ve diplomatik pasaport taşımak, hedef tahtasına dönüşmemeli. Ama İsrail için bu sadece dürbündeki kırmızı nokta.”
Aslan Maskesi Takan Sırtlanlara Gerçeği Haykırmak
İsrail, operasyonlarına verdiği isimlerle dünyaya güç mesajı vermeye çalışıyor.Ama biz diyoruz ki:Aslan olmak için güçlü olmak yetmez, adil olmak gerekir.İran ise, ne zaman karşılık verse; saldırgan, tehditkar ve hatta terörist ilan ediliyor.Ama İran’ın her cevabı, her füzesi, her sözü hukuka, vakara ve sabra dayalıdır ve uygundur.
“İran saldırmıyor. İran susmaktan vazgeçiyor ve haklı olmak, susmak değildir. Bazen hak, haykırarak ve mütekabiliyet ile savunulur.”
Gerçeği Yazmak Cesaret İster
Bu yazı, sessizliğin ortasında bir gerçeği haykırmak için yazıldı. Çünkü:
“Yalana karşı susmak, yalana ortak olmaktır ve gerçek bazen geç gelir fakat asla yenilmez.”
Artık medya; manşetlerini düzeltmeli.
Artık devletler; cinayetlere suikast dememeli.
Ve artık insanlık, algıyla değil adaletle konuşmalı.
Çünkü!
“Yükselen aslan yok. Yükselen sadece vahşet!”
Gürkan KARAÇAM