Kadir Uğur Yılmaz

Tarih: 18.03.2025 11:10

18 Mart: Sessiz Çığlıkların ve Yüreklerin Zaferi

Facebook Twitter Linked-in


18 Mart, tarih kitaplarının sayfalarında bir “zafer” olarak duruyor. Peki ya o sayfaların arasına sıkışıp kalmış, unutulmuş insan hikâyeleri? Çanakkale’yi “ruh” yapan, işte tam da bu sessiz çığlıkların kolektif direnişidir. Bugün, bilinmeyen sokak aralarından, mektuplardan dökülen satırlardan ve bir liderin gözünden bakalım bu topraklara…  

### Çanakkale’nin Gölgede Kalan Yüzü: İnsanın İncelmiş Ruhu  
Zaferler, genellikle rakamlarla anlatılır: Kaç top, kaç asker, kaç gün… Oysa Çanakkale’nin hiç konuşulmayan yönü, savaşın soğuk metal yüzüne inat, insanın incelmiş ruhunda saklı. Cephe gerisinde kundak saran anaların duaları, siperdeki askerin cebindeki kurumuş ekmek parçası, bir İngiliz subayın günlüğüne düştüğü “Bu insanlar neden direniyor?” sorusu… Bunlar, tarihin resmi diline sığmayan detaylar.  

Mesela, Seddülbahir’de bir gece yarısı… Türk ve Anzak siperleri arasında sessizce yayılan “ateşkes”: Askerler, karşılıklı su ve tütün takası yapıyor. Düşmanlık, birkaç saatliğine insanlığa yenik düşüyor. Bu anlar, savaşın değil, insanlığın zaferidir. Çanakkale’nin ruhu, işte bu “örtülü insanlık” hikâyeleriyle beslenir.  

### Atatürk’ün Bakışı: Savaş Sonrası Barışın Mimarı  
Atatürk’ün Çanakkale’ye dair sözleri, bir komutanın stratejik dehasından öte, bir devlet adamının evrensel vizyonunu yansıtır. 1934’te Anzak annelerine hitaben yazdığı o meşhur mesaj, savaşın insani boyutunu tarihe not düşer: “Bu topraklarda can verenler, artık bizim evlatlarımızdır.” Bu cümle, bir liderin savaşı “zaferle” bitirmekle kalmayıp “barışı” inşa etme iradesidir.  

O, Çanakkale’yi yalnızca bir savunma hattı değil, Türk milletinin karakterinin somutlaştığı bir okul olarak görür. Nutuk’ta bile cephe anılarını anlatırken, askerin cesaretini değil, “sıradan insanın olağanüstü fedakârlığını” vurgular. Onun için Çanakkale, milletin küllerinden doğuşunun provasıdır.  

### Bugünün Çanakkale Ruhu: Hatırlamak mı, Anlamak mı?  
Her 18 Mart’ta yükselen marşlar, şiirler ve nutuklar… Peki bu coşku, kaç kişinin yüreğinde gerçek bir “anlama” dönüşüyor? Çanakkale ruhu, bugün bize ne söylüyor? Belki de şunu: *Zafer, yalnızca düşmanı yenmek değil, insanlığı ayakta tutmaktır.*  

Bugün, siperlerdeki o “ateşkes” anlarını hatırlamak bile çok şey anlatır aslında. Düşmanlıkların kol gezdiği bir dünyada, Çanakkale’nin sessiz çığlıkları bize şunu fısıldıyor: “İnsan, ancak insan olduğunu unutmadığında kazanır.”  

*Son Söz Yerine:*  
Çanakkale’yi anmak, yalnızca geçmişe ağıt yakmak değil; bugünün savaşlarında insan kalmayı öğrenmektir. Tıpkı Atatürk’ün dediği gibi: “Savaş zaruri olmalı. Zaruri olmayan savaş, cinayettir.” Belki de bu yüzden, Çanakkale ruhu hâlâ bu topraklarda yaşıyor: Çünkü o ruh, insanlığın en büyük zaferinin “savaşmak” değil, “yaşatmak” olduğunu biliyor…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —