“Toprak işgal edilmiyor artık; zihinler işgal altında.”
@stratejivefikirler
Bir ülkeyi ele geçirmenin yolları değişti. Eskiden tanklar şehre girerdi, şimdi içeriden bir gülümseme yeter. Artık işgal üniformalı değil, LinkedIn profilli.
Bugünün savaşları görünmüyor. Çünkü kurşun atmıyorlar, kurgu atıyorlar. Televizyonlarda, sosyal medyada, vakıf toplantılarında, öğrenci kulüplerinde, araştırma fonlarında, içerik üretim yarışmalarında dolaşan görünmez bir “şey” var: Beşinci Kol yeniden sahnede.
“Düşman, kapıda değil. Kapıyı açan komşuda gizli.”
@stratejivefikirler
Beşinci kol, savaş zamanlarında ülke içinde düşmanla iş birliği yapan, halkı manipüle eden, orduyu moral olarak çökerten gizli yapılardır. Ama bugün savaş yok, öyle değil mi? Öyle düşünüyorsanız, zaten ilk kurşunu çoktan yemişsiniz demektir.
Bugünün beşinci kolu, asker değil.
O bir akademisyen, bir fenomen, bir STK yöneticisi, bir danışman, bir "tarafsız uzman"...
İdeolojik değil, algoritmik çalışıyor.
Silahı, TikTok. Zırhı, “özgürlük söylemi”.
Meydanı ise zihinlerimiz.
“Bir düşünceyi silahla susturamazsın. Ama onu başka bir düşünceyle boğabilirsin.”
@stratejivefikirler
Geçtiğimiz yıllarda İngiltere merkezli bir düşünce kuruluşu, Türkiye’deki “genç liderlerin” desteklenmesi için bir program başlattı. Bu liderlerin ortak özelliği neydi biliyor musunuz? Hiçbirinin Türkiye’nin dış politikasını savunmaması. Ama hepsi “çağdaş, özgürlükçü ve küresel değerlere açık bireyler” olarak lanse ediliyordu. Ne tesadüf...
Aynı dönemde popüler bir dijital platformda yayımlanan ve Türkiye’nin yakın tarihini karikatürize eden dizinin senarist kadrosunda, bu vakfın bursiyerlerinden biri yer aldı. İçerik mi? Milli mücadele kahramanlarının küçümsendiği, güvenlik kurumlarının karikatürize edildiği bir yapım. Hayır, bu komplo değil. Bu strateji.
“Gerçek düşman, seni düşmanından soğutan dost maskesidir.”
@stratejivefikirler
Devletin klasik güvenlik refleksleri bu yeni tehdide karşı donanımsız. Çünkü sorun ne sınırda ne de dağda. Tehdit, burslu bir doktora öğrencisi formunda karşına çıkıyor. Ya da “iklim değişikliği üzerine çalışıyorum” diyen bir genç akademisyen... Elbette hepsi kötü değil. Ama kimin hangi masada eğitim aldığı, hangi vakfın hangi ülkenin örtülü servisiyle bağlantılı olduğu bilinmeden yol almak mümkün mü?
“Bilgi, artık sadece güç değil; aynı zamanda düşmanın silahıdır.”
@stratejivefikirler
Dünyada bu yeni hibrit tehdide karşı sessiz devrimler yaşanıyor.
Çin, Batılı vakıfları sınır dışı etti.
Rusya, “Yabancı Ajan Yasası”yla tüm medya ve STK’lara şeffaflık zorunluluğu getirdi.
Macaristan, Avrupa fonlu sivil toplumlara karşı milli denetim mekanizması kurdu.
Peki Türkiye?
Türkiye bu cepheye yeni uyanıyor. Ama geç kalmadı.
1. Zihinsel Güvenlik Ajansı (ZGA) kurulmalı. Siber, akademik, kültürel ve sosyal mecraları denetleyecek milli bir yapı.
2. “Kültürel Milli Güvenlik Doktrini” hazırlanmalı. Filmlerden dizilere, eğitim programlarından burslara kadar uzanan bir denetim ve yönlendirme stratejisi.
3. Yabancı fonlu her içerik üreticisi “etik şeffaflık beyanı” sunmalı. Kime hizmet ettiğini kamuoyuna açıklamalı.
4. Milli strateji eğitimi liselere kadar indirilmeli. Zihin işgaline karşı farkındalık, okulda başlar.
5. Bağımsız istihbarat araştırmaları desteklenmeli. “Milli akıl, milli analizle mümkündür.”
@stratejivefikirler
Bu bir paranoya değil. Bu, stratejik zekânın soğukkanlı analizidir.
Her kurşun sesi savaş değildir. Her sessizlik de barış değildir.
Düşmanı tanımak yetmez; onun seni nasıl tanımladığını da bilmelisin.
“Bugün bir milleti işgal etmek için topraklarına değil, tanımlarına saldırıyorlar.”
@stratejivefikirler
Gürkan KARAÇAM