Bayram ilan edilip, son yıllarda resmi bayramların iktidar ve muhalefetçe ayrı ayrı kutlandığı, 'Osmanlı torunuyum' deyip günü kabul etmeyenler ile 'bugün bizim günümüzdür..' diyen ve kendilerine 'Ulusalcı' diyenlerin sanallar da kavga edercesine tartıştığı, cadde de, sokakta, birlikte oturdukları apartmana girip, çıkarken selamlaştığı ve yaşanan bu duruma biz gazeteciler dahil kimsenin ses çıkarmadığı ama olumlu, olumsuz bol bol mesajların yayınlandığı bugün 30 Ağustos..
Yani benim bir 30 Ağustos günü babamı kayıp ettiğim gün hüznü ile aynı gün doğan ve bugün 16 yaşına ayak basan torunum Dağhan'ın sevincini yaşadığım gibi..
‘Ne olmuş 30 Ağustos’ta?’ diyerek uzun uzun tartışmaların, tv programlarının, yazı dizelerinin dizileceği bugün resmi bayramların eskisi gibi kutlamak istemeyen bir anlayışın reddine karşın kimsenin gıkını çıkarmayıp, işin bol resimli mesajlarla geçiştirildiği şu günlerde artık bir dönemin yani o askeri disiplinle ve adeta zoraki 'Türküm, Mutluyum' marşlarının söylendiği dönemin kapandığını da kabul etmez birileri..
Ve, 'O dönem en iyi yönetim şekli Cumhuriyet'tir' söylemi ve kelimesinden korkan, adını duymak istenmediği hatta 'Şerait istaruk' denen bir dönemdir..
Bu nedenle birilerince bugüne bayram denilmemeye başlanmıştır.. Hem de 'Evet, bugün bayramdır' diyenlerin sesini bastırmak için en yüksek sesle..
Neyse bu konunda çok üzerinde tartışmaya ne hacet deyip, Osmanlıdan kalma bayramları yeniden canlandırmak için gün ile ilgili haberi verirken, 'Evet sayın seyirciler işte kortejde Osmanlı askerini temsil eden Yeniçerilerde gururla yürüyor' diyen TRT dahil başta belediyelerden olmak üzere iş insanlarından bol bol bağışlar alıp, Amerika’lar da bile gökdelen dikenlerin 'Kendilerinin Osmanlı tonunu' olduklarını belirtenlerin bayram yaptıkları bir zamandır bugün..
Evet bu gururla okları havaya atanların hüküm ettiği bir sistemde değil Cumhuriyet kelimesine yakın kelimeleri ilgilendiren tüm bayramların yasaklandığını bir Kanun Hükmünde Kararname ile ilan etmek en doğrusu ve en samimisi olur diye düşünsem de 22 yıl gibi ondan önceki yıllarda geride kalan tarihe baktığımızda bunu başarmanın, söylemenin hiçte kolay olmadığını görüyoruz.
Çünkü, bu ülkenin kuruluşunun altında yatan yol güzergahının cumhurun er, geç kendi kendisini tam anlamıyla, hak, hukuk, eşitlik, kardeşlik denen şekille yönetme arzusu olduğunu ve bu istem zaman zaman kesitlere uğrasada er geç o çok özlenen ve ne muhafız nede muhafazakar deyip, başka yönetim şeklini elinin tersi ile geri itip, gerçek cumhuriyet yönetimi ile hep birlikte ebediyete kadar yaşama arzusu bu ülkenin cumhurunun, halkının en büyük gücüdür..