
Artık doğru olmak yetmiyor.
Hatta bazen zarar bile veriyor.
Çünkü bu düzende dürüstsen ya dışlanırsın ya da ezilirsin.
Kimse "haklıya" değil, "hileyle kazanana" saygı duyuyor.
Gerçek manşetlik olanlar; kim neyi, kimin üzerinden ve nasıl çaldıysa onlar.
Ahmaklıkla Eşdeğer Bir Erdem: Dürüstlük
Bir kişi işini doğru yapıyorsa ne deniyor?
“Yahu bu adam saf, kendi zararına çalışıyor.”
Çünkü artık düzenin dili değişti.
“Yalansız, dolansız iş mi olur?” diyenlerle dolu her köşe.
Kazandığını hak ederek alanlar geri planda,
dalavereyle köşe dönenler sahnede.
Sadece sahnede mi?
Manşetlerde, konferanslarda, başarı öykülerinde de onlar var.
Rol Modelin Hilesi Varsa, Gençlik Ne Öğrensin?
Sorsan gençlere, “Kime özeniyorsun?”
Cevap: TikTok’tan milyon vuran bir manipülatör,
YouTube’da kendi yalanını pazarlayan bir tüccar,
veya üç beş dolandırıcılık hikâyesiyle başarı semineri veren biri.
Dürüst çalışan bir emekçi mi?
O "zor hayat" örneği olarak gösterilir.
Çünkü dürüstlük artık yalnızca belgesellere malzeme.
Helal Kazanç Haber Olmaz
Bir müteahhit evleri zamanında bitirdi mi?
Bir esnaf 30 yıl aynı dükkânda tek kuruş haram yemeden mi çalıştı?
Hiç manşete çıkmaz.
Ama biri kredi kartı dolandırıcılığından servet yaptıysa,
“Azmin Zaferi” diye haber olur.
Bu medyanın suçu mu?
Evet.
Ama sadece onların değil.
Çünkü toplum da düzgünü sıkıcı, hileciyi çekici buluyor.
En Tehlikeli Mesaj: “Kandırmadan Kazanamazsın”
Bu mesaj açık açık veriliyor:
“Rekabet büyük, dürüstlükle olmaz.”
Yani ya kandırırsın, ya da ezilirsin.
Ama ne acıdır ki, bu sözü en çok kullananlar
hem insanları kandırıyor,
hem de her sabah “ahlak” diye nutuk atıyor.
Dürüstlük Övgüye Değil, Dayanmaya Mahkûm
Bugün dürüst olanlar “takdir edilmeyi” değil,
sadece “hayatta kalmayı” umut ediyor.
Çünkü bu sistemde gerçeği söyleyenin değil,
gerçeği eğip büküp satanın kazandığı bir düzen kuruldu.
Dürüstlerin manşete çıkmadığı bir toplumda,
gençler üçkâğıtçıları kahraman sanır.
Bu sadece ahlaki çöküş değil,
geleceğin ipotek altına alınmasıdır.
Şunu unutmamak gerekir:
Bir millet, dürüstlerini ödüllendirmeyi bırakırsa,
zamanla doğruyu savunacak kimse kalmaz.
Ve sonunda hep birlikte alkışladığımız yalanların
esiri oluruz.