Toplumların yükselişi ve çöküşü, emanete sahip çıkma ya da onu hiçe sayma becerisiyle doğrudan ilişkilidir. Ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada, "herkes cürmüne göre emanete hıyanet ediyor" gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Kimi küçük bir emaneti heba ediyor, kimi de büyük sorumlulukları hiçe sayarak toplumsal güveni tarumar ediyor.
"Ufakçı tayfa kendini küçüğe bozuyor." Bu ifade, aslında büyük bir trajediyi anlatıyor. Çünkü küçük hesaplar peşinde koşan bireylerin oluşturduğu bir toplum, sadece kendi içinde yozlaşmakla kalmaz; geleceğini de karartır. Ufak çıkarlar uğruna yapılan ihanetler, zamanla toplumu büyük felaketlere sürükler.
Oysa emanet, insanın kendisine, çevresine ve nihayetinde milletine karşı en büyük sorumluluğudur. Emanet edilen bir görev, bir makam, bir fikir ya da bir çocuk bile insanlığın geleceğine bırakılmış bir miras anlamına gelir. Ancak görüyoruz ki, toplumun her kesiminde bu kavramın içi boşaltılmış durumda.
Küçük bir yetkisi olan, o yetkiyi keyfi kullanıyor.
Büyük bir gücü olan, o gücü kendi menfaatine harcıyor.
Sıradan bir birey, kendi küçük dünyasında bile hakkaniyetten uzaklaşıyor.
Her bireyin kendi cürmüne göre hıyanet etmesi, aslında sistematik bir çöküşün göstergesidir. Bugün basit bir emaneti koruyamayan birey, yarın ülkesine ya da insanlığa dair büyük sorumlulukları nasıl üstlenecek?
Çözüm Nerede?
Bu sorunun çözümü, bireylerin ahlaki değerlerini yeniden gözden geçirmesiyle başlar. Emanet bilinci, ne eğitimle ne de kanunla tam anlamıyla yerleşebilir. Bu, insani bir erdemdir ve vicdanlara yerleşmesi gerekir.
Ancak elbette toplumsal bir değişim de şart. Eğer toplumda liyakat, adalet ve sorumluluk duygusu teşvik edilirse, bireylerin emanete ihanet etmesi de zorlaşır. Aksi takdirde, küçük hıyanetlerin büyük bir çürümeye dönüştüğü bir düzenle karşı karşıya kalırız.
Bugün herkesin kendine şu soruyu sorması gerekiyor: Bana emanet edilen ne ve ben ona nasıl sahip çıkıyorum? Bu sorunun cevabı, aslında bir milletin kaderini belirler. Emaneti koruyanlar yükselir, hıyanet edenlerse tarihin tozlu sayfalarına gömülür.
Son söz: Bir milletin emaneti, sadece birilerinin sorumluluğu değildir. Hepimiz, kendi cürmümüz kadar sorumluyuz. Ama unutmayalım, bu cürmün cezası da aynı oranda olacaktır.