Güven, sadakat ve merhamet… Bu üç değer, insanın kişiliğinin temel taşlarıdır ve bir arada olduklarında güçlü bir duruş sergilemeyi mümkün kılarlar. Ancak bu duruşun da bir bedeli vardır. Çünkü bu değerleri taşımak, her zaman kolay olmayan bir sorumluluk gerektirir. Omurgalı bir duruş sergilemek, kimi zaman yalnız kalmayı, kimi zaman da acı çekmeyi göze almak demektir.
*Güven: Her Zaman Doğruyu Söylemek Cesarettir*
Güven, her şeyin başında gelir. İlişkilerin temeli, insanların birbiriyle olan bağları, toplumsal yapının bütünlüğü, hep güven duygusuna dayanır. Güvenilir olmak, doğruyu söylemek ve doğru olanı yapmak cesaret ister. Çünkü güven, kolay kazanılmaz ama bir kere kaybedildi mi geri kazanması çok zordur. Güvenilir bir insan olmak, yalanın, aldatmacanın, yüzeyselliğin hâkim olduğu bir dünyada, her şeyden önce bir irade meselesidir. Bu iradeyi korumak ve dürüst kalmak için birçok zorlukla yüzleşmek gerekebilir. Güvenin bedeli, bazen yalnızlık, bazen reddedilme, bazen de kayıplara uğramak olabilir. Ama bu bedeli ödemek, insanın kendi ruhuyla barışık olması ve kendiyle çelişmemesi anlamına gelir.
*Sadakat: Koşulsuz Bağlılığın Getirdiği Sorumluluk*
Sadakat, güvenin en yakın yol arkadaşıdır. Sadık olmak, sadece sevdiklerimize değil, değerlerimize, inançlarımıza ve prensiplerimize de bağlı kalmak demektir. Sadakat, bir ilişkide, bir işte veya bir davada istikrarlı kalmanın, koşullar ne olursa olsun değişmemenin adıdır. Ancak sadakatin de bir bedeli vardır. Bazen, sadık kalmak, kendi çıkarlarımızdan feragat etmeyi, daha zor olan yolu seçmeyi gerektirir. Sadakat, birçok kişinin kolayca vazgeçtiği bir zamanda, kendi değerlerinden vazgeçmemek ve doğru bildiği yolda devam etmektir. Bu yolda ilerlerken, sadakatin bedeli olarak yargılanabilir, eleştirilebilir, hatta dışlanabiliriz. Ancak sadakat, kendi ruhumuza ve değerlerimize karşı sorumluluğumuzu hatırlatan bir pusuladır.
*Merhamet: Güçlü Olanın Şefkati Gösterme Cesareti*
Merhamet, insan olmanın en saf hali, en yüce erdemlerden biridir. Zayıf görünenin yanında durmak, mazlumun sesi olmak, acı çekenin yarasını sarmak, her zaman alkışlanmaz. Aksine, merhamet, çoğu zaman yanlış anlaşılır, hatta zayıflık olarak görülür. Ancak gerçek merhamet, gücü elinde tutan kişinin şefkat gösterme cesaretidir. Merhametin bedeli de vardır; çünkü merhametli olmak, başkalarının acılarını hissetmek, onların yüklerini paylaşmak demektir. Bu, bazen kendi mutluluğumuzdan, rahatımızdan feragat etmeyi gerektirebilir. Merhametin bedeli, belki de en ağır bedeldir; çünkü başkalarının acılarıyla başa çıkmak, empati kurmak ve yardım eli uzatmak, derin bir duygusal ve ruhsal güç gerektirir.
*Omurgalı Duruşun Gerekliliği*
Güven, sadakat ve merhamet, omurgalı bir duruşun üç temel taşıdır. Bu değerleri taşıyanlar, her zaman kolay bir yol seçmezler; aksine zor olanı seçer, kendi iç dünyalarıyla uyumlu kalmayı tercih ederler. Bu bedeli ödemeye hazır olanlar, toplumda nadir bulunan, ama toplumun vicdanı olan kişilerdir.
Sonuçta, güven, sadakat ve merhamet gibi erdemleri yaşamak ve yaşatmak, her zaman zor olacaktır. Ancak bu değerler, hayatın anlamını ve derinliğini sunar; bizi biz yapan, insan olmanın ne demek olduğunu hatırlatan değerlerdir. Unutulmamalıdır ki, bu dünyada güvenilir olmak, sadık kalmak ve merhamet göstermek, belki de ödediğimiz en büyük bedel olsa da, insan olmanın gerektirdiği en asil duruşlardan biridir.