Haklı isen yol senindir…
Bunun adına biz demokrasi demiyor muyuz?
Siyaset bahçesinde ne kadar çok çiçek yetiştirirseniz o kadar da ufkunuz gelişmez mi?
Hadi diyelim ki ister zorla, ister severek; can-ı gönülden tek adam ve tek fikir ardına takılarak, bir siyaset yapalım. O zaman adama sormazlar mı, bu işten kazançlı çıkacak olan kim olur, kaybeden kim olur?
Muhalefet açısından Erzurum defterinin sıkıntılı olduğunu; daha doğrusu muhalefet adına siyasi parti defterinin bakkal defterinden öteye gidemediğini, hatta ve hatta gazete kâğıdı üzerine not alırcasına yapıldığını bilmeyenimiz yoktur.
Her ne kadar birileri işlerine geldiği için bu durumu son çeyreğe yamamaya kalksa da, bu şehirde muhalefetin hiç bir zaman bir adım ileriye çıkamadığını yaşayarak tecrübe ettiğimiz içindir ki, siyaseti gerçekten yaşayanların bu durumu inkâr etmesi tabii ki beklenilemez.
Ve
Siyasetten anlamayanların yaptığı da zaten ortada! Yani bu şehir, kısa ve öz olarak siyasi tercihlerini “ya hep/ya hiç” olarak yaptığından dolayıdır ki, muhalif kanadımızın pek sağlam olduğunu söylememiz mümkün görülmemektedir.
Baktığımız pencereden, hali hazırda; bu şehirde muhalefet kavramının olmadığını biliyoruz.
Birileri belki kızacak ama muhalefetin kavramını bilmeyenleri, siyaseti okuyamayanları, problemlere çözüm noktası anlayışıyla yaklaşamayıp; sadece laf ebeliğiyle siyaset yaptığını zannedenlerle geçen ömrümüzün ardından, eyvah çekmeye başlayalı yırtmış olduğumuz takvim yapraklarının sayısını çoktan unuttuk.
İşte bu aşamada; güzide bir partimizin içerisnde, çok uzun yılları bulan suskunluğunun çözümü açısından “elini taşın altına” koyanlarının ortaya çıkmasını ve dahi olmasını kabullenemeyenleri anlamak mümkün değil.
Neyin hesabını yapıyorsunuz ki siz?
Bu şehir birilerinin ağzıyla oturup, birilerinin ağzıyla kalktığı günleri çoktan geçti.
İşte siz bunun farkında değilsiniz ve ne yazıktır ki, farkına da varamadınız?
Demokrasi bahçesinin çiçeklerinin her geçen gün değişik çeşit ve renklerle, kokularla zenginleşmesi bunu gerektirmiyor mu?
Bunu engellemek de neyin nesi?
Siyaset arenasına katılan her bir parti bu insanların sesidir. Siyaset arenasında elini taşın altına koymak ve o inançla arenaya çıkmak ise bedel ödemelerin farklı bir bakış açısı olarak görülmesi gerekir ki; sonu başarılı olur ise bu kadim halkın gönlünde kahramanlık, başarısızlık olur ise siyaset çöplüğü olacaktır.
İşte bu gerçeğe neden birileri müdahale etme ayrıcalığına giriyor ki?
Veya bu cüreti kimden ve hangi hakla alıyor onu anlayamadık!
Siyaset yapılmasını engellemenin adının ne olduğunu bilmeyenler, önce bir ellerindeki akıllılara sorup “google” amcalarından veya “siri” teyzelerinden sorup öğrenebilirler.
Gelelim bu şehirde siyaset arenasına çıkarak elini taşın altına koyma cesareti gösterenlere…
Bu yolun güllük gülistanlık olmadığını, ayakaltına serilen şeyin ipek atlas halı değil, taşların ve dikenlerin olduğunu; bunun yanı sıra, sırta konulan küfenin altının delik olduğunu ve hangi hizmet yapılır ise yapılsın, o delikten kayıp gittiğini de er veya geç göreceksin...
Şayet bu bilinçle yola çıkar ve sadece halkının rızasını alarak, haktan yana olmayı seçersen bu dikenli yolun çilesi sana bıkkınlık vermez.
Yok; amacının altında başka hesaplar var ise menfaat çırası her daim yüreğini alev alev yakıyor ise ve baktığın hemen her yerde üzerine çöreklenebileceğin, üzerine geçirebileceğin bir şeylerin hesabına düşecek isen, yol yakınken “aman, ha” derim.
Sakın bulaşma derim.
Yarına bırakanın, yanına bırakmayacağına inancın olsun derim.
Başka da bir şey demem.
Bu arada birileri engellemek için ses çıkarıyormuş, sözde kalem atıyormuş.
“Çok ta tın” de ve sanki de dinlediğin ve melodisini zaten bildiğin müzik içerindeki anten paraziti olarak gör ve sen kendin ritme uyarak, yoluna devam et derim…
Çünkü haklı isen yol senindir, haksız isen zul senindir.
Buna da, inan derim…