İslâmın Modern Maskeleri: Siyasi ve Ticari İslam
Günümüzde İslam, özündeki ahlak ve adalet anlayışından uzaklaştırılarak, farklı maskelerle karşımıza çıkıyor. Bu maskelerin en yaygın olanları, siyasi ve ticari İslam. İslam'ın saf inanç ve ibadet boyutundan koparılıp bu türlere büründürülmesi, maalesef emeksiz kazanca dayalı bir sistem yaratmıştır. Bu durum, hem dinin ruhuna hem de toplumsal ahlaka zarar vermektedir.
Siyasi İslam: Din ve İktidarın Zehirli İlişkisi
Siyasi İslam, dini bir inanç olmaktan çok, bir iktidar aracı haline getiren bir yaklaşımı temsil eder. Bu anlayış, dinin kutsallığını siyasetin kirli arenasına taşır. Seçim meydanlarında ayetler ve hadisler üzerinden propaganda yapan, halkın dini hassasiyetlerini manipüle ederek oy toplayan siyasetçiler, ne yazık ki toplumu kutuplaştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Bu tür, İslam'ın adalet, dürüstlük ve liyakat gibi temel değerlerini görmezden gelir. Yerine, kendi iktidarını pekiştirmek için dini bir kılıf olarak kullanır. Sonuç? Halkın gözünde din, siyasi bir araç olarak algılanır ve kutsiyetini yitirir.
Ticari İslam: Kapitalizmin Dindar Versiyonu
Ticari İslam ise, dini değerlerin ticarileştirilmesi anlamına gelir. Kur’an kurslarından helal sertifikalı ürünlere kadar, her şeyin bir piyasa değerine indirgenmesi bu anlayışın bir ürünüdür. Emeksiz kazancın en somut örneklerinden biri olan bu sistem, dini bir meta haline getirir.
Dini yayıncılıktan turizme, finans sektöründen inşaat projelerine kadar, "İslami" etiketi taşıyan her girişim, maalesef ticari bir mantığa bürünmüş durumda. İnsanların dini hassasiyetleri üzerinden kazanç elde eden bu düzen, İslam'ın sadeliğine ve tevazu anlayışına tamamen aykırıdır.
Emeksiz Kazancın Cazibesi
Bu iki tür, halk arasında özellikle rağbet görür çünkü emeksiz kazancı mümkün kılar. Siyasi İslam, liyakatsiz insanların iktidar nimetlerinden faydalanmasına olanak sağlarken, ticari İslam, ahlaki sınırları hiçe sayarak kolay para kazanma kapıları açar. Oysa İslam, alın teri ve helal kazanç ilkesi üzerine inşa edilmiştir.
Çözüm Nerede?
Çözüm, dinin asli değerlerine dönmektir. İslam, bireyin ahlakını ve toplumsal düzeni iyileştirme amacı taşır. Ancak bu, siyasetin ve ticaretin gölgesinde yozlaştırılmış bir İslam anlayışıyla mümkün olamaz. Halkın da bu tür manipülasyonlara karşı bilinçlenmesi, dini değerleri birer araç olarak kullananlara prim vermemesi gerekir.
Sonuç olarak, siyasi ve ticari İslam gibi türevler, ne dinin özüne ne de topluma fayda sağlar. Bu maskelerin altındaki gerçek niyeti görmek, hem dini hem de toplumsal huzuru korumanın tek yoludur. İslam, bir ahlak ve adalet dini olarak kalmalıdır; bir iktidar ve kazanç aracı olarak değil.