Güneyde iş birliği, kuzeyde gölge oyunları…
Akdeniz’in kalbinde bir ada düşünün… Üzerinden yüzyıllar geçse de hâlâ sömürgeci bir imza taşıyan, iki halkın yaşadığı ama üçüncü bir aktörün sessizce yön verdiği bir ada: Kıbrıs. İngiltere'nin Kıbrıs’taki varlığı artık sadece üslerle değil, burslarla, sivil toplumla, kültürle, medya ile ve hatta bilinçaltımıza işlenen söylemlerle sürmektedir.
“Bir milletin geleceği, hangi bursu kabul ettiğinde gizlidir.”
@stratejivefikirler
İngiltere, her yıl onlarca Kıbrıslı Türk ve Rum gence Oxford, Cambridge, King's College gibi seçkin üniversitelerde burs veriyor. Bu burslar yalnızca akademik başarıyı ödüllendirmiyor; İngiliz yaşam tarzını, düşünme biçimini ve politik vizyonunu da "ihraç" ediyor. Özellikle British Council bursları ve Chevening programları, gençleri sadece eğitmiyor, aynı zamanda gelecekte İngiltere'nin çıkarlarını savunacak “diplomatik nüfuz temsilcileri” olarak yetiştiriyor.
Kıbrıslı Türk öğrenciler arasından bu programlardan mezun olanların çoğu, Kuzey Kıbrıs’ta bürokraside, medyada ya da üniversitelerde önemli pozisyonlara geliyor.Unutulmamalıdır ki eğitim sadece bilgi değil; uzun vadeli bir yatırım aracıdır.
“Eğitim bir kapıdır; kimin açtığı, nereye çıktığını belirler.”
@stratejivefikirler
Örneğin, “Home for Cooperation” gibi ara bölgede kurulan sözde barış odaklı STK’lar, AB ve İngiltere destekli fonlarla çalışıyor. Bu yapılar; gençlik projeleri, tiyatro etkinlikleri, tarih çalışmaları üzerinden “iki toplumlu kimlik” yaratma misyonu üstleniyor. Kulağa güzel gelen bu projeler, aslında millî kimlikleri sulandırmak ve “birleşik Kıbrıs” fikrini adım adım inşa etmek için tasarlanıyor.
İngiltere bu STK’larla Kuzey’de dini yapıların restorasyonunu bile finanse ediyor. Ama sadece Rum Ortodoks kiliselerine… Aynı projelerde Türk-İslam eserleri için sessizlik hâkim.
“Bir toplumu yıkmak için ordular gerekmez, STK’lar yeterlidir.”
@stratejivefikirler
Kıbrıs’taki medya organlarının büyük kısmı AB ve İngiltere kaynaklı hibelerle ayakta duruyor. Örneğin, Cyprus Mail gibi Rum medyasında İngiltere'nin üsleriyle ilgili tek bir eleştiri bulamazsınız. Aksine, Türkiye'nin garantörlüğü sorgulanır, Türk askerinin varlığı “işgal” olarak etiketlenir.
Kuzey Kıbrıs’taki bazı medya kuruluşları ise fonlar üzerinden dolaylı kontrol altında. İngilizlerin desteklediği projelere karşı yapılan yayınlar nedense pek gündeme getirilmez. Otosansür, fon kaygısından daha güçlüdür.
“Medya, gerçeği değil, kimin sesinin daha yüksek çıktığını yazar.”
@stratejivefikirler
Kıbrıs’ta hâlâ sürücüler soldan gider, prizler İngiliz tipi üç deliklidir, noter belgeleri hâlâ İngilizce yazılır ve yasal sistem büyük ölçüde İngiliz Hukuku’na dayanır. Tüm bunlar kültürel kodların ne kadar derine yerleştiğini gösteriyor.
Güney Kıbrıs’ta ise İngiltere'nin eski sömürge dönemine ait yapılar kültürel miras gibi korunmakta, Rum halkı ise İngilizceyi ikinci dil değil, ilk dil gibi konuşmaktadır. Hatta bazı Rum okullarında “Anglo-Hellenic” (İngiliz-Yunan karışımı) müfredat uygulanıyor.
“Bayraklar çekilir, üsler boşalır… Ama zihinlerde kalan kültür, asla gitmez.”
@stratejivefikirler
İngiltere Ağrotur ve Dikelya üsleriyle adanın %3’ünü doğrudan kontrol ediyor. Bu üsler yalnızca askeri değil; aynı zamanda istihbarat ve gözetim üsleri. Orta Doğu’dan Kafkasya’ya kadar olan geniş bir bölgeyi bu noktalardan izliyor. İngiltere, üslerden çekilmemekte ısrarlı; çünkü bu üsler NATO ve ABD’ye de dolaylı hizmet veriyor.
Üslerin olduğu bölgelerdeki köyler, Rum tarafında “özel statü” ile yönetiliyor. Halk, İngiliz kanunlarına göre yaşamaya devam ediyor. Kuzey’de ise buna benzer hiçbir ayrıcalık yok. Türkiye üs istese ne Rum yönetimi, ne AB, ne de İngiltere izin verir.
“Toprak kazanmak, savaşın hedefidir; ama zihin kazanmak, stratejinin ta kendisidir.”
@stratejivefikirler
Kıbrıs’ın görünmeyen işgalcisi artık üniformalı değil. O şimdi diplomat kılığında, akademisyen maskesinde, gazeteci şapkasıyla ya da bir burs dosyasının içinde geliyor. Rum tarafı bu etkiden besleniyor; Türk tarafı ise çoğu zaman farkında olmadan bu etkiye teslim oluyor.
“Gölgesi büyük olan, her zaman dev değildir. Belki de sadece ışığı arkasına almıştır.”
@stratejivefikirler
İngiltere'nin Kıbrıs vizyonu; ne tam birleşik bir ada ne de tam bağımsız iki devlet… İngiltere için ideal Kıbrıs modeli, kontrol edilebilir kaosun sürdüğü, sürekli çözümsüzlükten beslenen bir yarım-devletler adasıdır. Böylece askeri üslerini meşrulaştırabilir, AB ile diplomatik denge kurabilir ve Akdeniz’deki enerji oyunlarını yönlendirebilir.
İngiltere, birleşik bir Kıbrıs ister gibi görünür ama aslında çözümü sürekli öteler. Çünkü bir çözüm, üslerin sorgulanmasına; Türkiye ve Yunanistan’ın denk aktör olarak masaya oturmasına yol açar.
“Çözüm istemeyenler en çok ‘barış’ kelimesini kullanır.”
@stratejivefikirler
Kuzey Kıbrıs’ta, özellikle genç nesil arasında “Türkiye’nin vesayetinden kurtulmak” gibi kavramlar yaygınlaştı. Bu algı doğal bir tepki değil; İngiliz burs sistemleri, sivil toplum ve medya aracılığıyla Türkiye karşıtı yumuşak propaganda ile yıllarca şekillendirildi.
Bazı üniversitelerdeki akademisyenler, Türkiye’ye “müdahale eden ülke” imajını işlerken, İngilizler “objektif destekçi” rolünü oynar. Oysa gerçek şu: İngiltere üsleriyle adanın göbeğine oturmuşken, Türkiye sadece garantörlük görevini yerine getiriyor.
Spesifik örnek:
Oxford burslusu olup döndükten sonra Kıbrıs Türk basınında çalışan bazı gazetecilerin makalelerinde “Türkiye’nin kolonyal yönetimi” ifadesi yer alırken, İngiltere’den bahsederken hep “partner” ya da “mütefik” kelimeleri kullanılıyor. Bu bilinçli bir dildir, bilinçaltına kazınmış bir fark yaratma operasyonudur.
“Zihnini başkası biçimlendirmişse, özgürlüğün adı da, düşmanın şekli de değişir.”
@stratejivefikirler
“Yalnızca toprakları değil, kalpleri de kazanmayan güç, çölde yankı gibidir.”
@stratejivefikirler
“Dostluk, yardımın biçimiyle değil, kalpten gelen diliyle inşa edilir.”
@stratejivefikirler
Gürkan KARAÇAM