Her yıl Ramazan ayında, klasik bir soru vardır bilirsiniz...
Sakız orucu bozar mı? 

Bu soru artık sorulmuyor çok şükür! 

Toplum olarak idrak ettik ki; SAKIZ ORUCU BOZARmış... 

Ama bu soru ne güzel bir soruymuş!!
Çünkü cevabı tek ve netmiş... 

Ah ki ne ahh.... 

Şimdilerde bu güzelim sorunun yerini başka sorular aldı.. 

Elbette her dönem aynı sorular sorulur...
Çünkü yeni yetişen nesil gelir arkadan..
Yahut ihtiyaçlar, şartlar değişir..
Dolayısıyla merak edilir... 

Soruların sorulmasında bir sorun yok zaten..
Sorun CEVAP(!)larda! 

Çok klasik, cevabı belli sorular bunlar aslında... 

İğne orucu bozar mı?
Kan aldırmak orucu bozar mı?
Kulak-göz damlası...
Burun- boğaz spreyi orucu bozar mı?
Kusmak orucu bozar mı?

Peki, CEVAPlar neden SORUN? Diyeceksiniz...
Şöyleki:
Bizimle paylaşan okurlarımız olduğundan biliyoruz ki, sizlerde görüyor veya duyuyorsunuz..

Özellikle son dönemde YouTube ve Instagram gibi görsel medya platformlarında; toplumun bazı kesimlerine hitap eden bilinen kişiler ayrı.... 

Kim olduğu dahi bilinmeyen, sarığı takan, cübbeyi giyinen, farklı şahsiyetler tarafından çekilip paylaşılan videolar ayrı... 

Tabiri caizse, ağzı olan konuşuyor! 

Kim olduğu, eğitiminin ne olduğu, hangi alanda uzman olduğu dahi belli olmayan bu kişiler; Kur'an ayetlerine yahut sahih olmayan, hattâ hiç bir kaynakta bulunmayan sözde hadislerle(!)  paylaşımlarda bulunup, bu ve benzer sorulara saçma sapan fetvalar, saçma sapan cevaplar veriyorlar! 

Bu cevapları da "HADİS" diye yarım yamalak Arapçalarıyla söylüyorlar!
(Arapça söyleyince orjinal oluyor zâhir...) 

Ve anlatırken sanki Efendimiz (SAV) ile birlikte o olayı yaşamış gibi(!) akla ziyan şeyler anlatıyorlar! 

"Bir gün Efendimiz....." diye başlayarak hikayeler anlatıp bunları da Hadis-i Şerif olarak naklediyorlar! 

Buyrun ayıklayın pirincin taşını! 

Çünkü sonrasında bunların gerçekle ilgisi olmadığını anlatmakla uğraşıyoruz biz! 

Örneğin, sanırım yine "sarıkla" mübarek olmuş bir zat(!)
Çıkmış anlatıyor!
(Aynen yazıyorum!) 

"Bir gün Efendimiz aleyhissalatu vesselam Ramazan'da, oruçlu halde iken savaş sonrası yaralılar için KAN VERMİŞ !! ??
Sonra, kan verdiği için fenalaşmış!
Fenalaştığı için de orucunu bozmuş! Bozmak zorunda kalmış!
Ama gününe gün kaza tutmuş!
Çünkü! bu tarz bir  oruç bozma mecburiyetmiş!!!
Keffaret gerekmezmiş!!!
!!!!???
Peki yüce Allah Teâla bunu niye yaşatmış habîbine?!
Bizlere örnek olsun diyeee!!! 

BU HİKÂYEYİ ANLATIRKEN Kİ BEDEN DİLİ, YA DA DOĞRU TABİRLE OYUNCULUĞU DA TAKDİRE ŞAYAN!! 

Ya dinleyenler!! 

Ya bir tanesi çıkıp demiyor ki: 

Efendimiz (SAV) nerede, nasıl kan vermiş?
Kızılay çadırında mı?
Hastanede mi?
Kan grubu neymiş?
Kanı nasıl almışlar?
Enjektör varmıydı o zaman!? 

Akıl tutulması resmen!! 

Anlatan, yazdığı senaryoyu anlatırken tek başına yaşıyor, dinleyenlere de yaşatıyor resmen!! 

Tam tabir ile "ağzım açık" izledim!! 

Bu nasıl bir cehalet!!
Bu nasıl bir cür'et!
"Cahil cesareti" dedikleri bu olsa gerek... 

Dinleyenlere dese ki "namaz 8 vakit.."
Tamam diyecekler! 

Başka birisi de çıkmış; yine sarıklı cübbeli, tabii ki SAKALLI.... 

Ve anlatıyor orucu bozan halleri!!
(Aynen yazıyorum!) 

"Oruçlu iken büyük abdeste çıkmamaya çalışın!
Çünkü taharetlenirken dübûrunuzdan içeriye su kaçarsa orucunuz bozulur! 
????! 

Sonra "dübûr"ün ne olduğunu açıklıyor! Güya edepli ya! 
Edebinden "dübûr" diyormuş!
Amaaa! 
Şeriatte "ar" (utanma) olmazmış!!!
Her şeyi açık açık anlatmakla mükellefmiş!!!
Deyip...
Güya mükellefmiş ya! 

O edebini! bırakıp; bu insani eylemi (tuvalet sonrası temizliği) tüm detay kelimelerle bir bir anlatıyor!
(Yani nasıl bağırsağa su kaçarmışı)   

Bir de bilgili olduğunun ıspatı niteliğinde; bunun kendine göre bilimsel açıklamasını da yapıyor!! 

Diyor ki:
Dübûrunuzdan giren su nereye gider!? Bağırsaklara!
Bağırsak nereye bağlı?
Mideye?
Eee, mideye giden şey orucu bozmaz mı??!!! 

Etrafındakiler hayretle izliyorlar adamın biyoloji(!) konusundaki üstün bilgisini!!! 

Ve hep bir ağızdan "EVEEETT" diyorlar!!! 

En sakin ifade ile şu söylenebilir bu adama: 

Bre cahil adam!
Sindirim sistemi ilkokul 3 sınıfta öğretmeye başlıyorlar ya..
Sindirim sistemi; önce ağız- dişler- dil- yutak- yemek borusu- mide ve EN SON! bağırsağa ulaşır!!! 

Ters istikamette ilerlemez!! 

Ama belli ki bu arkadaş ilkokula dahi gitmemiş ve dinleyenler de!! 

Zîra dinleyenlerde  hocanın(!) yaptığı bu açıklamayı "Vauv ne kadar da bilgili!" diyen gözlerle dinliyorlar!! 

Şimdi diyeceksiniz ki bu adam kaç kişiye hitap edebilir ki..
3-5 tane cahil insanın dinlemesinden ne çıkar?
Öyle değil işte! 

Bu video tek değil!
Çok var bu tarz videolar!
Sapkın, saçmalayan!!
"Hadis"  diye anlatılan!
Ayrıca videoların tamamı paylaşılsa belki saçmalık farkedilecek..
Ama tamamın değil de sadece belli kısımlarını kesip, montajlayıp sosyal medyada paylaşınca, kafası karışan insan sayısı da artıyor... 

Ve, bu doğru olabilir mi?
Diye soranlar.. 

Şimdi; bu şarlatanları bırakıp, gelelim gerçek bilime dayalı, Kur'an ayetlerine ve sahih hadislere dayalı bilgilere... 

Orucu neyin bozduğu, ya da gerekli şartları zaten orucun farz kılındığı ayetlerde Rabbimiz tarafından belirlenmiş ve açıkça yazılmıştır!
(BAKARA SÛRESİ- 183/184/185 ve 187'inci ayetlere bakabilirsiniz) 

3 şey vardır orucu bozan..
1-Bir şey yemek!
2-Bir şey içmek
3-Eşlerin mahrem münasebeti! 

Bu üç şey dışında hiç bir şey orucu bozmaz!!! 

Sorularınız: 

*Tedavi maksatlı iğne yaptırmak orucu bozar mı?
*Kan aldırmak orucu bozar mı?
*Kulak damlası orucu bozar mı?
*Burun spreyi orucu bozar mı?
*Göz damlası orucu bozar mı?
*Kusmak orucu bozar mı? 

Cevapları yine sebepleri ile yazalım.. 

*Tedavi maksatlı yapılan iğneler orucu bozmaz..
Çünkü kas dokusuna yapılır!
Kaslardan mideye ulaşmaz! Ve beslenme amacı taşımaz!
Sadece tıbbi terim olarak "SERUM" almak orucu bozar!
Çünkü bu şekli ile damardan verilir ve kan yoluyla beslenmedir! 

*Kan aldırmak oruç bozmaz!
Tahlil maksatlı 1-2 tüp kan alınmasının hiç bir sakıncası yoktur..
Ancak "kan bağışı" maksatlı 1-2 ünite kan vermek halsizlik, fenalaşma gibi sonuçlarla kanı veren kişiye zararlı olabileceğinden, oruçlu iken yapılmamalıdır.. Orucu bozduğundan değil.
Halsiz veya güçsüz kalarak orucunu bozmak zorunda kalabilir diye! 

*Kulak, burun, göz damlaları veya spreyleri de orucu bozmaz!
Bu gruptaki ilaçlardan sadece boğaz spreyleri veya gargaralar kullanılmamalıdır! 

Ayrıca macunsuz diş fırçalamak, duş almak da orucu bozmaz! 

Kazara, unutarak bir şey yiyip içmekte!
Yenilen şeyin büyüklüğü küçüklüğü değildir orucu bozan şey! 

Kazara orucun bozulmasındaki tek kıstas: 
Unutmak veya bilerek yapmak.. 

Bunun ayrımını kişi kendi vicdanınıda yaparak "unuttuğundan" eminse,
NOHUT TANESİ vs gibi bir büyüklük tanımının hiç bir yerde kaynağı yoktur! 

UNUTARAK değil nohut tanesi büyüklüğünde, bir tabak yemek dahî yese, hatırladığı an orucuna devam etmelidir! 

*Kadınlar  oruçlu iken yemeğin tadına bakabilir mi?
Buradaki kıstası, âlimler "kocası huysuz olan kadın bakabilir" şeklinde değerlendirmiştir...
Bununda ayet veya hadis kaynağı yoktur!
Kaldı ki zannımca; burada düşünülmesi gereken kadının orucunun bozulma riski değil, erkeğin "eşinin orucunu" riske attıracak kadar huysuz olmasıdır!
Zîra oruç sadece mideye verilmiş bir ceza gibi değil, nefsî her hal ile yapılması gereken bir ibadettir..
Sinir stres de, boğaz kadar "tutulması" gerekli ve önemli şeylerdir oruçta! 

Velhasıl-ı kelam.. 

Eğitim veya ihtisasının ne olduğu bile belli olmayan bu CAHİLLERE aldanmayalım! 

Hani o Arapça kullanınca sanki çok orijinalmiş gibi söyledikleri uydurma hadisler(!)  var ya.... 

Onların dışında  gerçek ve sahih olan bir  hadis verelim biz cevap olarak: 

"Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!" 

Bu hadis sahihtir..
Sahih oluşunun dışında aynı zamanda da bir Müslümanın ahlakıdır! 

Hiçbir konuda, hiçbir şeyde  "zorlaştırmak" olmaması gerektiği gibi; özellikle de İslâm'a, ibadete ısındırmak noktasında zorlaştırmadan kolaylaştırmalıyız ki, karşıdaki insanların kalpleri ısınsın!
Uzaklaşmasın! 

Çünkü bu saçmalıklarla dîni, ibadeti zor bulup uzaklaşan ayrı.. 

İslâm'ı bu cahillerle ilişkilendirip, "CEHÂLET"  "YOBAZLIK" vs yaftaları yapıştıranlar ayrı.. 

Bu saçmalıkları açıklamak zorunda kalmak da ayrı bir dert içimize... 

Ez cümle... 

Yazı başında "Nerede o eski sorular?" dememizin sebebi bu işte... 

Eski soruların başında gelen sorunun cevabı netti!
SAKIZ ORUCU BOZAR! 

YA ŞİMDİKİLER?
Hadi sorular tamam...
YA CEVAPLAR!? 

Hani bir kamyon arkası yazısı vardır bilirsiniz... 

"Önce lafa bakarım "LAF MI" diye, sonra döner söyleyene bakarım "ADAM MI" diye!" 

Haşa!
Nefsimden aşağısı yoktur!
Kimseyi hakîr görmek haddim de değildir.. 

Ama Kur'an var, (sahih!) hadisler var...
Akıl var İz'an var! 

Bunlar ayete, hadise, sünnete, hele hele akla mantığa uyar mı? 

Verdiğimiz kamyon arkası yazısını kendimize çevirerek diyelim ki; 

Lafın doğruluk kaynağı Kur'an veya sünet ise laftır!
Haktır! (Doğrudur) 

Söyleyende Müslüman ise hakkı söyler!
Söylemelidir çünkü, Rabbimizin yarattıkları içinde "en şerefli" kıldığı "İNSANDIR!" 

Alim zatlardan Alvarlı Efe Hz. ne güzel demiş... 

"Rabbim, hepimizi İNSAN eyleye...." 

Bu kısa duayı çok yönlü düşünerek ve içtenlikle Âminn diyerek bitirelim.... 

                                    

                                           VESSELÂM....