“Gerçeği masalla süsleyerek sunanlar, zihni esir alır; çünkü hakikat çıplakken, yalan her zaman kostümlüdür.”
@stratejivefikirler
“Payitaht Abdülhamid” dizisi, tarihsel bir karakterin etrafında kurgulanan milli duruş iddiasıyla ekranlara taşınsa da; tarihsel doğruluk, stratejik akıl ve gerçek devlet zihniyeti açısından önemli boşluklar barındırıyor. Bu yazı, hem dizideki subliminal kodları çözümlemekte, hem de ne nasıl daha doğru ve stratejik işlenebilirdi? sorusuna cevaplar üretmektedir.
Dizideki kurguda: Batı ve Siyonizm dev bir akıl, Osmanlı ise maneviyatla direnen bir yalnızlık içinde sunuluyor.
Tarihsel Gerçeklikte: Sultan II. Abdülhamid son derece rasyonel bir liderdi. İlk modern istihbarat ağını kurdu. Avrupa’da Türk ajanları diplomatik pasaportlarla bilgi topluyordu. Posta teşkilatı, sansür sistemi ve telgraf ağı ile tüm imparatorlukta bilgi akışını kontrol altına aldı.
Nasıl işlenmeliydi?
Dizide Abdülhamid’in sadece içgüdüleriyle değil, bilgiye dayalı kararlarla hareket ettiğini, ajanları vasıtasıyla düşmanın hamlelerini öncelediğini, rakiplerinin içine sızdığını gösteren sahnelerle bu zihin açılmalıydı.
“Zekâ organize olmazsa, inanç sadece dirençtir; strateji olmadan zafer dua ile gelmez.”
@stratejivefikirler
Dizideki kurguda: Her irade Abdülhamid’dedir. Diğer devlet adamları edilgen, zayıf ya da hain figürlerdir.
Tarihsel Gerçeklikte: Abdülhamid, Sadrazam Said Paşa, Mabeyn Başkâtibi Tahsin Paşa, Dışişleri Bakanı Safvet Paşa Osman Hamdi Bey, Agop Kazazyan Paşa , Ebü'l-Hüda es-Sayyadi, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi gibi güçlü bürokratlarla çalıştı. Devletin kurumlarını güçlendirdi, Tanzimat’ın merkezîleşme hamlelerini daha sistemli hâle getirdi.
Nasıl işlenmeliydi?
Sadrazam ve vezirler sadece emir kulu değil, siyasi akıl ortakları olarak sunulmalıydı. Devletin sadece bir lider değil, bir organizma olduğu; stratejik aklın dağıtılmış olduğu gösterilmeliydi.
“Devlet, bir adamla ayakta kalıyorsa, milletle değil; mucizeyle yürüyordur.”
@stratejivefikirler
Dizideki kurguda: Osmanlı hep bir savunma halinde. Planlar düşmandan gelir, biz sadece engelleriz.
Tarihsel Gerçeklikte: Abdülhamid, Panislamizm politikasıyla Hilafeti aktif diplomatik bir araca dönüştürdü. Hindistan, Orta Asya, Afrika’daki Müslüman halklarla iletişime geçti. İngilizler bu yüzden Hint Müslümanlarının bağlılığından korktu. Ayrıca Almanya ile demiryolu projeleri (Bağdat Demiryolu) gibi uzun vadeli ekonomik stratejiler üretti.
Nasıl işlenmeliydi?
Panislamizm politikası dizide hayalî sloganlarla değil, Hindistan’a gönderilen Halife fermanları, Orta Asya’ya giden elçiler, demiryolu projelerinin stratejik haritaları ile işlenmeliydi.
“Sürekli savunmada kalanlar, en sonunda fikir topraklarını da kaybeder.”
@stratejivefikirler
Dizideki kurguda: Kadınlar ya içli ya entrikacı. Stratejik alanlarda yerleri yok.
Tarihsel Gerçeklikte: II. Abdülhamid döneminde saray kadınları sadece duacı figürler değil; hayır kurumları yöneten, istihbarat sağlayan, mektepler açan, diplomatik ilişkilerde devreye giren kişilerdi. Nazife Sultan’ın eğitim faaliyetleri, Bidar Kadın Efendi’nin dış kadınlarla teması gibi unsurlar tarihî kayıtlarda vardır.
Nasıl işlenmeliydi?
Kadın karakterler derinleştirilmeli, siyaset üstü istihbarat işlerinde görev alan güçlü kadın figürlere yer verilmeliydi.
“Bir milleti sadece erkek aklıyla yönetmek, onun yarısını karanlıkta bırakmaktır.”
@stratejivefikirler
Dizideki kurguda: Kararların çoğu sezgilere, rüyalara, manevî içgüdülere dayanıyor.
Tarihsel Gerçeklikte: Abdülhamid bilim ve teknolojiye çok önem verdi. İdadiler, sultaniler, mülkiye mektepleri, aşiret mektepleri, dar-ül muallimin, sanat ve kız okulları onun döneminde kuruldu. Ayrıca Almanlardan mühendisler getirtti, Fransız eğitimcilerle müfredat oluşturdu.
Nasıl işlenmeliydi?
Rüyalar yerine bilimsel verilerle çalışan danışmanlar, Avrupa’daki gelişmeleri takip eden raporlar, okullarda yetiştirilen mühendisler gösterilmeliydi.
“Kutsallıkla süslenen zafiyet, planlı kötülük karşısında sadece masumiyet üretir; çözüm değil.”
@stratejivefikirler
Dizideki kurguda: Düşman entelektüel, teknolojik, karizmatik; Osmanlı tarafı içten parçalı, kaba saba veya edilgen.
Tarihsel Gerçeklikte: Osmanlı sarayında Fransızca gazete okuyan paşalar vardı. Tıbbiye Mektebi, Mühendishane, Sanayi okulları aktifti. Düşmanın asıl üstünlüğü bilgide değil, organizasyondaydı.
Nasıl işlenmeliydi?
Osmanlı'nın entelektüel sınıfı, mühendisler, doktorlar, eğitimciler; fikir tartışmaları içinde sunulmalıydı. Karşı taraftaki entelektüel kodlara, bizim aklımızla karşı durulmalıydı.
“Düşmanın zekâsını övmek, kendi aklını gömmekle eşdeğerdir.”
@stratejivefikirler
“Payitaht Abdülhamid”, duygusal bağlılık oluştursa da, stratejik bilinç üretmiyor. Oysa ki Abdülhamid'in gerçek tarihsel portresi; akıllı, önleyici, çok katmanlı, diplomatik manevralarla örülmüş bir liderliğe dayanır. Bu bilinç gençlere aktarılmadıkça, dizilerle uyandırılmış duygular, bir süre sonra yerini sahte zafer hissine bırakır.
Gürkan KARAÇAM