Bir insanın kökleri, hayatını nasıl şekillendirir? Hangi dilde düşünürse, hangi toprakta yürürse, hangi tarihten beslenirse, o kadar kendisi olur. Ben dünyaya Türkçe bakıyorum. Türkçe okuyorum, Türkçe düşünüyorum, Türkçe konuşuyorum. Çünkü bu dil, atalarımın haykırışı, sevinci, özlemi, mücadelesi. Türkçede duyduğum her kelime, binlerce yıllık bir hikâyenin yankısıdır. Ve o hikâye, benim varlığımın özüdür.
Türk vatanında Türk yurdunda yaşayan biri olarak, bu topraklara ait her şeye sevdalıyım. Çiçeğe, böceğe, ağaca, yaprağa… Toprağa… Hatta toprağın altında kıvrılarak yolunu bulan solucanına kadar! Çünkü bu toprak, her zerresiyle bizimdir. Yıllar boyu üzerinde mücadeleler verilmiş, her karışı alın teriyle sulanmış, nice kahramanın canıyla savunulmuştur. Ve bugün de bu toprakların her bir ferdi, bu mirası onurlandırarak yaşamak zorundadır.
Türk olmak sadece bir milletin adı değildir. Türk olmak bir hissiyat, bir duruş, bir karakterdir. Türk olmak, sevgiyle dolup taşan bir yüreğin adıdır. Toprağa sevdalı olmak da bundandır, vatanına sevdalı olmak da. Ağaçtaki yapraktan gökte süzülen turnalara kadar her şeyin Türk yurdunda olması bu sevdayı artırır. Bu sevda, yalnızca sahip olmaktan değil, anlamaktan, değerini bilmekten gelir.
Bugün, Türk’ün yurdunda yaşayan her bir bireyin bu sevdayı hissetmesi gerekir. Çünkü vatan dediğimiz şey, sadece topraktan ibaret değildir. O, üzerinde yaşayanların ruhuyla, yüreğiyle, emeğiyle anlam kazanır. Vatan, yalnızca bir yer değil, bir kimliktir. Bir gelecektir. Bu yüzden Türk’e ait olan her şeye sevgiyle yaklaşmak, aslında kendi özümüze olan sevgimizin bir yansımasıdır.
Türkçeyi konuşurken, onun içinde barındırdığı ahenk, tarih ve anlam, beni geçmişten geleceğe bağlar. Türkçenin içinde Orhun Yazıtları’nın yankısı, Dede Korkut’un sesi, halk ozanlarının duygusu vardır. Türkçe konuşmak, yalnızca bir dili kullanmak değildir; aynı zamanda köklerimizin, tarihimizin ve inancımızın bir ifadesidir. Türkçe düşünmek, bir medeniyetin aklını yansıtmaktır.
Ne mutlu bize ki, böyle bir mirasın üzerine doğmuşuz. Ne mutlu ki, bu topraklarda yaşayan herkes, bu eşsiz kültürün bir parçası olma fırsatına sahiptir. Fakat bu fırsatı yaşatmak için de üzerimize düşen görevler vardır. Türk yurdunda yaşayan her birey, bu toprakların kıymetini bilmeli, bu mirası koruyarak geleceğe taşımalıdır.
Son Söz olarak, Türk’ün vatanına, diline, kültürüne duyulan sevda, bir milletin ruhunu yansıtır. Türk’e ait olan her şey, bu sevdanın bir parçasıdır. Topraktan gökyüzüne kadar her zerre, bu sevdayı taşır. Ve bu sevdayı içinde hissedenler, geleceğin inşasında en güçlü adımları atanlar olacaktır.
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar