Vahit Özdemir

Tarih: 20.10.2024 12:32

TÜRKİYE’DEKİ ÖZEL HASTANELER REZALETİNE KİM DUR DİYECEK?

Facebook Twitter Linked-in

Gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda ve sosyal medyada özel hastanelerdeki rezaletleri 
üzülerek takip ediyoruz.

2006 yılına kadar Emekli Sandığına tabi olarak çalışanlar devlet ve üniversite hastanelerinde rahatlıkla tedavi olabiliyorlardı.

Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olanlar ise SSK Hastanelerinde tedavi olabilme imkanları vardı.

Bağ-Kur’a bağlı olarak çalışanların ise hastaneleri yoktu.

Duruma göre SSK, Devlet veya

Üniversite hastanelerinde şu veya bu şekilde tedavi olabiliyorlardı.

Ayrıca DDY Genel Müdürlüğünün, Polislerin, Ziraat Bankası’nın diğer kurum kuruluşların hastaneleri de vardı.

SSK’ya tabi birisinin SSK Hastanesinde direkt muayene veya tedavi olabilmesi imkansız gibiydi.

SSK’lı birisi bir gün önce SSK Hastanesinde görev yapan doktorun özel muayenehanesi giderek gerekli vizite ücretini ödüyor ve ertesi gün için hastaneden randevu alabiliyordu.

2001 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı rahmetli Yaşar OKUYAN zamanında meşhur NEŞTER OPERASYONU yapıldı.

Anlı - şanlı doktorlar ve medikalcılar gözaltına alındılar ve çeşitli cezalara çarptırıldılar.

Daha sonra İndira Gandi operasyonlarıyla zaman aşımı bahane edilerek ceza almaktan kurtuldular.

2006 yılında SSK, EMEKLİ SANDIĞI VE BAĞ-KUR   SGK çatısı altında birleşti.

Herkes Sosyal Güvenliğe kavuştu.

2000 yılından bu yana özel hastane sayısı hızla arttı.
Şu anda özel bir hastane ruhsatı karaborsada taksi plakası gibi yüksek fiyatla satılmaktadır.

Devlet ve Üniversite Hastanelerinde umduğunu bulamayan hasta ve hasta yakınları soluğu özel hastanelerde almaya başladılar.

Özel Hastaneler, Devlet veya Üniversite Hastanelerinde görev yapan hasta potansiyeli yüksek hekimleri futbolcularda olduğu gibi yüksek ücretlerle transfer ettiler.

Özel Hastane sahiplerinin büyük çoğunluğu hekim değil, iş insanı veya müteahhit.

Bazı Özel Hastanelerin amacı nedir?

Bol para kazanmak değil midir?

İşin içine bol para kazanmak girince NEŞTER OPERASYONU’na benzer olaylar karşımıza maalesef çıkmaya başladı.

Özel hastanelerde yerli yersiz tetkikler, röntgenler, tomografi olaylarıyla karşılaşmaya başladık.

Almanların naylon ameliyat dedikleri ameliyatlar, sezaryanla doğumlar, lüzumsuz tetkikler ve bıçak paraları gündeme geldi.

Özel Hastanelerdeki bebek ölümleri son derece düşündürücüdür.

Sağlık Bakanlığı ve SGK özel hastaneleri denetlemekte yetersizdir.

Her şey aşiret usulü veya ahbap- çavuş ilişkisiyle yürütülmektedir.

Keyfi  anjiyo veya by-pass ameliyatı yapan, hastalarına kalitesiz Made in China malı Çin stenti takan bazı uzman hekimlerin kanından şüphe etmeye başladım.

Geçenlerde çok samimi bir arkadaşımı özel hastanede görevli anlı şanlı bir tıp prof. dr.’u 50.000 lira karşılığında prostat ameliyatı yapmaya kalkışıyor.

Aslında hastanın ciddi bir şikayeti de yoktu.

Samimi arkadaşımı Hacettepe Üniversitesi eski Rektörü kadim dostum Prof. Dr. Haluk Özen’e götürdüm.

Haluk Hocam hastamızın durumunun iyi olduğunu  ve ameliyata gerek olmadığını söyledi.

Bu vesileyle Prof.Dr.Haluk Özen Hocama kalbi şükranlarımı sunuyorum

Geçenlerde Ankara’da özel  bir hastanede kan ve idrar tahlili yaptırdım.

Ödediğim ücret 7.500 liraydı. Tahlil sonucunu almaya gittim güya kanım donmuş ve tekrar 2.500 lira ödeyerek kan tahlilimi yaptırabildim.

Aynı tetkikleri Meclis Hastanesinde 5 kuruş ödemeden de yaptırmak mümkün.

KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEĞİZ?

Türkiye’de eğer bir doktor Sizin hastalığınıza ciddi bir teşhis koymuş ise güvendiğiniz ve paraya, pula teslim olmamış 2 tane uzman doktora görünmenizi  hararetle tavsiye ediyorum.

Bilerek veya bilmeyerek devlet ve üniversite hastanelerinde hizmet kalitesi düşürüldü ve halkımız özel hastanelere yönlendirildi.

Bazı kurum ve kuruluşlar personeline TAMAMLAYICI SİGORTA imkanı getirdi.

Parası olanlar ailece özel sağlık sigortası yaptırmaya başladı.

Bazı Özel Hastanelerin  TBMM Üyeleri, eş ve çocuklarının hastane faturalarını ciddi şekilde şişirdikleri Ankara kulislerinde maalesef dillendirilmektedir.

Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın (1 Mart 1911-06 Şubat 2002) aşağıdaki veciz sözleriyle yazımı sonlandırmak istiyorum.

“HAYATTA İNSANIN SONUNA KADAR GÜVENEBİLECEĞİ 3 DOSTU VARDIR.

BU 3 DOST NE ANADIR, NE BABADIR, NE EVLATTIR VE NE DE BAŞKALARIDIR.

BU 3 DOST ŞUNLARDIR:

1-AKIL,
2-SAĞLIK,
3-PARA.

OSMAN BÖLÜKBAŞI
16 KASIM, 1981”

Bu vesileyle Osman BÖLÜKBAŞI’yı rahmetle anıyorum.

NEREDEN NEREYE?

Vahit ÖZDEMİR
20 Ekim 2024


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —