Gökalp Şentürk

Tarih: 25.01.2025 17:25

Yangın, Acı ve Kaybolan Değerler: Türk Toplumunun İmtihanı

Facebook Twitter Linked-in

ürkiye’de yaşanan otel yangını, bir kez daha hepimizi derin bir acıya boğdu. İnsan, ne diyeceğini, nasıl tepki vereceğini bilemiyor. 
Ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz. 
Ateş düştüğü yeri yakıyor, evet. Ancak bu acıyı paylaşmak, yangının düştüğü yeri anlamak ve oradaki acıya saygı göstermek de hepimizin görevi. 
Ne yazık ki, bu görevi yerine getirmekte zorlandığımız anlar oluyor. Ve bu zorlanma, aslında toplum olarak neler kaybettiğimizin de bir göstergesidir.

Türk milleti, tarih boyunca ölüme ve ölülerine büyük bir saygıyla yaklaşmıştır. Ölüm karşısında vakur duruşu, cenaze adabı, matem tutma biçimi, hep bir asaletin işareti olmuştur. 
Ancak bugün, bu değerlerin erozyona uğradığını, hatta yok olduğunu görüyoruz. 
Medya, acıyı bir “reyting malzemesi” haline getiriyor. Kaç kişi öldü, nasıl öldü, en ince ayrıntısına kadar servis ediliyor. Oysa acı çeken insanların duyguları, ailelerin mahremiyeti hiçe sayılıyor. 
Bu, sorumsuzluğun daniskasıdır. 
Bulgaristan’daki komünist dönemi örnek verenler haklı; o dönemde medya, ölümleri bu şekilde servis etmezdi. Belki bu, başka bir uç örnekti ama bugünkü medya anlayışı da bir o kadar rahatsız edici.

Cenazelerde yaşanan karmaşa ise ayrı bir dert. 
Kimse ne yapacağını bilmiyor. Türkler 
Köklerimizden koparılmışız. Oysa geleneklerimizde cenaze adabı, matem tutma biçimi, hepsi düzgün bir şekilde kodlanmıştır. Cenazelerde alkış tutulmazdı mesela. Türk kültüründe cenaze, sessizlik ve hürmetle karşılanırdı. Televizyonlar susturulur, çocukların oyunları bile dururdu. Herkes, üzerine düşeni vakur bir şekilde yapardı. İşte bu davranışlar, bir milleti millet yapan değerlerdi. Ne yazık ki, bugün bunları kaybetmiş durumdayız.

Ölümü karşılayış tarzımız, aslında duygularımızın da bir yansımasıydı. Duygularımızı kaybettikçe, ölüme ve acıya olan saygımız da azaldı. 
Yarım asırdır yaşadığımız kültür şokları, modernleşme adı altında özünden koparılan bir toplum, bizi bu hale getirdi. Duygusuz bir toplum haline geldik. Farkında değiliz belki, ama bu acı gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor.

Yangın sonrası yaşanan bir başka acı tablo da, ertesi gün aynı yerde kayak yapanların varlığıydı. 
Bu, nasıl bir duyarsızlıktır? Nasıl bir vicdan kaybıdır? 
Bu insanlar, orada yaşanan acıyı hissedemiyor mu? 
Hissedemiyorsa, bu, toplum olarak ne kadar büyük bir yara aldığımızın göstergesidir. Türk asaletinden, insanlığımızdan geriye ne kaldı? 
“Ben Türk’üm” demekle Türk olunmuyor. 
Türk olmak, ölüme saygıyla yaklaşmak, acıyı paylaşmak, vakur duruşu korumaktır. Bunları kaybettikçe, aslında kendimizi de kaybediyoruz.

Cenazelerde Türk bayrağının nasıl taşınacağını bile unutmuşuz. 
Bayrak, bir saygı sembolüdür. Onu yanlış yerde, yanlış şekilde kullanmak, aslında kendi değerlerimize yaptığımız bir saygısızlıktır. 
Kendimize gelmeliyiz. Bu gidişata bir dur demeliyiz. Yoksa, geriye dönüp baktığımızda, kaybettiklerimizin ağırlığı altında ezileceğiz.

Son söz olarak, bu yangında hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Ancak bu acı, sadece bir yangının acısı değil. Toplum olarak kaybettiklerimizin, değerlerimizin, duygularımızın da bir yansıması. Bu acıyı anlamak, bu kayıplarla hesaplaşmak ve kendimize dönmek zorundayız. Yoksa, yazıklar olsun bize…

Strateji Uzmanı 
Gazeteci Yazar 
Gökalp Şentürk


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —