Bir yıl daha tarihe karıştı. Yeni bir yıl, yeni umutlar ve hayallerle başladı. Ancak her şeyin değişmesini dileyerek, yılların arkasına umutlarımızı saklamak ne kadar doğru? Asıl büyük soru şu: Dünya gerçekten mi değişmeli, yoksa değişim önce bireyden mi başlamalı?
Her yıl dönümünde kendimizi taze bir başlangıca davet ederiz. Bu davet genelde yüzeyde kalır; diyetler, kariyer hedefleri, sosyal medya kararları… Ancak dünyanın dönüşümü için çok daha derine inmeye ihtiyacımız var. İnsan, kendisini sorgulamadıkça ve düzeltmedikçe, hiçbir yeni yıl gerçek bir anlam taşımayacak.
Başkalarını düzeltmek kolaydır; eleştirmek, suçlamak, beklemek… Ancak asıl devrim, kişinin kendisiyle yüzleştiği yerde başlar. O yüzleşme anı, belki de insanın hayatındaki en cesur andır. Kendi hatalarını görmek, geçmişle barışmak, kibirden sıyrılmak ve "Ben ne yapıyorum?" sorusunu dürüstçe sormak... İşte değişimin tohumu burada ekilir.
Bu yıl öyle bir yıl olsun ki, herkes başkalarını değiştirme çabasını bir kenara bırakıp, en iyi yapabildiği şeyi yapsın: Kendini değiştirsin. Çünkü insanın değişimi, çevresine dalga dalga yayılan bir güçtür. Bu güç, aileden topluma, toplumdan dünyaya akar.
Ve bir de hayatın geçici olduğunu unutmayalım. Her yeni gün, bize sunulan bir armağan. Öyleyse neden yarın ölecekmiş gibi yaşamıyoruz? Neden sevgimizi açıkça ifade etmiyor, dürüstlükte ve adalette sınır tanımıyoruz? Hayatın her anı, dolu dolu yaşanmayı hak ediyor.
Unutmayalım, dünya bir sistemdir. Bu sistemin değişmesi için her bir bileşenin, yani her bir insanın dönüşmesi gerekir. "İnsanı düzelt, dünya düzelsin" cümlesi büyük bir hakikati barındırır. Ancak bu çağrı, insanın kendine dönmesiyle başlar.
2025 yılı, büyük değişimlerin yılı olsun. Ama bu değişim, bireyin iç dünyasından doğsun. Çünkü dünya, bizim yansımamızdır. Kendimizi düzeltelim ki, yansımamız da güzelleşsin.
Yeni yılınız kutlu olsun. 2025, insanın kendine doğru derin bir yolculuğa çıktığı, dünya için gerçek bir dönüşümün başladığı yıl olsun.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk