“Zihinleri işgal etmek için tank gerekmez; kutsalı tahrif etmek yeterlidir.”
@stratejivefikirler
Kutsal metinler, ilahi kelamdan çok daha fazlasıdır: Onlar halkların hafızasıdır. Ve bu hafızayı yeniden kodlayanlar artık savaş meydanında değil, ekranların, kürsülerin ve sosyal medyanın başında. Ayetlerin, hadislerin, Tevrat ve İncil’in satırları arasında gezinen o “seçici okuma mühendisleri” bugün dünyayı şekillendiriyor. Amerika, İngiltere ve İsrail bu mühendisliğin başmimarları.
ABD, Evanjelik Hristiyanlığın seçici yorumlarını jeopolitik hedeflere entegre etti. Irak işgalinden önce Başkan George W. Bush, Tanrı’nın kendisine “Saddam’a karşı savaş” görevini verdiğini söylemişti. İşte burada kutsalın ilk kez açık şekilde emperyalizmin sigortası yapıldığını gördük.
“İsa gelmeden önce Armageddon gerçekleşmeli” diyen Evanjelikler, Orta Doğu’da çatışma ister, çünkü bu onların kıyamet planında gerekli bir adımdır. Ve ABD politikası, yıllardır bu inancı gerçekmiş gibi uygular.
“Tanrıyı kıyamet kuryesi gibi kullananlar, dünyaya barışı getiremez.”
@stratejivefikirler
İngiltere tarih boyunca din üzerinden böl-parçala-yönet stratejisinin en rafine uygulayıcısı oldu. Osmanlı coğrafyasında misyoner okulları, mezhep çatışmalarını körükleyen yayınlar ve özellikle Sünni-Şii çatışmasını derinleştiren İngiliz ajanları, bölgede uzun vadeli bir kaos tohumu ekti.
Bugün Afrika’dan Pakistan’a kadar bazı bölgelerde “dinî çatışma” olarak görünen krizlerin kökeninde, İngiliz istihbaratının dinî doktrinleri tahrif eden projeleri vardır.
“Bir mezhebi diğerine kırdıranlar, Tanrı’ya değil tahta hizmet eder.”
@stratejivefikirler
İsrail’in en güçlü cephaneliği silahlar değil, kutsal metinlerin manipülasyonudur. “Tanrı bu toprakları bize vaat etti” diyerek binlerce yıllık kutsal bir söylemi modern bir işgalin meşruiyet aracı haline getirdiler.
Ultra-Ortodoks din adamları, Tevrat’tan seçtikleri ayetlerle Filistin halkının “Tanrı’nın seçtiği halk dışında” olması gerektiğini savunarak apartheid rejimini dînî gerekçeye bağladı.
“Bir halkı yok etmek için ona silah doğrultmana gerek yok; onun insanlığını reddetmen yeterlidir ve bu kana susamışlar Tanrı’yı faşist ilan etmekten çekinmezler.”
@stratejivefikirler
Ve hepsi, zihin işgalini özgürlük ambalajıyla sunar. “Bu dinî eğitimdir” derler, “Bu inanç özgürlüğüdür” derler ama aslında bu, bir psikolojik operasyondur.
Türkiye, bu küresel aklın karşısında kendi medeniyet aklını devreye sokmalıdır. İşte atılması gereken stratejik adımlar:
Diyanet, sadece hutbe okuyan değil; uluslararası dini manipülasyonlara karşı analiz ve ifşa üreten bir merkez haline gelmelidir.
İmam hatipler başta olmak üzere, tüm din eğitimi kurumlarında eleştirel düşünme, tarihsel bağlam, psikolojik okuma gibi yetenekleri kazandıran programlar yer almalıdır.
Devlet kademelerinde, kutsal metinlerin siyasal manipülasyona alet edilmesine karşı etik ve hukuki çerçeve oluşturulmalıdır.
“Devletin dini adalettir, siyasetçinin dini ise sözdür. Hangisinin kutsal olduğunu yaşayarak öğreniriz.”
@stratejivefikirler
Bu çağ, kalemle savaşanların çağıdır. Kurşun değil, kavram; tank değil, ayet yorumuyla işgal vardır. Türkiye, kendi kutsalına sahip çıkarak, başkasının kutsalıyla esir alınmayı reddetmelidir.
“Zihin işgal altındaysa, vatan özgür olamaz ve inancı değil, korkuyu yayanlar; din adamı değil, zihin celladıdır.”
@stratejivefikirler
Gürkan KARAÇAM