Tarih: 25.12.2024 08:25

ABD'den Türkiye Hükümeti'ne tehdit muhtırası

Facebook Twitter Linked-in

Suriye’deki gelişmelerle birlikte Türkiye’nin dış cephesi ile iç cephesinin birleştiğini vurgulayan Perinçek, ‘Artık içerde ve dışarıda hesaplarımızı ABD ve İsrail’in tehditlerine göre yapmak durumundayız.’ dedi

 

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: Türkiye’nin geleceği Suriye’nin kuzeyinde ve büyük kentlerimizde

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek

 

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, dün Parti’nin İstanbul İl Merkezinde “ABD’nin Türkiye’yi tehdidi ve ülkemizin önündeki zorlu çözüm süreci” konusunda basın toplantısı yaptı. Perinçek, aşağıdaki açıklamalarda bulundu:

Suriye toprağı, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin geleceğini belirleyen toprak olmuştur.

Türkiye yönetimi açısından Suriye’de izlenecek iki seçenek var:

Birinci seçenek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye toprağında “Kürdistan” adı altında İkinci İsrail girişimini bozmasıdır.

 

İkinci seçenek, ABD ve İsrail’in İkinci İsrail girişimine boyun eğmektir.

Aslında İkinci İsrail seçeneği orta vadede geçerli değildir. İkinci İsrail, Batı Asya’da yeni ve daha şiddetli boy ölçüşmelere dâvet girişimidir. Bu durumda Türkiye, ABD ve İsrail ile cephe cepheye gelir. Bu cepheleşme, yalnız sınırlarımız ötesinde değil, aynı zamanda sınırlarımızın içinde olur.

ABD'den Türkiye Hükümeti'ne tehdit muhtırası - Resim : 1
“ABD'nin Suriye'de Türkleri öldürmeye hazırlanması gerekiyor” (Middle East Forum, 17 Aralık 2024)

ABD KONGRESİ’NE VERİLEN YASA TASARISI TÜRKİYE’Yİ YAPTIRIMLA TEHDİT EDİYOR

ABD Kongresi’ne Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili senatörlerin verdiği yasa tasarısında Türkiye çok yönlü yaptırımlarla tehdit ediliyor. Tasarı, Türk Ordusu’nun Ayn-el Arab’a müdahalesi durumunda Türkiye’ye yönelik askeri, ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulanmasını öngörüyor.

ABD'den Türkiye Hükümeti'ne tehdit muhtırası - Resim : 2
“Batılı turistler İstanbul’u terk etmeli” başlıklı yazısında Rubin, “İHA'lar çiftçileri terörize edebilir ve bağımsız Kürt gazetecileri hedef alabilir, ancak İstanbul'da işe yaramazlar.” diyor. (Middle East Forum, 21 Aralık 2024)

ABD YÖNETİMİNİN TÜRKİYE HÜKÜMETİNE RUBİN’İN AĞZINDAN YOLLADIĞI MUHTIRALAR

Rubin’i CIA şefi olarak herkes tanıyor. Ama onun kadar önemlisi uzun yıllardan beri Türkiye’ye Washington yönetiminin mesajlarını vermesidir.

Rubin’in bir haftadır birbiri ardı sıra yayınladığı yazılar, ABD’nin Türkiye Hükümetine muhtıraları niteliğindedir.

17 Aralık 2024 günlü yazının başlığı aynen şöyle:

“ABD’nin Suriye’de Türk Kuvvetlerini Öldürmeye Hazır Olması Gerekiyor.”

Yazı şöyle devam ediyor:

“Türkiye’nin eylemleri Amerikan güçlerini ve çıkarlarını tehlikeye atıyor.

“Türkiye bir NATO üyesidir, ancak Türkiye’nin sınırları dışındaki güçlerine saldırmak NATO'nun meşru müdafaa maddelerini tetiklemeyecektir.” (…)

ABD'den Türkiye Hükümeti'ne tehdit muhtırası - Resim : 3
Rubin

“Türkiye, Suriye içinde resmi Amerikan politikasının peşinde koşanları [PKK/PYD kastediliyor] öldürmeye istekliyse, o zaman Amerika Birleşik Devletleri de aynı politikayı benimsemeli ve Türkiye'nin kendi sınırları dışında Türkleri öldürmeye istekli olmalıdır.”

Rubin’in, üç gün önce 21 Aralık 2024 günü yayınladığı “Batılı Turistler İstanbul’u terk etmeli” başlıklı yazı, bakınız NATO müttefikimizin hangi tehditlerini içeriyor:

“Dünyanın en büyük Kürt şehri ne Türkiye'nin Kürt bölgesindeki Diyarbakır’dır ne de Irak Kürdistanı'nın başkenti Erbil'dir, aslında İstanbul'dur. Onlarca yıl süren Türk baskısı, ayaklanma, yetersiz yatırım ve Türkiye'nin Kürt kasabalarını ve şehirlerini buldozerle yıkıp yakması, birçok Kürdü evlerini terk etmeye zorladı.” (…)

“Kürtler köşeye sıkıştıklarında ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarında ölümüne savaşacaklardır.” (…)

“Türkler Ermeni Soykırımını bir politika meselesi olarak inkâr etselerde her Kürt, Osmanlı Türklerinin (ve Kürt aşiretlerinin) bir asırdan biraz fazla bir süre önce Ermenileri Suriye çölüne sürdüklerinde ne olduğunu anlar.” (…)

“Kürtler, Erdoğan'ın soykırımdan başka bir şey istemediği sonucuna varırken, birçoğu bireysel düzeyde mücadeleyi kendi ellerine alacak.” (…)

“İHA'lar çiftçileri terörize edebilir ve bağımsız Kürt gazetecileri hedef alabilir, ancak İstanbul'da işe yaramazlar.”

“Kürtler Türkiye'nin en büyük şehrinin yoğun sokaklarında ve kalabalık mahallelerinde faaliyet göstermeyi seçerse, Türk ordusunun Türkiye'nin Gazze Şeridi'nde kınadığı türden bir hasara yol açmaksızın yapabileceği pek bir şey yoktur.” (…)

“Şiddet yakında İstanbul'a gelebilir ancak bu sefer, sadece tek seferlik bir olay olmayabilir.”

“Erdoğan bir orman yangınını sınırlayabileceğine sanabilir ancak yakında Suriye'nin kuzeyinde sivillere yönelik sürekli dron saldırıları Türkiye'nin içinde bir geri tepmeyi tetiklediğine tanık olabilir. Dünyanın en büyük Kürt nüfusuna sahip olan şehir muhtemelen bunun merkez üssü haline gelecektir.” (Middle East Forum Observer, 21 Aralık 2024)

ABD’nin CIA Şefi Rubin’in ağzından ilan ettiği son tehdit ise, İsrail ile ilişkilerimiz konusundadır. Rubin, eğer Türkiye İsrail siyasetini değiştirmezse, 2025 yılında üretime geçmesi beklenin Akkuyu Nükleer Santralının daha enerji üretmeden imha edileceğini söylüyor. (19fortyfive.com, 16 Aralık 2024)

ABD'den Türkiye Hükümeti'ne tehdit muhtırası - Resim : 4
Rubin, “İsrail Türkiye'nin nükleer santraline saldırmalı mı?” başlıklı yazısında eğer Türkiye PKK/PYD’ye karşı siyasetini değiştirmezse, Akkuyu Nükleer Santrali’nin imha edileceğini söylüyor. (19fortyfive.com, 16 Aralık 2024)

TÜRKİYE’NİN DIŞ CEPHESİ İLE İÇ CEPHESİ BİRLEŞİYOR

ABD yönetiminin Rubin’in yazılarıyla yolladığı muhtıralar, Suriye’nin kuzeyindeki sıcak gelişmeler ile Türkiyemizin iç cephesinin tek bir cephe halinde birleşeceği tehdidini dile getirmektedir.

Vatan Partisi yıllardan beri Ege kıyılarımızın karşısında Yunanistan topraklarında kurulan ABD üslerine dikkat çekiyor. Şimdi sislerin kalktığı koşullarda Türkiye’ye yönelen namluları herhalde daha iyi görebiliyoruz. Doğu Akdeniz’de ABD donanmasının İsrail ve Yunanistan Deniz Kuvvetleriyle birlikte Türkiye’ye karşı yaptığı Noble Dina ve Nemesis tatbikatlarının anlamını artık kavramış olmalıyız.

Suriye’nin kuzeyinden Ege’ye kadar tek bir cephede çetin koşullara giriyoruz.

İşte öncü partinin varlığı bugünler içindir. Yaşanan süreci, cepheleşmeyi, dostu düşmanı doğru belirler.

Önümüzdeki stratejik ve taktik görevleri saptar ve saptamakla kalmaz çözümlerin başına geçer.

DÂVETSİZ KOMŞULAR VE KÜSTÜRÜLEN KOMŞULAR

ABD ve İsrail’in Suriye’de yönetimi ele geçirmesinin ve Suriye topraklarının bir kısmını işgal etmelerinin sonuçlarını yaşıyoruz. Artık İsrail ve ABD bizim dâvetsiz komşumuz olmuştur. Gerçek komşularımız ise, AK Parti iktidarı tarafından küstürülmüştür.

Suriye’de Beşar Esat yönetiminin yıkıldığı koşullarda, artık sınır ötesindeki ve iç cephede hesaplarımızı ABD ve İsrail’in tehditlerine göre yapmak durumundayız.

TÜRKİYE’DE HÜKÛMET OLMAK

Önümüzdeki süreçte Türkiye’de hükûmet olmak, bu çetin koşulların üstesinden gelme görevini içeriyor.
Karşılaştığımız tehditler, Türkiye’nin önüne 1980’den bu yana sistemin getirip yığdığı tehditlerdir. Bu nedenle bu tehditleri sistem içinde, daha açık ifadeyle ABD ve İsrail ile dostluk ve işbirliğiyle çözme olanağı bulunmuyor.

AK Parti yönetiminin Suriye siyasetinin çıkmazı buradadır. Üreticilerin Milli Hükûmetini zorunlu kılan koşullar da artık gündemdedir.

Büyük zorluklar, Türkiye’ye başı dik bir hükûmet kurmayı ve üretim odaklı bir ekonomiyi dayatıyor.

ZORLUKLARDAKİ BÜYÜK ÇÖZÜM

Türkiye 1914-1922 yılları arasındaki İstiklal savaşımızdan ve Kemalist Devrimden sonra büyük tarihsel kararın eşiğindedir.

ABD emperyalizminden tam bağımsız, NATO dayatmalarından kurtulmuş, FETÖ benzeri emperyalist işbirlikçisi Orta Çağ ilişkilerinden arınmış Türkiye’nin zamanı gelmiştir.

Önümüzdeki yeni yıllar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin tarih yapacağı yıllardır.

Zaman Türk milletinin zamanıdır.

Yapılacak tarih, Türkiye’nin yükselen Asya Uygarlığı’nın öncü konumlarında iki yüzyıllık devrimini kesin zafere ulaştıracağı tarihtir.

Zaman, devrim zamanıdır.

Öncü görev, Vatan Partisi’nindir.

Yeni yılda bahtımız açık olsun.

‘ASIL TEHDİDİ GİZLİYORLAR’

Dr. Doğu Perinçek açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı:

- ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı övücü sözleri çok öne çıkarıldı. Tam bu sırada İsrail basını şu yorumu yazdı: “Biz Türklerle İran’a karşı mücadele edebiliriz. Dolayısıyla yatırımı yanlış yere yapmayalım, Türklerle çalışma olanağı ortaya çıktı.” Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

“Önce şu aldanmaya işaret etmemiz lazım. Sırada olan İran değil. Suriye topraklarının güney kısmı İsrail tarafından işgal edildi. Ayrıca PKK/PYD üzerinden ve diğer birtakım terör örgütleri üzerinden Amerika ve İsrail'in bizim güney komşumuz. Bu koşullarda kamuoyunda kendini aldatan ve kendini avutan bazı söylemler var. Hep Türkiye'nin hedefi olduğunu, sıranın Türkiye'ye geldiğini, bugün öncelikli tehdidin Amerika ve İsrail tarafından Türkiye'ye yöneltildiğini anlamak, görmek istemeyen, kafasını devekuşu gibi kuma sokan kamuoyu yapıcıları var. Bu çok tehlikeli!”

‘KOMŞULARIMIZA İHANET TÜRKİYE’YE İHANETTİR’

“‘Şimdi hedef İran, burada bizim Türkiye ile de çok iyi ilişkilerimiz olabilir.’ Bu da Türkiye'ye uzatılan bir havuç. Gel bizimle İran'a yönelik harekatlarımızda İran'a ihanet et. Ondan sonra beraber el ele yürüyüşümüzü sürdürelim. Yani Suriye'ye ihanetten sonra İran'a ihanet davetiyesi. Türkiye yönetimine ‘Suriye'ye ihanet ettiniz, sizi alkışlıyoruz, şimdi gelin İran'a da ihanet edin’ diyorlar. Suriye'ye ihanet, İran'a ihanet, komşularımıza ihanet, Türkiye'ye ihanettir. Türkiye hükümetinin kesinlikle artık bu çizgiden vazgeçmesi gerekiyor.”

‘PKK’YI İSLAHLA EZME FİKRİ ARKALARDA GÖRÜNÜYOR’

“İkinci İsrail projesini hükümetin silahla ezmesi ve yok etmesi lazım. Bugün silahsız çözümler dile getiriliyor. Sayın Tayyip Erdoğan'ın ve Sayın Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarına dikkatle baktığımız zaman, sonuç itibariyle orada artık PKK/PYD'yi silah kullanarak ezme fikrinin çok arkalara atıldığını görüyorum. Hatta ifade edilmediğini görüyorum.”

‘BU ÇİZGİ TÜRKİYE’Yİ ZOR DURUMLARA SÜRÜKLEYECEKTİR’

“Adamlar silahla orada gelmişler, Suriye'yi dağıtmışlar. Orada silahla bir kukla devlet kuruyorlar. Siz ona silahsız hangi tedbiri alacaksınız? Böyle bir yere gelindiğini görüyoruz. Bunu çok tehlikeli buluyoruz. Ve bugünkü bu basın toplantımızın amacı da Sayın Tayyip Erdoğan yönetimine bu çizgiyi gözden geçirmeye davet toplantısıdır. Bu çizgi Türkiye'yi çok daha zor durumlara sürükleyecektir. Türkiye komşularıyla işbirliği, Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenmek ve bütün milleti bu tehditlere karşı birleştirme siyasetine girerek buradan çıkar.”

‘TÜRK KAMUOYUNU ALDATIYORLAR’

- Suriye’nin güneyinde ABD’nin asker sayısını artırması gibi girişimler var. Hükümet çevrelerinde şu anki Biden yönetiminin uygulamaları olarak adlandırılıyor ve Trump yönetimi ile birlikte bunun değişeceği yönünde kanaatler belirtiliyor. Rubin’in açıklamalarıyla birlikte bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?

“Uzun zamandan beri masal okunduğunu görüyoruz. İktidar çevreleri ve onun yandaş basını Suriye'nin parçalanmasını, dağılmasını sevinçle karşıladılar. Hatta en son Suriye'de yönetime gelen HTŞ liderleriyle sarmaş dolaş fotoğraflar, arabaların direksiyonunda Suriye'nin yeni yöneticileri vs. Bir tiyatro oynanıyor. Bunlarla Türk kamuoyu, Türkiye kamuoyu aldatılıyor, kandırılıyor.

Şimdi ellerindeki son kandırma aleti, Trump gelecek, mutlu sona ulaşacağız. Öyle bir şey yok. ABD diye bir devlet var ve şu anda dünyadaki saldırganlığın merkezinde olan terörist devlettir. Onun başına Biden gider, Trump gelir, dünyadaki bütün terörün merkezi olması, terörist devlet olma karakteri, emperyalist olma karakteri değişmez. Onun için Trump geldi bize dost olacak falan. Bunlar bizim kamuoyumuzu aldatmaya yönelik propagandalardır.”

“Ocak ayında Trump gelmiş olacak. Ondan sonra yine Türkiye, Vatan Partisi'nin uyardığı gerçeklerle yüz yüze gelecek. Onun için bugünden tabloyu anlamak, görmek, Suriye'de, Suriye'nin kuzeyinde Amerika ve İsrail’in bize düşman bir komşu olduğunu idrak etmek çözümün başlangıcı olur.”

‘BÖYLE BİR SEÇENEK MÜMKÜN MÜ?’

- Türk hükümetinin PKK/PYD ile mücadelede ana sorumluluğun HTŞ'ye ait olduğuna dair açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Burada kendi vatanını korumaktan vazgeçen bir tavrı görüyoruz. PKK/PYD de Türkiye'yi tehdit eden bir kuvvet değil mi? Bir terör örgütü Türkiye'yi tehdit ediyor ve Türkiye 1984'ten beri bu terör örgütüyle savaşıyor. Bu terör örgütünün amacı biliniyor. Bugüne kadar AK Parti'yi ayakta tutan neydi? PKK/PYD'ye karşı son terörist ortadan kalkana kadar mücadeleydi. Türk Devleti de AK Parti iktidarını bu nedenle bütün ekonomik problemlere ve diğer zorluklara rağmen tercih etti.

Şimdi nereye geldi? Yeni seçilen Suriye hükümetine havale etmek. Yani bizim vatanımızı yeni seçilen HTŞ koruyacak. Türkiye'nin vatan bütünlüğünü Türk Silahlı Kuvvetleri sağlamayacak. Sayın Tayyip Erdoğan hükümeti Türkiye'nin vatan bütünlüğünü sağlamayacak. Kim sağlayacak? Dostumuz HTŞ sağlayacak.

Böyle bir seçenek var mı? Yani şu anda HTŞ'nin PKK'yla silahlı bir mücadele yürütme ve üzerine yürüme gibi bir seçenek var mı? O seçeneğe zaten Amerika ve İsrail izin vermiyor. Amerika ve İsrail ne diyor? Suriye federasyon olacak diyor, konfederasyon olacak diyor, Suriye bölünecek diyor. Bunların başında da aynı zamanda PKK-PYD devletçiliği var diyor.”

“Amerika'nın Suriye'nin bölünmesi planında PKK/PYD devletçiliği var. HTŞ de buna razı olan bir eğilim içine girdi. Çünkü sonuç itibariyle HTŞ'nin Amerika ve İsrail'e isyan edecek bir gücü olmadığını görüyoruz. Kendi vatanı işgal ediliyor, ses bile çıkartmıyor. Bırakalım PKK/PYD'nin üzerine yürümesini, vatanı işgal ediliyor, Suriye'yi işgal ediliyor güneyden ve bugünkü yeni Şam'daki yönetim İsrail'in işgaline karşı neredeyse açıklama bile yapmıyor. Bizim Dışişleri Bakanımız, yöneticilerimiz,o yönetimden nasıl PKK'nın üzerine yürümesini bekliyor?”

TARTIŞILACAK SORUN…

“Burada bence tartışılacak sorun Şam'daki yönetimin, PKK/PYD'nin üzerine yürüme kabiliyeti değil. Tartışılacak sorun Türkiye hükümetinin PKK/PYD'nin üzerine yürüme kabiliyeti. Bugün Türkiye hükümeti PKK ve PYD'nin üzerine yürüme kararı ve kabiliyetinden vazgeçme eğilimleri gösteriyor. Havale ederek de bu eğilim ifade ediliyor.”

‘BU KORKUYU PAYLAŞMIYORUZ’

“Devlet Bahçeli’yle bu iş başladı. Devlet Bahçeli'nin PKK'yı muhatap alan açıklamaları 2-3 ay önceydi. Demek ki Cumhur İttifakı'nın bir kanadı daha o zamandan planın içine girmiş. Amerika-İsrail'le birlikte güneyimizde bir Kürdistan adı altında 2. İsrail kurulması planının içine Devlet Bahçeli'nin daha 3 ay evvelden girdiği şimdi apaçık ortaya çıktı ve hala ısrar ediyor.

Peki, böyle bir Cumhur İttifakı Türkiye'nin toprak bütünlüğünü nasıl koruyacak? Hangi iradeyle? O iradenin böyle zayıfladığını, geri adımlar atıldığını, tehditlerden korkulduğunu görüyoruz. Evet, biz bu korkuyu paylaşmıyoruz ve Türkiye bu korkuyu kesinlikle paylaşmayacak. Türkiye korkacak bir ülke değil. Türkiye'nin bu tehditlere göğüs gerecek ve vatan bütünlüğünü koruyacak kuvveti var, aklı da var.

Bunlar şu anda tarihin seçeneği olarak Türkiye'nin önünde durmaktadır ve Türkiye'nin bir başka seçeneği yok. Türkiye kendi güneyinde bir ikinci İsrail devletçiğinin kurulmasına kesinlikle izin vermeyecek. Bunun için silah kullanmak gerekiyor ve o silahı da eninde sonunda kullanacaktır.”

ABD'den Türkiye Hükümeti'ne tehdit muhtırası - Resim : 5
ABD Kongresine 20 Aralık’ta Türkiye’ye yaptırımlar içeren bir yasa tasarısı sunuldu. Aydınlık gelişmeyi manşetinden duyurmuştu.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —