9819,73%0,82
35,46% 0,01
36,63% 0,26
3076,75% 0,09
4916,90% 0,00
Katrina, Kovid-19 derken… ABD’nin çöküşü
CÜNEYT AKALIN
Kaliforniya yanıyor günlerdir… Sadece ormanlar değil, otlar yanıyor, yangınlar evlere, iş yerlerine sıçrıyor. Bir milyonun üzerinde kişinin tahliye edildiği bildiriliyor. Yangın bir türlü kontrol altına alınamıyor. Rüzgâr çok sert esiyor, yön değiştirdi, kuraklık bahaneleri… Haber derdindeki medya alevlerin, üzerinde Hollywood yazan tepeye sıçrayacağı günü kolluyor. O güne kadar felaket haberlerini allayıp pullayıp ekranlara taşımaya devam edecekler. Yakında bunun bir filmini yaparlar, eminim.
Kimse Kaliforniya deyip geçmesin. Kaliforniya, ABD’nin en büyük eyaletlerinden biri, en zengini... Dahası, ideolojik olarak liberalizmin kalesi; “Yeni dünya” hayalleri oradan yayıldı dünyaya. Koskoca Kaliforniya’da kaç itfaiyeci var, yangına havadan, karadan nasıl müdahale edilecek, su nereden sağlanacak? Yanıt yok, iyi mi? İtfaiye Teşkilatı’nın kaynaklarını kim kesti?
Bir musibet bin nasihatten iyidir, denir. Kaliforniya’daki dev yangın akılları başa getirir mi? Çok geç ne yazık ki… Olsa olsa Amerika’nın çöküşünün bir başka işareti sayılabilir.
Bugünlerde dört bir yanda ABD’nin çöküşü tartışılıyor, tahliller yapılıyor, makaleler kitaplar yayımlanıyor. Ekonomisi şöyle, göçmen politikası böyle, Trump Grönland’ı, Kanada’yı ilhak edecekmiş vb. Amerika’nın çöküşünün işaretlerini uzaklarda aramaya gerek var mı?
Çöküş gözle görünür hale geldi ancak belirtileri yıllar önce ortaya çıkmıştı. Bu gerçeği yıllar önce yine Amerika’da yaşanan bir felaket sırasında gözlemledim. 2005 yılıydı, Meksika Körfezi üzerinden ABD’nin güney kıyılarına ulaşan Katrina Kasırgası, Louisiana Eyaleti’nin kıyılarını yıkıp geçmiş, en büyük felaket caz kültürünün merkezi, siyahi nüfusun çoğunlukla yaşadığı Mississippi Irmağı’nın ağzındaki New Orleans kentinde yaşanmıştı. Bin küsur kişinin yaşamını yitirdiği kent günlerce sular altında kaldı, kaderine terk edildi. Cesetler günlerce kent sokaklarını dolduran suların üzerinde yüzüp durdu. Yağmalamalar felaketin üzerine tüy dikti.
“Doğal afettir, olabilir, abartma!” denebilir. Kazın ayağı öyle değil. Koca ABD devleti New Orleans’taki yüz binlerce felaketzedeye el uzatamadı, pet şişelerle içecek su bile ulaştırılamadı. Amerika’nın çöküşünün işareti değilse, neydi TV ekranlarında gördüklerimiz?
Alay eder gibi ABD’ye kim yardım teklif etti, hatırlayan var mı? Afrika’nın en yoksul ülkelerinden Uganda vb. New Orleans’ın burnunun dibindeki Küba da yardım elini uzatanlardandı ama ABD’yi yönetenler o elleri görmek/göstermek istemedi. Günümüzde Grönland’ı, Kanada’yı ilhak etmeye hazırlanan ABD devleti, başkent Washington’a uçakla en fazla 1-2 saat mesafedeki New Orleans’a ancak bir haftada el uzatabildi. Şimdilerde Kaliforniya yangını nedeniyle yardım önerisinin İran’dan gelişine mim koymalıyız. ABD var gücüyle İran’ın kolunu kanadını kırmaya çalışırken, İran yaraları sarmaya çalışıyor. Bu ikilem uzun erimde genel mücadeleyi kimin kazanacağını da bizlere gösteriyor.
Bugün gibi hatırlıyorum. Aynı yılın içinde (2005) ekim ayında Pakistan’ın kuzeyinde Muzafferabad’da çok şiddetli bir deprem yaşandı. Dünyanın en yoksul ülkelerinden Pakistan, Amerika’ya göre çok daha iyi bir sınav verdi depremde. Kurtarma çalışmalarını anında başlattı, yönetim halkı seferber etti. Millet ekmeğini paylaştı depremzedelerle…
Bizler de benzer şeyler yaşadık. 1999’da büyük bir Yalova depremi ile sarsılmış, o günlere tanıklık etmiştik. Yapılan bir sürü hatayı, yetersizlikleri görmüş, eleştirmiştik. New Orleans felaketinden sonra, imkanları çok daha sınırlı da olsa, Türkiye’nin Yalova’da ardından Kahramanmaraş ve Hatay’da Amerika’ya göre çok daha iyi bir sınav vermiş olduğuna şahitlik ettik.
Bir felaketzedenin çocuğunun parmağını Clinton’un burnuna sokması, meydanın çok hoşuna gitmişti. Döne döne taşıdılar ekrana. Türkiye ise var gücüyle kaybettiği insanlarını toprağa verirken, Yalova’yı, Gemlik’i hayata döndürmeye çalışıyordu.
Batı Amerika-Doğu Pakistan-Türkiye. Hangisi daha uygar? Buradaki Doğu-Batı ikileminin tek bir açıklaması var. Pakistan da Türkiye de insani değerlerini koruyor, doğal afetlerin açtığı yaraları elbirliği ile sarmaya çalışıyor. Medyaya endeksli Batı ise şaşırıyor.
Son bir not. İki yıl önce Marmaris’te ve Manavgat’ta meydana gelen büyük yangınlarda, bizim ekiplerimiz, ilgili birimler ve hepimiz yangınları söndürmek için çırpınırken, kimi gafiller Batı’dan yardım dilenmeye kalkışmıştı. Şaşkın ördek kıçın kıçın yüzermiş.
Kovid-19 salgını bir kez daha ABD’yi sınadı dünyanın gözleri önünde. Sonuç, TV’lerin tozpembe masallarını karanlık bir bilançoya dönüştürdü, en çok kayıp veren ülke ABD oldu. Cesetler uzun süre morg olarak kullanılan TIR’larda bekletildi. Can kaybı sayısı 2 yıl içinde 1 miylona yaklaştı. Çin ise “0 Kovid” politikası ile başarı kazandı. Amerikalı neoconlar Dünya Sağlık Örgütü’nün başındaki Endonezyalıyı (Dr. Gebetrezus) içlerine sindiremediler ama ABD’nin çaresizliğine çare bulamadılar.
TV ekranlarından, iletişim ağlarından gücüne kuvvetine övgüler yağdırılan Amerika, bir yangını söndüremiyor. TV’ler gün be gün hasar sayısını verirken, aslında büyük yangını gizliyor. Amerika yanıyor! Yanlış hesap bu kez Kaliforniya’dan döndü. Aslında yanan, kül olan kamu hizmetini dışlayan neoliberal anlayış oldu. Kristof Kolomb’un keşfettiği, Avrupa’dan göçenlerin yerli halkı katlederek kendilerine yaşam alanları açtıkları, yeni bir uygarlık yarattıkları toprakların üzerindeki otlar, evler vb. yanıyor. Sonuçta, 20. yüzyılın devi Amerika yanıyor. Gazze’nin lanetleri mi?
New Orleans’ı, Kaliforniya’yı çürüyen emperyal sistem yaktı, yıktı. Parayı kutsarken, hayattan kopan sapık ideolojiler yarattı bu sonuçları… ABD’yi yönetenler bu günden sonra bu yangını söndüremezler, olsa olsa hangi itfaiyecinin ne kadar hatalı olduğunun dedikodusunu yaparlar.
Amerika yanıyor, minare artık kılıfa sığmıyor.