Tarih: 16.09.2024 22:41

“ANAYASANIN İLK 4 MADDESİNİ DEĞİŞTİRMEYE KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ”

Facebook Twitter Linked-in

Azmi Karamahmutoğlu: Avrupa Birliği ülkeleri kendi ülkelerini tehdit eden yasa dışı kaçak nüfus ve düzensiz göç ile mücadelede almış oldukları kararlar doğrultusunda özellikle Almanya'nın son kararı dikkat çekiyor. Çünkü Almanya adeta Schengen'i rafa kaldırmış, askıya almış bir kararını açıkladı. Avrupa Birliği üyesi herhangi bir ülkeye vize almış olan bir yolcunun Almanya'ya alınmayabileceğini açıkladılar.

Burada dikkatimizi çeken Avrupa Birliği'nin bu yasa dışı kaçak nüfus tehdidine, tehlikesine karşı geliştirmiş olduğu önlemlerdir. Çünkü Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği bu sorunu görüyor, yaşıyor. Sorunun doğurduğu yeni siyasi gelişmeleri de yine kendi içerisinde, kendi demokrasisi içerisinde sindirmeye çalışıyor.

Yalnızca Almanya değil demokrasiye açıklığa, şeffaflığa örnek gösterilen İskandinavya ülkelerinden de örnek verecek olursak İsveç. İsveç'te iktidarda bulunmuş olan Sosyal Demokrat Parti'nin şimdiki genel başkanı konuya ilişkin siyaseten çok kaybettikleri, çok geriledikleri için bu konuya ilişkin almış oldukları yeni bir kararı açıkladılar. Açıklanan bu kararın ülkemizdeki muhafazakar ümmetçi AKP'nin kulağına küpe olmasını diliyor ve buradan ders çıkartmasını ve göçmen yanlısı politikasını tekrar masaya yatırmasını diliyorum.

Dünün açık sınırlarını savunan bu sosyalist dünya görüşü ile artık bugün kendi ulus devletini korumak adına yasa dışı kaçak nüfusa karşı politikalar geliştiriyor, önlemler alıyor.

Bizim sosyalistlerimiz ve sosyal demokratlarımız ise geçmişte ve gençliklerinde etmiş oldukları sözlerin, konuştukları lafların peşinden giderek o sözlere hizmet etmek amacına boş bir romantizm uğruna entegrasyoncu bir politika tutturarak AKP ile birlikte Türkiye'yi bir göçmenistan yapma hatasında yan yana yürüyoruz. Bizim sosyal demokratlarımız, sosyalistlerimiz, ümmetçi muhafızakar AKP ile birlikte Türkiye'yi bir göçmenistan yapma konusunda politikal birliği, iş birliği yapmış, kol kola, el ele yürüyorlar.

Yani sevgili Türk seçmeni, şunu anlatmaya çalışıyoruz ki, AKP hükümetini gönderirken, yerine sosyal demokratların gelmesi halinde yasa dışı kaçak nüfus düzensiz göç ile mücadelede hiçbir şey değişmeyecek. Herhangi bir politika değişikliği olmayacak. Göçmen politikası iktidarını sürdürmeye devam edecek. Göçmen politikası iktidarda kalacak.

İktidarlar değişecek fakat iktidarda Zafer Partisi olmadığı sürece kaçak ve sığınmacı politikası değişmeyecek. İşte tam da bu yüzden cumhuriyet değerlerine ve Türk ulus devletine sahip çıkan Türk milliyetçiliği düşüncesi iktidar olmalı. Bunun iktidar olması demek gelecek yüzyıllara yayılacak olan büyük bir demografik problemin bugünden önlenmesi demektir. Milliyetçilikler olmazsa Türkiye'de sosyal demokratından siyasal ümmetçisine kadar iktidarlar değişir, iktidarlar el değiştirir fakat yasa dışı göçmenlerin kaçakların, sığınmacıların sayısı sayıları artarak varlıklarını ülkemizin başına bela etmeye devam ederler.

Zafer Partisi olarak sadece yurt içinde bu meseleyi ele alıp çözümlemekle kalmıyoruz. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yasak, yasa dışı kaçak nüfusa karşı politika geliştiren diğer siyasi partilerle görüş görüş alışverişi içerisindeyiz. Bu görüş alışverişlerinde bulunmak için başlattığımız diyalog yaklaşık yaz başından itibaren sürüyor. Son beş aydır bu doğrultuda girişimlerimiz oldu. Henüz açıklamadığımız fakat düzenleyeceğimiz çalışmaların sonucunu elde edeceğimiz rapor raporları şüphesiz kamuoyuyla paylaşacağız.

Bu haftayı ele alırken değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer konu da ne yazık ki AKP hükümetinin ısıtıp ısıtıp önümüze koymuş olduğu Anayasa değişikliği maddesidir. Malumunuz herhangi konuşulması gereken bir konunun toplumun canını yakan bir konunun konuşulmamasını istiyorsa hükümetimiz onun çekmecesinde hazır konular vardır. Bunlardan biri Anayasa değişikliğidir çıkartır koyar. Bir değeri inançla, dinle, din başlığı altında bir takım konuları vardır, çıkartır koyar. Son dönemde de yine hükümetimiz bunları yapmaya başladı.

Bu sefer kendi ittifakı içerisinden bir partinin konuşması dikkatlerimizi oraya çekmemize yöneldi. Çünkü Anayasa değişikliği hazırlığına ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Anayasa hazırlayıcısı Mehmet Uçum'un konuşmalarından anladığımız, bu yasanın var olan ilk 4 maddesine dokunulmayacağı, onun ele alınmayacağı şeklindeydi.

Hoş, dört maddenin dışında kalan maddelere ilişkin de sokaktaki insanın herhangi bir talebi yok. Herhangi bir ihtiyaca karşılık gelmiyor bu değişiklik. Sokaktaki insanın talebi, vatandaşın talebi, işsizliğinin giderilmesi, mutfağında tencerenin kaynaması, çocuğunu okutabilmesi, gelirinin düzelmesi, hayat pahalılığının giderilmesi sanki oldukça refah düzeyi, oldukça yüksek bir refah toplu buymuşuz gibi şimdi Anayasayı ele almış böyle entelektüel uğraşlarla bir aradayız.

Hüdapar'ın Cumhur İttifakı'nı oluşturan, Hüdapar'ın etmiş olduğu laf var Hüdapar Genel Başkanı'nın, belli ki Cumhur İttifakı bileşenlerini de zorda bırakacak, diyor. Şimdi burada Cumhur İttifakı'nın başat partisi olan AKP'yi ele alacak olursak, 4. maddeye, ilk 4 maddeye dokunmayacağını söylüyor. Fakat, İttifakı'nın bileşenlerinden, ittifakı oluşturan partilerden biri olan Hüdapar ise, üç maddenin koruyucusu olan dördüncü madde zırhını, güvenliğini anayasadan çekip çıkarmakla ilgili konuşuyor. Buna ne Hüdapar'ın gücü yeter, ne de Hüdapar'ın içinde bulunduğu ittifakın başat partisinin gücü yeter, ne de topyekûn o ittifakın gücü yeter.

Ama yine de bizi konuşmak zorunda bıraktıkları için buna değinme ihtiyacı duyuyoruz. Fakat Hüdapar'ın Bunu bir şark kurnazlığıyla, bir köylü kurnazlığıyla, sanki ilk üç maddeyi hedeflemiyormuş da sadece dördüncü madde anayasanın ruhuna aykırıymış gibi dördüncü madde üzerinde konuşmasını beyefendinin şark kurnazlığına, köylü kurnazlığına veriyor ve orada bırakarak Zafer Partisi olarak itirazımızın şu şekilde kayda geçirilmesini özellikle Cumhur İttifakı'nı oluşturan siyasi partilerin de dikkatine sunarak kayda geçirmesini şu şekilde istiyoruz.

Biz Türk Milliyetçileri, dünkü adıyla DEM'in yani Ayrılıkçı Siyasal Kürtçü Hareketi Partisi'nin varlığına sürdüğü siyasal taleplerden ötürü karşıyız. Yani onun siyasal taleplerine karşıyız. DEM'in siyasal taleplerine karşıyız. Yoksa DEM Partisi’ndeki bireylerin inanç dünyasıyla, yeni inançlarıyla, inanç kimliğiyle ilgili değiliz. Bizi ilgilendirmiyor. Aynı şekilde DEM gibi Hüdapar’ı da ele aldığımızda, Hüdapar’ın da siyasal taleplerine karşıyız. İleri sürdüğü siyasi taleplere karşıyız. Yoksa Hüdapar’ı oluşturan bireylerin, vatandaşların yeni inançlarıyla, dini kimliğiyle, inanç kimliğiyle ilgili değiliz, bizi ilgilendirmiyor. Fakat işte tam da bu zaviyeden baktığımızda görüyoruz ki dem ile Hüdapar siyasal taleplerde aynı zeminde buluşuyor, örtüşüyor.

Biri diğerinin namaz kılan hali. Yoksa siyasal talepler açısından DEM ile Hüdapar aynı yerdedir. Fakat sadece biri diğerinin namaz kılanı olduğu için Cumhur İttifakı'nın içerisinde yer alıp AKP ile yan yana durabilmiş. Böylece güya kendince bir meşruiyet elde edebilmiş. Böyle olduğu için de Anayasaya ilişkin ortaya attığı görüşler ne yazık ki Cumhur İttifakı tarafından tartışılmıyor, eleştirilmiyor, ele alınmıyor.

16 Eylül 2008 yılında çok kıymetli bir gazeteciyi Kemal Çapraz'ı Türk milliyetçisi kimliğiyle bilinen gazeteci yazar Kemal Çapraz'ı bir trafik kazasında kaybettik. İstanbul'daki trafik terörü gazeteci Kemal Çapraz'ı bizden ayırmıştı. Yıl dönümü olduğu için basın toplantısı da buna denk geldi. Böylece onu da anmadan geçemedim.
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —