9634,26%-0,06
34,60% -0,08
36,55% -0,09
2945,01% 0,29
4866,82% -0,79
Mademki bu aracın şoförü iyi idi, o zaman bu başarısızlık nedir?
Atatürk Üniversitesinde “Kelebek Etkisi” adımları…
Dile kolay; kaybedilen, engellenemeyen koskocaman bir 8 yıl ve sonrasında ortaya çıkan onlarca ve hatta yüzlerce problem.
Benim kıt aklım almaz ama akademik kariyere sahip olanlarımız, bu 8 yılın adımlarına şakşaklık yapan kalemlerimiz, sahte alkışlarıyla olumsuzlukları dahi büyük başarı gibi gösteren gösteriş budalası düğme ilikleyicilerimiz ve bu yanlışların seyircisi olarak yancılık yaparak masa otlakçılığı yapanlar buyursun ve bu işin hesaplamasını yaparak; şehrimizin kayıplarını bilimsel olarak bizlere anlatmaya çalışsın.
Belki o zaman bu zavallı beynimiz, tarihin tozlu raflarına kaldırılanlar tarafından yapılan, menfaat adımlarındaki gayesine ulaşılamamış siyasi manevraları kavrar.
Başka bir deyişle kazığın ne kadarı bedenimize batmış anlarız.
Bu kayıplar madde olarak sıralandığı zaman; şehri muhatap olarak ta, müdahil olarak ta ilgilendiren hemen hepsidir ama şok etkisi yaparak, derinden etkileyen başlıca bir kaç tanesinin içerisinde, öğrenci sayısındaki düşüşler ve sağlık alanındaki kaybettiğimiz itibar diye sıralamaya başlamak istiyorum.
Nasıl da kolay yazılıyor değil mi?
Tıpkı çok kolay söylendiği gibi!
Oysaki bu şehrin ve insanının ve dahi bilim tarihinin odak noktasında yer alan Atatürk Üniversitemizin kaybettiği değerlere ne ad verilecek merak içerisindeyim.
Telafisi yanı sıra, bu kayıpları nasıl kapamayı düşünüyorsunuz? Diye de sormadan.
Hesabı olmayan ve sorulmayan-sorulmayacak veya sorulamayan koskocaman bir 8 yıl…
İsim değişikliğinin bile etkisi çok çabuk yansıdı çalışanlarımızın yüzüne. Çalışanların yüzüne yansıyan bu olumlu değişiklik işe ve işe yansıyan olumlu değişiklik ise vatandaşımızın kendisine anında aksetmiş durumda…
Görmüyor musunuz diye sormuyorum, çünkü birçoğu gibi içimizdeki şakşakçılar da bunun farkında ve görevleri yanı sıra, fıtratları gereği anında yön değiştirerek; sönmeye başlamış olan bir ateşin çevresinden, henüz yeni alevlenen başka bir ateşe doğru çoktan kanat çırpmaya başladıklarını da çok net bir şekilde görmekteyiz.
Yapılan birkaç isim değişikliğinin nasıl bir kelebek etkisi oluşturduğunu söylemeye gerek bile yok sanırım.
Ama yeterli mi?
Asla ve kat’a değil!
Her bir yılın rakamsal karşılığı olarak, ortalama onlarca yılı kaybedilmiş olarak sayarsak şayet zoraki katlanılmış olunan koskocaman 8 yılda neleri kaybettiğimiz ortada değil mi?
İşte bu hesaplama içerisinde yapılan birkaç değişikliğin bu etkiyi ne kadar tetiklediğini hep beraber gördük.
Görmekteyiz.
Ve
Büyük bir umutla da görmeyi devam ettirmek istemekteyiz.
Ama
Ne yazıktır ki… Bu işin de bir ama sı var.
Küçük bir örnek vermek istiyorum; bu işin muhatapları ne demek istediğimizi anlayacaklardır elbet.
Mesela siz Türkiye’de ve hatta çoğu dünya ülkesinde adı sanı bilinen, duyulan ve tercih noktasında bir zamanların ilk sıralarında yer alan Erzurum Atatürk Üniversitesinin, gözbebeği konumundaki Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesindeki idari yönetim kadrosunun sadece bir kaçını bir şekilde değiştireceksiniz ama kaptan şoförü, yedek şoförlerin bir kısmını, muavinini yerinde bırakarak değiştirmeyeceksiniz.
Kaybolmak üzere olan sağlık alanındaki ideallerimiz açısından ne kadar samimi bir karar, çözemedim doğrusu. Ortaya yansıyan fatura sorumluluğu, değişen birkaç kişide ise sorun yok demektir. En kısa zamanda bu kelebek etkisiyle hemencecik eski güzel günlere döneriz umudundayız.
Ancak,
Mademki bu aracın şoförü iyi idi, o zaman bu başarısızlık nedir?
Bu sıkıntıların müsebbibi kim? Sırf aynı mahalledensiniz diye direksiyondakine devam kararı alıp; aynayı veya camları veya koltuğu değiştirmenin yolcuya ne faydası olacak hep beraber göreceğiz.
Sürücü ve sürücüye ait personel kadro aynı, ne değişti peki?
Rektör Hocamın samimiyetinde elbet bir art niyet aramıyoruz ama henüz başlamış olan kelebek etkisinin kaybolmasından ve oluşan bu olumlu havanın, insanın fıtratında olan ve asla kaybolmayacak olan toprakçılık kokmasından korkuyorum…
Sonra aramızdan birileri, bağırmaya başlamasın sakın; ola olaa bu kral da çıplak diye…