Azmi Karamahmutoğlu: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın basına geçtiği, ajanslara geçtiği haberlerden öğrendiğimize göre Partimizin Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ hakkında yine bir soruşturma açılmış. Yine söylediklerine ilişkin yine siyasal düşüncesine yine fikriyatına ilişkin biz de henüz daha yeni bir belediyemiz olduğu için ve belediyelerde yolsuzluk üzerinden Zafer Partisi'ne bir suçlama yöneltilemeyeceği için fikir üzerinden suçlama Zafer Partisi'ne yöneltiliyor.
Hafta sonu Antalya'da Zafer Partisi il başkanlarını içeren bir çalıştayı yapılmıştı. Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın burada yapmış olduğu konuşmadan bir kesitti. Rahatsız etmiş olmalı birilerini ki davaya konu olmuş. Henüz daha tebligat Genel Merkezimize ulaşmadı.
Geldiği zaman içeriğini tam olarak anlayacağız fakat bilgi notundan anladığımız hangi kısımlardan rahatsız olduklarını biliyoruz. Sayın Genel Başkanın konuşmasında sarf ettiği, vurguladığı bütün Türklerin, bütün Türk yurttaşlarının, Türk halkının ve dünden bugüne bütün Türk milletinin bilmiş olduğu bir husustur. O da şu; Anadolu'da Türk varlığı hazmedilemiyor. Türklere bakış açısı, ‘Sizler Anadolu'ya Hazar Denizi'nin doğusundan geldiniz. Burası sizin Atayurdunuz değildi. Sonradan yurt edindiniz. Güçlüydünüz. Kuvvetliydiniz. Geldiniz yurt edindiniz. Şimdi o gücünüzle değilsiniz. Dolayısıyla burayı yurt olarak elde tutamayacaksınız, pılınızı pırtınızı toplayarak geldiğiniz yere Hazar'ın doğusuna geri döneceksiniz’ diye yüzyıllar boyunca bu söylendi.
Türk'ün Anadolu'daki varlığı, Anadolu'nun bir Türk yurdu olması hazmedilemedi. Açılan savaşlar çağın gereği olarak din savaşları olarak başlamıştı. Haçlı Seferleri, Anadolu'da Türk'ün varlığı hedef alınmıştı. Aynı din savaşlarına farklı farklı şekillerde tanık olduk, sahne olduk. Hatta daha henüz yeni, şimdi iş başındaki AKP hükümetinin başı olan, AKP Genel Başkanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın da kendi ifadesiyle, yahut partinin ve yazar-çizerlerin ifadesiyle söylemiş oldukları söz, belki Cumhurbaşkanı bunu bu şekilde ifade etmemiş olabilir, orayı düzelteyim, söylemiş oldukları Türkiye'nin bir İsrail saldırısıyla, saldırısı tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylemişlerdi.
Yani bu da şüphesiz yeni bir din savaşı. Çünkü bilindiği gibi ortada bir dini millet vardır ve bir milli din vardır Yahudilikten söz edince. Milli bir din ve dini bir millet vardır. Ve bu milli dinin bir de kendince ülküleri vardır. Kendi ideali vardır. İdeal bir büyük Siyon Devleti vardır. Kuzeyde Dicle ve Fırat havzasından başlayıp güneyde Kızıldeniz'e kadar ulaşan büyük bir ideali vardır.
Buradan hareketle AKP cenahı bizim yine bir din savaşı tehlikesiyle ama bu kez Hristiyanlık değil, Musevilik - Yahudilik din savaşıyla karşı karşıya olduğumuz tehlikesiyle Türk halkını uyarma ihtiyacı duymuştu. Aynı şekilde yine bir başka din saldırısına, bir başka dini saldırıya da maruz kalmıştık. Irak-Şam İslam Devleti adlı İslamcı bir terör örgütü, Müslümanlardan oluşan bir terör örgütü, doğrudan İstanbul'u hedef göstererek Anadolu'da Türk'ün varlığını hedef almış bu doğrultuda Türklere karşı katliama girişmiş.
Özellikle Musul, Kerkük'te katliamlara girişmiş. Yetmemiş İstanbul'da ve Hatay'da değişik yerlerde terör saldırılarına başlamış ve nice vatandaşımızın canını almıştı. Bu da İslam dininden kaynaklı siyasal İslamcı bir saldırıydı. Anadolu'da Türk'ün varlığını hedef alan.
İşte, Haçlı Savaşları Anadolu'da Türk varlığını hedef alan dinci savaşlardı. Ve diyoruz ki aynı dinci saldırıları bugün de görüyoruz. Aynı dinci saldırılar, aynı dini düşüncelerden kaynaklı siyasallaşmış dini düşüncelerden kaynaklı saldırıları bugün de görüyoruz ve bunun zararlarını çekiyoruz. Gerçekten normalde başlayacağımız gündeme geçmeden evvel bugünkü açılan davanın ajanslara düşmesiyle birlikte Sayın Genel Başkan'a gelen telefonlar olmaya başladı. Bunlar içerisinde ilk arayan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Sayın Genel Başkanı Özgür Özel oldu. Göstermiş olduğu duyarlılıktan ötürü Özgür Özel'e ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne çok teşekkür ediyoruz.
22 Ekim'de Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bebek katili terörist başı Abdullah Öcalan'a ‘umut hakkı’ diye ifade ederek başladığı ve devamında bebek katilini Meclis’te konuşmaya davet eden konuşmasıyla start alan süreç, görülen o ki Türkiye'nin üniter ulus devlet hüviyetinden çıkıp federal yahut konfederal bir yapılanmaya doğru gideceği, içinde Türklerin tamamen azınlıkta kalacağı ve Türk yönetiminin eliyle yapay bir milletin oluşturulacağı ve başka milletlerinin bunun içine katılacağı bir konfederasyona evrildiği, evrileceği bu sürecin bizim bilgimiz dahilindedir, malumatımızdır ve biz bu doğrultuda Türk kamuoyunu, vatandaşları bilgilendirdiğimiz için bu projenin sahipleri yahut sahibinin siparişiyle uygulayıcıları olanlar şüphesiz bu durumdan çok rahatsızdırlar. Aynı rahatsızlığı vermeye sizi çok daha rahatsız etmeye devam edeceğiz.