9222,82%-1,25
39,54% 0,16
45,48% 0,12
4298,26% -0,06
6928,83% 0,02
Berlin’deki Türkiye Büyükelçiliği’nin gazetecilere yönelik akreditasyon uygulamaları, yeniden yoğun tartışma konusu oldu. Gazeteci Sadık Karslı’nın Aktüel Europa’da yayımlanan çarpıcı yazısı, diplomatik temsilciliklerdeki basın özgürlüğü ihlallerini bir kez daha gündeme taşıdı.
medya.berlin olarak yıllardır bu sorunu kamuoyuna taşıyoruz. Ancak ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçiliği Basın Müşaviri Hasan Kocabıyık’ın liyakate dayanmayan yönetimi, konunun çözülmesini engellediği gibi, sorunu daha da derinleştirdi. İlk olarak gazeteci Mustafa Ekşi, bu keyfi uygulamaları ifşa ederek diplomatik alandaki sansürü gözler ön…
Berlin Büyükelçiliği’nde Akreditasyon Krizi Derinleşiyor
Gazetecilere Keyfi Dışlama, Kamuoyuna Sansür
Berlin’deki Türkiye Büyükelçiliği’nin gazetecilere yönelik akreditasyon uygulamaları, yeniden kamuoyunun gündeminde. Gazeteci Sadık Karslı’nın Aktüel Europa’da yayımlanan çarpıcı yazısı, diplomatik temsilciliklerdeki basın özgürlüğü ihlallerini bir kez daha görünür kıldı.
medya.berlin olarak yıllardır bu sorunu kamuoyuna taşıyoruz. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçiliği Basın Müşaviri Hasan Kocabıyık’ın liyakate dayanmayan ve keyfi yönetimi, çözüm üretmek yerine sorunun daha da derinleşmesine yol açtı. İlk olarak gazeteci Mustafa Ekşi, Berlin temsilciliğinde uygulanan sistematik dışlamayı kamuoyuna açıklıkla duyurmuştu. Şimdi ise Sadık Karslı’nın yazısı, bu dışlamanın kişisel bir örneğiyle birlikte, yapısal hale gelen sansürü de ortaya koyuyor.
Aşağıda, gazeteci Sadık Karslı’nın Aktüel Europa’da yayımlanan ve Berlin Büyükelçiliği’nde yaşanan akreditasyon sürecine dair birebir tanıklığını aktardığı “Haber Alma Özgürlüğü Kısıtlanamaz” başlıklı yazının tam metni yer almaktadır:
erlin Büyükelçiliği’nde Akreditasyon Tartışması:
Mustafa Ekşi’den Kocabıyık’a Açık Sorular
Haber Alma Özgürlüğü Kısıtlanamaz
Sadık Karslı – Aktüel Europa
Gazetecilik bir suç değildir. Hükümeti eleştirmek, sorgulamak ya da kamu yararına bilgi üretmek, bu mesleğin doğasında vardır. Ancak Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’nde yaşananlar, gazetecilik mesleğinin yurt dışı temsilcilikler düzeyinde dahi nasıl keyfi biçimde sınırlandığını bir kez daha ortaya koyuyor.
Son dönemde birçok meslektaşım gibi ben de Berlin Büyükelçiliği’ne yaptığım akreditasyon başvuruma herhangi bir yanıt alamadım. Gerekçe sunulmadı. Sessizlikle reddedildik. Oysa biz gazeteciler yalnızca kendimiz için değil, kamu adına oradayız. Soru sormak, bilgi almak, kamuoyuna doğruyu aktarmak için.
Bu sadece benim ya da birkaç meslektaşımın karşılaştığı bir bürokratik sıkıntı değil. Bu, doğrudan basın özgürlüğüne ve yurttaşların haber alma hakkına yönelmiş sistematik bir müdahale.
Akreditasyon: Denetim mi, Sansür mü?
Diplomatik temsilciliklerde akreditasyon uygulamaları, teknik ve güvenlik gerekçeleriyle meşru görülebilir. Ancak bu uygulama, gazetecilerin politik görüşlerine, kurumlarına ya da daha önce yayımladıkları haberlere göre yürütülüyorsa bu artık teknik bir düzenleme değil, açık bir ideolojik filtreleme anlamına gelir.
Basına kimin erişebileceğini, hangi gazetecinin “uygun” sayılacağını belirlemek hiçbir demokratik devlete tanınmış bir hak değildir. Hele ki bu filtreleme, yalnızca rahatsız edici sorular sorduğu için yapılmışsa, bu sansürdür.
Uluslararası Hukuk Ne Diyor?
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf bir ülke. Sözleşmenin 10. maddesi ifade özgürlüğünü açıkça korur. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi de herkesin bilgiye erişim hakkını garanti altına alır.
Bu sözleşmelerin altına imza atmış bir ülkenin, kendi büyükelçiliğinde gazeteci ayıklaması hukuken kabul edilemez. Bu uygulamalar yalnızca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na değil, uluslararası itibara da zarar vermektedir.
Sansürün Uluslararası Yüzü
Berlin Büyükelçiliği’nde yaşananlar, Türkiye’deki ifade özgürlüğü krizinin diplomatik alana taşınmış halidir. Her yurttaşın gerçek bilgiye ulaşma hakkı vardır. Bu hak, hiçbir büyükelçilik duvarı arkasında keyfi olarak sınırlandırılamaz.
Gazetecilik görevimi yapmam engellenmiş olabilir. Ancak kamuoyuna karşı sorumluluğumu yerine getirmekten vazgeçmeyeceğim. Çünkü basın özgürlüğü sadece anayasal bir hak değil, aynı zamanda evrensel bir değerdir.