Tarih: 01.09.2024 12:36

Bu yaptığınızın adı “mobbing”dir!

Facebook Twitter Linked-in

Bu yaptığınızın adı “mobbing”dir!

Sahi Mobbing nedir? 

Veya ötekileştirme yani bölücülük?

Veya adı her ne ise…

Hakarete varan görmemezlikten gelme, yok sayma veya “unutulmuş” bahanesinin ardına saklanılarak bilinçli olarak yapılan en büyük terbiyesizlik sizce ne demektir? Mobbinge girer mi?

Mesela ötekileştirme kanunlarımızda bölücülük değil midir?

Yani birisini veya birilerini sıkıntıya koymak için, aşağılamak için, hakaret etmek için şiddet diye nitelendirdiğimiz illa kaba kuvvete mi başvurmak gerekiyor?  

Yoksa bulunduğu ortamda yok saydığın zaman aynı işi görüyor mu? 

Mesela selamını almadığın zaman, mesela halını hatırını sormadığın zaman, mesela sırtını dönüp gittiğin zaman, mesela yanında olduğu halde yok saydığın zaman.

Aynı iş görülür mü?

Geçenlerde sıkıntılı bir olay yaşadık, bir kurumda yaşanan ve iki basın mensubuna yapılan şiddet olayını olduğu gibi değil, olması gerektiği algılayarak, olması gerektiği gibi de hareket ettik. 

Ne dedik o durum karşısında; kim olur isen ol, hangi konumda olur isen ol, haklılık derecenin ne olduğu kimseleri ilgilendirmiyor. İlgilendiğimiz tek şey; haklılığını ispat etmek için şiddet kullanamazsın… 

Gerisi yargının işidir.

Kaldı ki şiddet sadece el temasıyla da olmuyor değil mi? Kanunlarımızda bu husus gayet açık ve net!

O zaman biz o kurum olayında kimi ne için eleştirdik, kınadık?

Kime, ne için karşı çıktık ve sesimizi tüm ülkeye duyurduk? Hatta hemen hemen bütün kurumlar da aynı yaklaşım içerisinde olayı benimsemediklerini ifadelerinde yer verdiler mi? 

Hâlbuki bahse konu kurumun yaptığını zaten başta vilayet basın ve protokol birimi olmak üzere diğer kurumlarımızın aynı isimdeki birimlerinin büyük bir çoğunluğu, gerek ita amirlerinin bilgisi dâhilinde veya habersizce yapmıyor mu?

Belki birilerimize tekme tokat dalmıyorlar ama gördüğümüz kadarıyla da yapmış oldukları uygulamalar sayesinde mobbingin kralını tatbik ediyorlar.

Nerden mi vardık bu kanıya?

Hemen her icracı kurumun bir basın ve protokol biriminin olduğu malumunuzdur, bu birimlerin ne işle meşgul olduklarını ve nasıl bir tutum içerisinde olduklarını da bilmeyen yok gibidir. 

Şimdi gelelim sıkıntımıza;

Kurum, bir konuda çalışma yapar. 

Bu çalışmanın kamuya yani halka duyurulması noktasında ne yapılması gerekmektedir? Basın birimi kanalıyla, ilgililerine servis edilerek yayını hususunda gerekli adımlar atılarak vatandaş bilgilendirilir.

Buraya kadar her şey normaldir ve olması gerektiği şekilde yürür.

Yayınlayan yayınlar, ilgi gösteren gösterir ve haber geçer gider.

Erzurum’da bu durum nasıldır ona bakalım!

Başta Valiliğimizin basın ve protokolüne bakalım…

Kural yok, uygulama yok, “ben sosyal medyama ne zaman ve ne atar isem orayı takip edersiniz, haberdar olursunuz”.

Veya  “ben önce kendim, çevremde ki yakın dost ve arkadaşlarım haberi paylaşırım, haberi yayınlarım sonra servis ederim” cinsinden birçok örneğimiz mevcut.

Yani; 

Ben ne dersem o olur! Mantığı hâkimdir. 

İşinize gelir ise… 

Birçok kurumumuzda da bu durum böyledir.

Sayın valimize bu hususta ne derece bilgilendirilme yapılıyor bilmem ama kanaatim şudur ki hiçbir şeyden haberin olmadığıdır. Zaten aksi durumda kendilerinin emir ve talimatları durumunda böyle bir algı oluşturulmaya çalışılması fikrine aklım hiç ermiyor.

Birilerinin şehir basınına karşı uygulamış olduğu mobbing uygulaması had safhaya ulaşmış olup, bu durumun açıklığa kavuşması açısından vilayet makamından bir açıklama beklediğimizi de bilhassa belirtmek isterim. 

Şu ana kadar yapmış olduğu keyfi hareketlerin birçoğunu gündeme almamış olmamız çekindiğimiz veya görmediğimiz anlamı taşımadığı gibi hoş gördüğümüz veya kabullendiğimiz de zannedilmesin.

Ancak bardağı taşıran son damlanın, birkaç gün öncesine dayanan Zafer Bayramı törenleri olduğunu belirtmek isteriz.  Bu törenler esnasında yerel basına ne derece haber verildiği ve bu davete kimlerin katıldığı hususu zaten ortadadır. Ve ne yazıktır ki bizleri üzen ise bu zihniyet sayesinde şehirde görev yapan ve devletin/hükümetin kadrolu elemanı olarak görülen ajansların (İHA, DHA, AA) dışında bir basın emekçilerinin olduğu gerçeği hep yok sayılmış, onların gayret ve çalışmaları da yok hükmünde görülmüştür.

Bir kez daha kurumlarda kendi menfaatleri doğrultusunda, “tekelcilik” yapan basın bürolarını ve onlara bilinçli olarak göz yuman yetkililerini, sırf halkımızın bilgi edinmesini ve bilinçlendirilmelerini engelledikleri açısından ve basın emekçilerine mobbing uyguladıkları kanaatiyle KINIYORUM!   




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —