9031,82%-2,18
34,47% 0,05
36,46% 0,33
2945,19% 0,35
4929,17% 0,00
CUMHURİYETÇİ AYDINLANMA PARTİSİ TÜZÜĞÜNÜN ÖZETİ
Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi’nin temeli; Atatürk ilkeleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş devrimleridir...
"Altı Ok" denilen altı ilkeye ilk olarak 1931'de "Kemalizm" adı verildi. 13 Mayıs 1935'te "Kemalizm" ülkenin kurucu ve tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin program ilkeleri olarak benimsendi. Daha sonra, 1937'de çıkarılan bir kanunla 1924 Anayasası'na eklenen ilkeler, anayasal olarak Türkiye'nin ulusal ideolojisi hâline geldi.
Ahmet Taner Kışlalı'ya göre bu ilkelerden laiklik, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik, Fransız Devrimi'nin etkisinde, diğer üç ilke olan halkçılık, devrimcilik ve devletçilik ise Sovyet Devrimi'nin etkisinde oluşmuştur.
Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi programında yer alan politikaların gerçekleştirilmesi, Kemalizm ve Cumhuriyet devrimlerinden uzaklaşılmamasıyla mümkündür.
Cumhuriyet, demokrasinin bir uygulama şekli olup halkın kendi kendini yöneterek yönetimde söz sahibi olmasıdır. Cumhuriyetçilik ise devlet yönetiminde cumhuriyetin bulunması demektir. Arapçada halk demek olan "cumhur" kelimesinden gelir.
Atatürk, demokrasi ve cumhuriyetin birbirinden ayrı olmadığını, “ Demokrasinin tam ve en belirgin şekli cumhuriyettir” sözüyle ifade etmiştir".
Cumhuriyet yönetimi 1923 yılından itibaren anayasaya eklenmiş ve anayasanın birinci maddesini oluşturmuştur. Anayasanın ikinci maddesinde de cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiştir. Buna göre Türkiye, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.
Atatürk, liberal demokrat bir cumhuriyet rejimini benimsemiştir ve kurmak istediği rejim hakkında şunları söylemiştir: “Biz öyle bir rejim, öyle bir düzen istiyoruz ki; ileride padişah yanlıları da parti kursunlar”. Atatürk, Cumhuriyeti çok güvendiği Türk gençliğine emanet etmiş ve cumhuriyet için “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare şeklidir.” ifadesini kullanmıştır.
Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi’nin temel ilkelerinden biri ‘Kuvvetler Ayrılığıdır. Asli unsurlarından biri de hukukun üstünlüğü, adalet, hürriyet ve kişisel özgürlüklerin güvence altına alınmasıdır.
Hukuk güvenliğinin en yüksek düzeyde sağlanması vazgeçilmezlerimizdendir. Modern ve sağlıklı bir toplumun güvencesi hukuktur. Katılımcı ve çoğulcu demokrasi düzeyine, çağdaş ülkelerde uygulanan insan hak ve hürriyetlerine ulaşmak ancak modern bilimsel eğitim ile mümkündür.
Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi’nin “Hukuka ve temel insan haklarına bağlı, yurttaş odaklı, yaşamsal özgürlüklerden ve eşitlik ilkesinden ödün vermeyen, çağdaş, laik, sosyal hukuk devleti inşa etmekte” kararlı olduğu tüm üyeler ve toplum tarafından bilinmelidir.
Kemalist Devrimcilik anlayışının iki unsuru bulunur.
Birinci unsur, eski düzenin geçerliliğini yitirmiş kurumlarını yıkıp, yerlerine çağın gereksinimlerini karşılayacak kurumları inşa etmektir. Kemalizm, bununla yetinmemekte, devrimciliği aynı zamanda sürekli olarak yeniliklere, değişimlere açıklık biçiminde anlatmakta ve kalıplaşmaya karşı çıkmaktadır.
Atatürk, yaptığı devrimin ülkeye kazandırdıklarının korunmasını devrimcilik ilkesinin bir gereği sayıyordu. Ancak onun açısından devrim, o noktada bitmiyordu. Koşulların değişeceğinin, değişen koşulların yeni kurumları, yeni atılımları gerektireceğinin bilincindeydi. Bu nedenledir ki, Atatürkçülüğün kalıplaşmasına, bir anlamda devrimin dondurulmasına karşıydı. İçinde bulunduğu koşullarda sadece kurumların değil, düşüncelerin de değişmesinin gerekliliğini biliyordu. Kemalizm'in Devrimcilik ilkesi, aynı zamanda bir "Sürekli Devrimcilik" anlayışını da yansıtmaktadır.
‘En ilerici kurumlar bile, zaman ve koşullar değiştikçe yenilenmeye ihtiyaç duyar’. En ileri devrimin bekçiliği ile yetinenler, günün birinde değişen koşulların gerisinde kalmaktan, tutuculaşmaktan kurtulamazlar.
Tüm modern toplumlarda laiklik vazgeçilmezdir. Tüm yurttaşlar, inancına mezhebine bakılmaksızın kanun önünde eşittir. Sağlıklı bir toplumda herkes inançların hepsine saygılı olmalıdır. Bu saygı kanunen koruma altına alınmalıdır. Bir inancı diğer bir inançtan üstün görmek, ötekileştirmek toplumun bölünmesine yol açar. Mustafa Kemal Atatürk bu konuyla ilgili “ Din gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez. Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır” demiştir. Din’ in bazı zümre ve kişiler tarafından, şahsi çıkarlar ve kirli emeller için kullanıldığına şahit oluyoruz. Bu gibi şahıslar dine hizmet etmemekte tam tersi temiz insanlarımızın temiz inançlarını sömürerek dine zarar vermektedir. Gerçekten inançlı ve eğitimli toplumlarda din Tanrı ile vicdan arasında temiz bir şekilde devam etmektedir. Eğitimli insanları din ile aldatmak mümkün değildir. Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi olarak amacımız laik bir yapı içinde tüm inançların güvence içinde yaşanmasını sağlamaktır.
Atatürk milliyetçiliği, Atatürk'ün millet tanımından yola çıkarak Kemalizm'in milliyetçilik ilkesini oluşturur.
Mustafa Kemal Atatürk hiçbir zaman kafatasçı bir milliyetçilik anlayışında olmamıştır. Atatürk'ün tanımladığı milliyetçilik; din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını vatandaşlık ve üst kimlik değerlerine dayandıran sivil milliyetçi bir vatanperverlik anlayışıdır.
Özgürlüklerin ve yurt bağımsızlığının sağlanması ve korunması ile iç işlerinin düzenlenmesi nasıl devletin görevi ise vatandaşların eğitimi, sağlığı ve ulaşımıyla ilgilenmesi de zorunlu görevleridir. "Devlet bireyin yerini alamaz. Devletin görevi genel koşulları göz önünde bulundurup bireylerin sağlıklı yaşama, gelişme ve kalkınmasına olanak sağlamaktır.
Devlet, memleketin asayiş ve savunmasıyla birlikte; kara, demir ve hava yollarıyla, taşıtlarıyla, iletişim kanallarıyla, memleketin hayvanlarıyla, üretimiyle, milletin genel servetiyle yakından ilgilidir. Memleket yönetiminde ve savunmasında, bu saydıklarımız, toptan, tüfekten, her türlü silahtan daha önemlidir.
Ekonomik ilişkilerde bireysel çıkarlar, toplumsal çıkarlarla tezat oluşturabilirler. Serbest piyasa en nihayetinde rekabete dayanır. Oysa yalnız serbest piyasa ile ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar kendilerini, bir serap karşısında, aldatılmaya terk edenlerdir. Parti olarak bireysel gelişime ve ticarete karşı değiliz. Tam tersine her anlamda bireysel özgürlüklerin ve ekonominin korunması gerektiğine inanıyoruz. Ancak bu bireysel kazançlar tekelleşmeye dönmeyip, bireysel ve tüzel üretimlerin toplum yararına ve toplumun ekonomik anlamda satın alabileceği düzeyde olmasını da sağlamalıyız.
Mustafa Kemal Atatürk; “Ferdin gelişimine mani olmamak bilhassa iktisadi sahadaki özgürlük ve teşebbüsler önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel yaratmaması demokrasi prensibinin önemli esasıdır. "Demokrasi, vatandaşa hayatını gerçekleştirmek ve her türlü bireysel ve sosyal görevlerinin yerine getirilmesi hürriyetini ve imkânını bırakır.” demiştir.
Ancak diğer taraftan sosyal devlet; toplumun ihtiyaç duyduğu ve özel teşebbüslerin sağlayamadığı her türlü hizmetle de ilgilenmek zorundadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında açılan fabrikalar (Şeker, Çimento, Demir, Tekstil vb.) toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuştur. Zaman içinde özel teşebbüslerin işletmeleri güçlenerek bu fabrikalara rakip olmuşlardır. Devletçilik ilkesine göre bu özel işletmeleri yok etmek yerine güçlendirmek gerekmektedir. Çünkü tüm ihtiyaçların devlet tarafından karşılanması mümkün değildir.
Bir taraftan da eğitim, sağlık, ulaşım vb. ekonomiyle değerlendirilemeyecek hizmetler vardır. Devlet; hasta, yaşlı, engelli vb. hürriyetlerinden tamamen yararlanamayan vatandaşlarına sağlıklı ve güvenli bir hayat sağlamak zorundadır. Bu anlamda devletin hastaneler, sağlık ocakları gibi sağlık kurumlarını açması gerekmektedir.
Cumhuriyetin en önemli unsurlarından biri de eğitimdir. Modern ve özgür bir toplumun oluşabilmesi için iyi bir eğitim alt yapısı kurulması gerekmektedir. Bu eğitimin temeli dünya ile yarışan etkin bir eğitim politikası uygulamaktır. Uygulanan bu eğitim, tüm yurttaşlara eşit, ulaşılabilir ve ücretsiz sağlanmalıdır.
Atatürk, "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma ve hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır." sözüyle bilime ve akla verdiği önemi açıkça ortaya koymakta aynı zamanda eğitimin nasıl olması gerektiğini de vurgulamaktadır. Atatürk döneminde İstanbul Darülfünunu kapatılarak, onun yerine Avrupa örneğine uygun olan İstanbul Üniversitesi açılmıştır. Bu üniversiteyi, Türkiye’de birçok yeni okulun ve bölümün açılması ve de modernize edilmesi takip etmiştir. Gerçekleştirilen eğitim devrimleri modern eğitimin oluşmasında büyük ve önemli adımlar olmuştur. Önümüzdeki süreçte Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi olarak ezberci eğitim yerine sorgulayan ve sorgulatan bir yapı oluşturmayı hedefliyoruz. Çocuklarımızı ve gençlerimizi dünya ile yarışan bir eğitim ile büyüteceğiz. Üniversitelerimizi özgürleştirip YÖK gibi baskıcı bir kurumu kaldıracağız. Özgür ve AR-GE’ ye önem veren gerçekten bilim üreten kurumlar oluşturacağız.
Ulaşım, alt yapı, denetim vb. unsurlar modern toplumun olmazsa olmazlarındandır.
Tüm vatandaşlarımızın sağlık ve ekonomi açısından kendini güvende hissetmesi için ‘Sigorta Sistemi’ ni güçlendirmeliyiz. Yurttaşlarda ev, iş, tarım, hayvan vb. hemen her alanda sigorta sistemi geliştirilip yarınlara güvenle bakılması sağlanmalıdır. Aynı zamanda her bir yurttaşın yaşlılık döneminde sağlık ve ekonomi açısından rahat etmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki emekliler ile Avrupalı emekliler arasındaki fark hepimizi üzmekte, yurttaşımızın hak etmediği emekli yaşamı şu anki hükümetin sosyal devlet anlayışında ne kadar başarısız olduğunu kanıtlamaktadır.
Atatürk, Devletçilik ilkesini, Halkçılık ilkesi ile bağlantılı olarak değerlendirmektedir.
Atatürk ulusal ekonomiyi inşa etme döneminde yabancı sermayeye hiç düşmanca yaklaşmamış, aksine "ülkesi üzerinde kötü emelleri olmayan bütün sermayedarlarla ve ülkelerle" işbirliği yapıldığını ve yapılacağını söylemiştir. Atatürk, ulusal ekonomiyi, sağlam temeller üzerine oturtma amacına yönelik olarak "İktisaden zayıf bir ulus, sefaletten kurtulamaz; toplumsal ve siyasi felaketten yakasını kurtaramaz." demiştir.
"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk, modern Türkiye'nin kuruluşunda bu düşüncesinden güç almıştır. Özgür olmak, başkaca güçlerin güdümüne girmemek ancak "siyasi, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık" ile gerçekleşmelidir.
Ulusal egemenlik; devleti yöneten en üstün güç olan egemenliğin kişilere veya belli zümrelere değil, doğrudan doğruya millete ait olmasıdır. Atatürk, TBMM'nin açıldığı ilk günden itibaren bütün gücün millette olduğunu defaten belirtmiştir. Ona göre, Millet her türlü isteğini yerine getirme gücüne sahiptir. Millet girişimlerinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur.
Atatürk, Türk milleti bir bütün haline gelmeden Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatmamış, hem zaferin hem de devrimlerin ulusal birlikle gerçekleştiğini belirtmiştir. Atatürk, bu görüşünü "Biz esasen milli mevcudiyetin temelini milli şuurda ve milli birlikte görmekteyiz." sözüyle ifade etmiştir. Ulusal birlik ilkesi doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 3. maddesi "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür." şeklinde düzenlenmiştir.
Atatürk, uygarlığı bir milletin devlet hayatında, fikir hayatında ve ekonomik hayatta gösterdiği ilerlemenin bileşkesi olarak tanımlamaktadır. Atatürk önderliğinde başlatılan Türk çağdaşlaşması, herhangi bir dış baskıdan kaynaklanmamaktadır. Atatürkçü çağdaşlaşmanın temelinde devlet olarak tam bağımsızlık, millet olarak egemenlik, birey olarak hak ve hürriyetler söz konusudur.
Biz Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi olarak Atatürk İlke ve Devrimleri ışığında ülkemizi sürüklenmek istenen uçurumdan kurtarmak ve ülkemizi 21. Yüzyılda hak ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için yola çıktık. Amacımız bu yolda hep beraber, birlik içinde liyakate dayalı, gerçek demokrasinin uygulandığı, özgür düşünceyi, ortak aklı ve örgütlüğü inşa etmektir. Biz inandığımız bu yola dinlenmemek üzere çıktık. Çünkü biliyoruz: Haklıyız, hazırız ve başarmak zorundayız…
Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi tüm Türk Milletine Hayırlı olsun…
CUMHURİYETÇİ AYDINLANMA PARTİSİ
Kurucu Genel Başkanı // Ali Berham ŞAHBUDAK