Suriye muhalefetinin oluşturduğu Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrolündeki Suriye Ulusal Ordusu'nun (SMO) Halep kentini ele geçirmesi, Ortadoğu'da bambaşka bir durum yarattı.
Belli nedenlerle Rusya ve İran'dan askeri yardım alamayan Beşar Esad rejimi bu sefer kendini koruyamayacak ve "dikişlerinden" "çökecek" gibi görünüyor. Edinilen son bilgilere göre muhalif güçler Halep ve Hama'nın ardından Tel Rıfat kentine de girdi. Şam'da Ulusal Muhafızların Beşar Esad'a karşı ayaklandığı bildirildi. Beşar Esad ve eşinin artık ülkede olmadığı, başkanlık sarayının ele geçirildiği söyleniyor.
"Suriye'deki süreçler Güney Kafkasya'yı da etkileyecektir."
Ermeni siyaset bilimci Hrant Mikaelyan bunu yerel medyaya (Axar.az) yaptığı açıklamada söyledi. Uluslararası siyaset bilimcilerinin aylar önce İran'a ana darbenin Suriye'de vurulabileceğini hatırlattı: "İran'a karşı ilk darbe Lübnan'da vuruldu - Hizbullah zayıfladı. Şimdi Suriye'deki İran destekli güçler dağıtılıyor. Bu politika Rusya ve İran'a yöneliktir. Bu şekilde onları Ukrayna ve Güney Kafkasya dahil diğer cephelerden uzaklaştırıp yeni bir savaşın içine sokmaya çalışıyorlar."
Ona göre Suriye'deki saldırı, İran ve Rusya açısından çok ciddi bir imaj darbesi çünkü artık oradaki isyancılar önemli başarılar elde etti: "Hükümet güçleri, Türkiye'nin desteklediği militanları durdurmaya, durumu istikrara kavuşturmaya ve onları da etkisiz hale getirmeye çalışacak. Arkanıza yaslanın. Bu süreç aylar sürebilir. Bu da İran'ın kabiliyetlerini azaltacaktır ki bu da Ermenistan için tehlikelidir. Son yıllarda Ermenistan'ın güvenliği ağırlıklı olarak İran faktörüyle sağlanıyordu ve İran ne kadar saparsa Ermenistan için de o kadar sorun yaşanacaktır. Trump döneminde bile İsrail ve ABD'nin İran'ı birlikte vurma tehlikesi var ve şimdi Suriye'yi ara hedef olarak seçmiş olabilirler."
Türkiye'nin perde arkasında rolü nedir?
Bu arada Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Irak'tan Türkiye ile müzakerelerde arabuluculuk yapmasını istediği ancak Bağdat'ın yanıt vermediği bildirildi. Suriye muhalif televizyon kanalının kaynakları bunu söyledi. Esad'ın Türk tarafıyla görüşmek üzere Antalya'ya bir güvenlik ekibi gönderdiği bildirildi.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Suriye, Beşar Esad döneminde birkaç yıl önce parlamento düzeyinde sahte "Ermeni soykırımını" Erdoğan'ın acısına kadar tanıyan yarı Müslüman Lübnan'dan sonra tek Arap ülkesidir. Bazı uzmanlara göre Esad'ın ardından karar tersine dönebilir.
Peki Beşar Esad'ın iktidarını kurtarma şansı var mı? Esad rejiminin çöküşü bölgeye, Güney Kafkasya'ya ve Türkiye'ye ne vaat ediyor?
Oktay Gasimov
Siyaset bilimci Oktay Gasimov, Yeni Müsavat'a Suriye'deki olayların çok derin ve karmaşık olduğunu söyledi. Öyle bir durum var ki kimin kimi savunduğunu, kimin kime karşı olduğunu tam olarak tespit etmek zor: "Özellikle Suriye'nin İdlib bölgesinde yaşanan olayların başladığını dikkate alırsak o bölge kontrol altına alındı. İç savaşın başlangıcından bu yana muhalefetin. Türkiye'ye yakın sayılan bazı gruplar da bu alanlarda faaliyet gösteriyor. Ancak bu bölgedeki kontrolün çoğunluğunun Hayati Tahriri Şam terör örgütünün elinde olduğu da dikkate alınmalı. Bu grup IŞİD'den ayrılan bir grup. Artık bunların arkasında kimin olduğunu söylemek oldukça zor. Ama IŞİD'in yaratıcısı hangi devlet olursa olsun HTŞ'nin arkasında aynı güç olduğunu düşünürsek. Herkes IŞİD'i hangi ülkelerin yarattığını hatırlıyor. HTŞ grubunun Türkiye ile hiçbir bağlantısı yoktur. Bu grup Türkiye'de terör örgütü olarak biliniyor. Rusya ve Ermenistan medya kaynaklarında bu olaylarda Türkiye'nin parmağı olduğuna dair iddialar yer alıyor. Özellikle Rusya'da şovenist milliyetçi çevreler ve Ermeni propagandacılar, Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmak için bu tür yanlış bilgileri yayıyorlar. Türkiye'nin tutumuna gelince, Türkiye'nin tutumu Suriye'nin toprak bütünlüğünü tam olarak desteklediği yönündedir. Türkiye'nin tutumu da bölgedeki tüm devletlerin askeri birliklerinin Suriye topraklarından çekilmesi yönündedir. Rusya'nın Suriye'de iki askeri üssü var, Suriye'de 10.000'lerce İranlı vekil güç faaliyet gösteriyor ve Esad rejimi fiilen İran'a bağımlı durumda. Bu nokta aynı zamanda Suriye'de müttefik olan Rusya ile İran arasında da bazı gerginliklerin yaşanmasına neden oldu. Suriye hava sahası tamamen Rusya'nın kontrolünde olmasına rağmen zaman zaman ABD veya İsrail havacılığının Suriye'deki İran üslerini vurduğunu, Rusya'nın ise bunu durdurmadığını görüyoruz. Bunun temel nedeni Rusya ve İran'ın Suriye rejimini koruma konusunda ortak çıkarlara sahip olmasına rağmen bazı konularda farklı pozisyonlara sahip olmalarıdır. Ayrıca HTŞ güçlerinin İdlib'den Halep'e, oradan Hama, Humus'a kadar olan saldırılarına baktığınızda bunun büyük ölçüde ABD'nin işine yaradığı ve İsrail'in çıkarına olduğu açıkça görülüyor. İsrail, Esad rejimini devirmekle ilgileniyor. Böyle bir hareketin varlığı Esad rejimine ciddi bir darbedir ve rejimi zayıflatır."
Beşar Esad'ın iç güçlerinin oldukça sınırlı olması nedeniyle yalnızca İran ve Rusya güçlerinin sürece müdahalesini umduğunu kaydeden siyaset bilimci, "Elbette Suriye'de bu olayların başlatılması şu anda Rusya'nın çıkarına değil. Bu açıdan Rusya'nın Ukrayna cephesinden bir miktar rezervi Suriye cephesine atması gerekecek. Bu, Rusya'nın Ukrayna cephesinde belirli bir zayıflamasına yol açacaktır."
O. Gasimov, Suriye'de bulunan ABD, Rusya ve İran'ın aslında Türkiye'nin çıkarlarını kabul etmeden buraya yerleşmeye çalıştığını belirterek, "Gerçi Suriye ile Türkiye arasındaki devlet sınırı 907 kilometre uzunluğunda. Bu dönemde Rusya ve Amerika bölgeye yerleşerek kaba bir şekilde Türkiye'nin çıkarlarına sırt çevirmişlerdir. Bu durum 2015 yılındaki “Zeytin Dalı” operasyonu ve sonrasındaki operasyonlarda da kendini göstermiştir. O dönemde Rusya ve ABD Türkiye'ye PKK ve PYD konusunda sözler vermiş olsa da bu sözler yerine getirilmedi. ABD, Suriye topraklarının Türkiye sınırındaki bir bölümünde PKK ve PYD üzerinden sözde bir devlet kurmaya çalışıyor. Türkiye buna izin vermeyecektir. Türkiye'nin menfaati, Türkiye'ye sığınan 6 milyondan fazla Suriyeli mültecinin ülkelerine dönmesidir. Ancak Esad rejimi bunu kabul etmiyor. Bu Türkiye'nin çıkarına değil. Ankara yılın başından bu yana defalarca Esad'a müzakere masasına oturma teklifinde bulundu ancak Esad rejimi, Türk birlikleri Suriye'den ayrılana kadar müzakere masasına oturmayacağını açıkladı. Bu oyuncak rejim sadece Türkiye'yi düşmanlaştırmaya çalışıyor. Bütün bunlara rağmen Türkiye Halep sürecine katılmıyor. Türkiye sadece Türkmen köylerinin satın alınmasına katılmaktadır.
Siyaset bilimci, Esad rejiminin devrilmesi halinde bunun öncelikle İran nüfuzuna ciddi bir darbe anlamına geleceğini, Rusya'nın pozisyonunun zayıflayacağını, PKK PYD meselesinin Türkiye ile ABD arasında yeniden ciddi bir sorun olarak ortaya çıkacağını vurguladı: " Ancak PKK ve PYD'nin zayıflatılması Türkiye'nin çıkarına olacaktır. Eğer Türkiye'nin istediği 30 kilometrelik güvenlik bölgesi Suriye'de oluşturulursa ve Türkiye'nin çıkarları diğer güçler tarafından da kabul edilirse bu olumlu bir durum olarak değerlendirilebilir. Beşar Esad rejiminin devrilmesinin iki ülke açısından özellikle olumsuz sonuçları olacaktır. Bu ülkeler Rusya ve İran'dır. Türkiye'nin söz konusu çıkarları sağlanırsa bu sürecin Güney Kafkasya'ya da olumlu etkileri olacaktır."
Etibar SEYİDAĞA