10117,34%0,59
34,87% 0,03
36,68% 0,18
3034,93% -0,35
4884,17% 0,32
Baba Mahmut Muslihan Twitter hesabından bir açıklama yaparak süreci anlattı ve olayı yargıya taşıdıklarını belirtti.
Baba Muslihan açıklamasında " Geçtiğimiz hafta vefat eden evladımız Mustafa Zeyd'in ihmal sonucu nasıl hayatını kaybettiğini anlatacağız.
Uzun uzun olay örgüsünü yazdık fakat kısa ve öz şekliyle kamuoyuna duyurmanın daha yararlı olduğuna karar verdik.
Mustafa Zeyd, 02.05.2022 tarihinde 28 haftalık olarak İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde (Çapa) dünyaya geldi.
Doğum sürecinde geçirdiği beyin kanaması sonucu hidrosefali, Serebral Palsi ve Epilepsi hastalıklarıyla hayatına devam etmek zorunda kaldı. Bu sebeple 2022 yılı içinde kendisine şant takıldı ve tıbbi durumu aynı hastane tarafından takip edildi.
12 Kasım 2024 tarihinde ise kusma şikâyeti ve huzursuzluk nedeniyle hastaneye başvurduk.
Beyin Cerrahi Servisi beyin omurilik sıvısında bir miktar azalma olduğunu söyleyip şant ayarını değiştirdi.
17.11.2024 Pazar günü saat 19:30 sıralarında şiddetli bir istifra ve huzursuzluk şikayetiyle tekrar Çapa'ya geldik. Çocuk acilden giriş yaptık, muayene edildi. Bilgisayarlı Tomografı, Ultrason, Grafi, kan ve idrar tahlili yapıldı.
Beyin Cerrahi'ye istek açıldı, bir doktor gelip gördü ancak elle muayene yapmadan “bizlik bir durum yok” diyerek ayrıldı. Çocuk acil servisi, belirtilerin şant enfeksiyonu/problemi olabileceğini ifade ediyor, Beyin Cerrahi'ye 3 kere istekte bulunuyor fakat Beyin Cerrahi bir türlü problemin kendileriyle ilgili olduğunu kabul etmiyordu.
Bizi çocuk cerrahisine sevk ettiler, lavman yapıldı. Cerrahi bir müdahaleyi gerektirecek durumun olmadığı söylendi.
Tekrar çocuk acil servisine gitmek zorunda kaldık. Beyin Cerrahi kendisine ait bir sorun olmadığını belirttiği için çocuk acil servisi de akla uygun olmayan ihtimaller üzerinde durdu.
Bir yandan da şant enfeksiyonu ihtimaline karşı yüksek dozda antibiyotik verildiği bizlere iletildi.
O gece konuşmasından Türk kökenli olmadığını anladığımız bir doktor; "Nöbet ilaçlarını veriyor musunuz, vermediğiniz taktirde nöbetleri başlar" dedi. Nedenini sorduk; "Biz şanttan şüpheleniyoruz" dedi.
Dakikalar ilerledikçe Mustafa Zeyd’in durumu kötüleşiyor, 30-40 saniyede bir ellerini ve ayaklarını var gücüyle ittiriyordu.
İş kısa süre aralıklarıyla doktorun odasına gitmemize döndü. Hekimlere bir kere daha; şant enfeksiyonu belirtileri mevcut dememize rağmen kulağından olabileceğini söylediler. Kulağını incelemeye başladılar. Kulağındaki kızarıklık nedeniyle bu şekilde çırpındığını iddia ettiler. Mustafa Zeyd bu sırada kana benzer şekilde kırmızı renkli sıvı kusuyordu. Kan benzeri parçacıkları hekime gösterdiğimizde, "Bu sorun oluşturacak düzeyde değil" denildi.
Tekrar çocuk cerrahisi geldi, BT çekildi. Bu sefer de “gaz var” dediler. Karın masajı yapmamızı istediler. Defalarca bu şant enfeksiyonu/sorunu olabilir dememize ve onlar da bu kanaatte olmalarına rağmen sözlerini Beyin Cerrahi Servisi doktorlarına geçiremediler.
18 Kasım sabahına doğru Mustafa Zeyd’in durumu dayanılmaz bir hal aldı. Tekrar radyolojik çekimler yapıldı ve nefes almasını sağlamak için daha fazla destek sağlayan solunum cihazına bağlandı.
Sabah olmuştu, vizit başlamış ve Mustafa Zeyd çırpınmaya devam ediyordu.
Dekan Prof. Dr. Tufan Tüfek'i arayıp kendimi tanıttım. "Hocam çocuğun durumu kötü müdahale edilmiyor, size videosunu atayım" dedim.
30 dakika sonra Tufan hoca şu mesajı attı; "Bu hastaya beyin cerrahi tarafından dün gece itibariyle birkaç kez bakılmış şuan vaka toplantısında çocuğun durumunu konuşuyorlarmış."
Kendisine teşekkür ettik.
Mustafa Zeyd'in saatler süren çırpınışlarına rağmen Beyin Cerrahisi tarafından yanına gelerek 1 ya da 2 kez kontrol edildi. Beyin Cerrahi hastayı kabul etmiyordu.
18 Kasım 2024 Saat 11.00 11.30 civarıydı. İstenilen müdahale hala yapılamamış, Mustafa Zeyd inlemekteydi. 15-16 saat civarında aralıksız ağlaması sürmekteydi. Yüzü gözü şişmiş, dudakları çatlamıştı.
Verilen ağrı kesici ve antibiyotiklerin işe yaramadığı görülüyordu zira Mustafa Zeyd'in ağlaması daha da şiddetleniyor, nefesi kesiliyordu. Son çare olarak çocuğu başka hastaneye sevk edin buradan çıkaracağız diye belirttik. Çocuğu sevke yanaşmadılar ve ilerleyen zaman diliminde Beyin Cerrahisi Servisinden bir personel geldi ve şunları aktardı; "Bizlik bir durum yok ama daha iyi gözlemek amacıyla Prof. Dr. Pulat Akın Sabancı hoca sizi misafir edelim dedi, buranın (çocuk müşahade binası eski) şartları da kötü" açıklamasında buldu.
Ambulans geldi, nabız ve solunum desteği ile Beyin Cerrahi yeni binaya sevk edildi. Yatağa geçtik, personel ciddi vaka olarak görülen Mustafa Zeyd'e solunum cihazını ve kalp ritmini ölçen cihazı takmıyordu. Solunum maskesi ve ritim cihazı için defalarca gidip konuştuk, ancak bu ısrarımız neticesinde zorlamayla taktılar.
Akabinde Beyin Cerrahisi Servisinde görevli Araştırma Görevlisi Dr. Cafer İkbal Gülsever adlı personel geldi. Çocuğun durumu kötü müdahale edin dememize rağmen rahat tavırlarıyla, "böyle yapacaksanız dışarı çıkın aksi halde çıkarttırırız" dedi. Bu esnada Mustafa Zeyd sessizliğe büründü. Biz uykuya daldığını sandık ve rahatladığını düşündük ancak aniden ağzından köpükler geldi, vücudu soğudu ve artık hiçbir tepki vermez oldu. Bu sırada başında bulunan Dr. Cafer İkbal Gülsever bizi dışarı çıkardı.
Çocuk acile bir türlü gelmeyen Beyin Cerrahi ekibi odaya doldu. Acil müdahale ediliyordu. Biz ise kapıdaydık. Entübe edip, tekrar BT çekimine götürdüklerini söylediler. Sonrasında kendimizi ameliyathane kapısında bulduk. Personel BT'de sıvı birikmesi olduğunu söylüyor ve bizden form imzalamamızı istiyordu. Ne olduğunu bilmediğimiz evrakları okumadan alelacele imzaladık zira tedavinin buna bağlı olduğu söyleniyordu.
"Defalarca BT çekildi, bu kadar kısa sürede nasıl olur da böylesine bir gelişme yaşanır" diye sorduk. Bunun hukuki boyutları olacak dedik.
Bu ifadelerimiz, ameliyathanede Pulat Akın Sabancı'ya iletilmiş olmalı ki, ameliyathane kapısına gelip; "Çocuğun durumu kritik, isterseniz BT'leri inceleyelim, size gösterelim" diye konuştu.
"Çocuğu bu halde bırakmayız, ameliyat sonlansın daha sonra konuşacağız" dedik.
O ana kadar yapılmayan müdahale, Mustafa Zeyd'in ağzından köpükler çıktıktan sonra yapıldı.
Ameliyat süreci başlamıştı, saat 13’ten sonra kafasının arka bölümündeki şantın bozulduğunu ve müdahale edildiğini aktardılar. Beyin Cerrahi Servisi doktorları ve ekibi, Mustafa Zeyd'in hastane sürecinde kafasının arkasındaki şantı hiç elle muayene etmemişti.
Radyolojik verilerde problem oluşturmayan (!) sıvı, neşteri vurunca fışkırmıştı. “Fışkırdı” ifadesi Beyin Cerrahi Servisi personeline ait.
Mustafa Zeyd'in kalp ritminin düştüğü kalp masajı başlandığı açıklandı.
Daha sonra ise anestezi hekimi geldi ve durumu kritik yoğun bakıma aldık, dedi.
Biraz geçtikten sonra yine kalbinin durduğu, tekrar kalp masajına başlandığı ve adrenalin verildiği söylendi.
Kısa bir süre sonra ise Prof. Dr. Pulat Akın Sabancı, "Yapılan müdahalelere rağmen Mustafa Zeyd'in kurtarılamadığını" söyleyerek ayrıldı.
Çocuğun ölüm raporunda "doğal ölüm " yazıyordu.
Mustafa Zeyd’in tıbbi geçmişini ve bu geçmişte 22 Ağustos 2022’de benzer şikayetlerle gelinen aynı serviste şant enfeksiyonuna bağlı ameliyat geçirip 3 ay kadar hastanede yattığını bilmelerine rağmen tüm bunları göz ardı eden Beyin Cerrahi Servisi doktorlarının tutumunu “kasten öldürmenin ihmali davranışla gerçekleştirilmesi” veya “bilinçli taksir” yahut en hafif ifadeyle “ağır kusur” olarak nitelendirebiliriz.
Mustafa Zeyd'i 19 Kasım Salı günü defnettik, gerekli görüşmeleri yapıp hukuki süreci başlatmış bulunuyoruz.
Mustafa Zeyd'in ölümünde en ufak ihmali olanların dahi mahkeme önünde yargılanmaları için elimizden geleni yapacağız.
Süreçte bizimle birlikte yer alan ve yardımlarını esirgemeyen, acımızı paylaşan herkese teşekkür ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur" dedi.