9432,55%-0,61
38,40% 0,20
43,69% -0,02
4094,52% -0,84
6581,38% -0,97
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel; BBC, Deutsche Welle, The Guardian'ın ardından dün Financial Times'a açıklamalarda bulunmuştu. Özel'in ardından Ekrem İmamoğlu da İngiliz merkezli Financial Times'a yazı yazdı.
2019'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten beri bir alternatif arayışı içinde olduğunu vurgulayan İmamoğlu, tutuklanmasının "bir uyanışı tetiklediğini" öne sürdü. Batı'ya çağrıda bulunan İmamoğlu, "Dünyanın dört bir yanında demokratik dayanışma, ortak geleceğimizi inşa etmek için artık elzemdir." dedi.
İktidarın mevcut politikalarının devam etmesinin "bölgesel istikrarsızlığı derinleştireceğini" ifade eden İmamoğlu, "Aksi takdirde yatırımcı güveni kaybolur ve sermaye başka yerlere akar. Aksi takdirde yatırımcı güveni kaybolur ve sermaye başka yerlere akar" ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin demokratik geleceği dünyayı neden ilgilendiriyor?" başlığını kullanan İmamoğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Hükümetin muhalefeti ezme girişimi sırasında tutuklanmam ülkemin istikrarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan ve hem Karadeniz hem de Doğu Akdeniz'e demir atan Türkiye, kıtaların, kültürlerin ve çatışma bölgelerinin kesiştiği bir noktada yer alıyor. Kuzeyinde Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı. Güneyde ise Orta Doğu. Tüm bunlara rağmen Türkiye küresel ticaret, güvenlik ve diplomaside kilit bir oyuncu olmaya devam ediyor. Yönümüz sadece bizim için değil, uluslararası düzenin istikrarı için de önemli"
"Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışından bu yana Türkiye'nin izlediği yol ilgi çekici bir model sunuyordu: çoğunluğu Müslüman, laik, demokratik bir cumhuriyet moderniteye doğru yol alıyordu. Ancak Recep Tayyip Erdoğan'ın 22 yıllık iktidarında bu model çözüldü. Demokratik kurumlar aşındı, muhalefet suçlu ilan edildi ve yargı silahlandırıldı. Bu demokratik çürüme ekonomik krizi derinleştirdi ve halkın umutsuzluğunu yaydı"
"2019'da İstanbul Belediye Başkanı olduğumdan beri bir alternatif arayışı içindeyim. Erdoğan'ın otoriter popülizminin aksine - uzun vaatler, kısa icraatlar - benim kalkınmacı insan odaklı dediğim şeyi tanıttık: insan onuruna, pratik çözümlere ve kamu güvenine dayanan bir sivil model. Bu vizyon, 2024 yılında İstanbul'un 16 milyon sakinine üçüncü kez belediye başkanı seçildiğimde teyit edildi. Zaferimiz, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) ulusal çapta elde ettiği kapsamlı başarının bir parçasıydı. Mesaj açıktı: Türkiye halkı değişime hazır"
"Kamuoyu desteği arttıkça, başkan adaylığımı ilan ettim. Ancak hükümet bu ivmeye saygı göstermek yerine baskılarını arttırdı. Yönetimimizi soruşturmalarla ve belediye hizmetlerini engellemek için tehditlerle doldurdular. Otuz yılı aşkın bir süre önce verilen ve başkanlık görevi için gerekli olan üniversite diplomam keyfi bir şekilde iptal edildi. Ardından, 19 Mart'ta, adaylığımın resmen onaylanmasından dört gün önce, yüzlerce polis evimi kuşattı. Aralarında en yakın danışmanlarım ve belediye çalışma arkadaşlarımın da bulunduğu 100'den fazla kişiyle birlikte yolsuzluk ve terörizme yardım gibi asılsız suçlamalarla gözaltına alındım"
"Bu satırları, birçok seçilmiş yetkili, akademisyen, gazeteci ve aktivistin de tutulduğu Silivri Cezaevi'ndeki bir hücreden yazıyorum. Bir avuç sözde “gizli tanığın” belirsiz söylentilerine dayanılarak hapsedildim. Hakkımda verilmiş bir mahkumiyet kararı yok. Ben siyasi bir mahkumum. Beni parmaklıklar ardına yerleştirmek Erdoğan için bir zafer değildir. Aksine, bir uyanışı tetikledi. Sokaklara ilk dökülenler öğrenciler oldu. Erdoğan'ın patronaj ağlarına bağlı medya ve işletmelere karşı boykotlar başlatan ve tabanda mitingler düzenleyen yüz binlerce kişi katıldı. CHP'nin beni cumhurbaşkanı adayı olarak göstermek için yaptığı açık önseçime 15 milyondan fazla yurttaş katıldı. Bu, demokratik geleceğimiz için kolektif bir tavırdır"
Türkiye'nin istikrarı hiçbir zaman sadece kendi vatandaşları için önemli olmamıştır. NATO'nun ikinci büyük ordusu, Avrupa Konseyi'nin imzacısı ve AB üyeliği için uzun süredir aday olan bir ülke olarak, siyasi yönelimimiz Avrupa'nın, transatlantik ittifakın ve daha geniş Orta Doğu ve Kafkasya bölgesinin güvenliği için merkezi bir öneme sahiptir. Ukrayna'daki savaş, bu jeopolitik yay boyunca stratejik eşgüdümün ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu göstermiştir. Suriye'deki gelişmeler ve Gazze'de devam eden trajedi, istikrarsızlığın ne kadar hızlı bir şekilde sınır ötesine yayılabileceğini göstermektedir"
"AB büyüyen sınamalara karşı kendini güçlendirmeye çalışırken, demokratik bir Türkiye'nin varlığı vazgeçilmezdir. Gençlerini susturan, muhalefeti ezen ve korkuyla yöneten bir rejim sadece bölgesel istikrarsızlığı derinleştirecektir. Küresel tedarik zincirleri yeniden şekillenirken, coğrafyamız ve sanayi tabanımız bizi doğal bir ortak haline getiriyor. Ancak bu potansiyel ancak ülkenin güvenilir, şeffaf ve kurallara dayalı ekonomi politikalarıyla yönetilmesi halinde hayata geçirilebilir. Aksi takdirde yatırımcı güveni kaybolur ve sermaye başka yerlere akar"
"Türk halkı iki yüzyılı aşkın bir süredir anayasacılık, sivil temsil ve adalet için mücadele ederek otoriterliğin Türkiye'nin doğal durumu olduğu efsanesini çürüttü. Dünyanın dört bir yanında demokratik dayanışma, ortak geleceğimizi inşa etmek için artık elzemdir. Küresel demokratik gerileme dalgası Türkiye'de başlamış olabilir. Geri püskürtmenin burada da başlayacağına inanıyorum"