Düşünce ve İfade Özgürlüğü Vurgusu
Baro açıklamasında, son dönemde düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelere değinilerek şu ifadeler yer aldı:
"Düşünceyi yayma ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilebilecek sözler ve yazılar nedeniyle soruşturmalar açılması; parti genel başkanları ve yöneticilerinin, belediye başkanlarının, cumhurbaşkanına hakaret, terörle mücadelede görev alanların hedef gösterilmesi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik gibi suçlamalarla soruşturulması, gözaltına alınması ve tutuklanması, ifade özgürlüğü ve demokratik siyasetin sınırlarını iyice daraltmıştır."
Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelere Atıf
Baro, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hakların ihlal edildiğini belirtti. Açıklamada, yargı organlarının ve idari makamların, Anayasa’ya uygun davranmakla yükümlü olduğu vurgulanarak, şu ifadeler kullanıldı:
"Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi gereğince yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar Anayasa’ya uygun davranmak zorundadır. Ancak son dönemde yaşananlar, Anayasa’nın siyasal iktidar eliyle ve kimi yargısal uygulamalarla etkisiz hale getirildiğini göstermektedir."
"Anayasasızlaştırma Süreci" Eleştirisi
İstanbul Barosu, yargı eliyle siyasete müdahalenin, "Anayasasızlaştırma sürecinin bir parçası" olduğunu ifade ederek, bu durumun hukukun üstünlüğüne zarar verdiğini belirtti. Baro, açıklamasını şu taahhütle sonlandırdı:
"Hukuka aykırılık kimden gelirse gelsin ve kime dönük olursa olsun, hukuku savunmak, hukuku etkili kılmaya çalışmak hukukçuların ve baroların ortak sorumluluğudur. İstanbul Barosu olarak her koşulda Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere sahip çıkacağımızı kamuoyuna duyururuz."
İstanbul Barosu’nun açıklaması, yargı süreçlerinin demokratik siyaseti ve ifade özgürlüğünü nasıl etkilediğine yönelik tartışmaları bir kez daha gündeme taşıdı. Baro, hukukun üstünlüğünün korunması gerektiğini vurgulayarak, bu süreçlere karşı hukuki dayanışma çağrısında bulundu.
Kaynak : PHA