9777,46%-0,53
34,16% 0,08
38,11% -0,21
2913,97% -0,65
4899,30% 0,64
21.06.1934 tarihinde kabul edilen 2525 sayılı “SOY ADI YASASI”nın gerekçeleri üzerinde en çok vurgulanan noktalar, daha doğrusu, insanların aklında kalan noktalar;
1) Aynı adlardan dolayı ortaya çıkan karışıklık, (özellikle askere almalarda ve tıbbi kayıtlarda yaşanan sıkıntılar)
2) Ortaçağda Tapınak şövalyelerinin uyguladığı iktisadi modelinin yanı sıra toplumsal düzeyde bilimi, sorgulamayı ve yeniliği temel alan maturidilik yerine sorgulamayı reddeden, biatı, kabullenmeyi temel alan eşariliğin Türk ülkelerinde hain vezir Nizamülmülk tarafından uygulanması sonucu ortaya çıkan bağımlılık kavramlarına karşı durma1 (ağa, hacı, hoca, efendi,bey v.b),
3) Gülünç adların engellenmesi idi.
Hatta Batı ülkelerinde de soy adları var bizde de olması gerektiği de ortaya konulmuştur.
İlk üç madde doğal olarak olması, uygulanması gereken koşullardır. Ancak sürekli bunları göz önünde tutarak yasanın gerçek amacının sümen altı edilmesine yol açmaktadır. Başka bir deyişle; unutturulması amaçlanmaktadır.
Gerçek amaç nedir?
Daha doğrusu gizlenen, öğrenilmesi istenmeyen amaç nedir?
Hatta; soyadı birleşik yazılmasına karşın yasa başlığı ayrı yazılarak ilk bakışta bile bilinçaltına verilmek istenen ileti nedir?
Tek sözcükle belirtmek gerekirde: TÜRKLEŞMEK
Bu kavramı anlatmak için tarihsel süreç içerisinde vermek gerekirse iki Türk büyüğümüzün söylemleri yeterli olacaktır.
Türkçülüğün düşünürlerinden Prof. Dr. Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset2 adlı yapıtında dediği üzere;
“Türklerin büyük çoğunluğu geçmişlerini unutmuşlardır. Bu nedenledir ki; her şeyden önce bir ulusal bilinç uyandırmak ve yaratmak gerekecektir”
Akçura, ileriyi görebilen gerçek bir düşünür olduğu için, “ulusal bilinç oluşturmak ve yaratmak” söylemine yönelik günümüze değin yapay, gerçeği yansıtmayan, yalnıcza toplumda anlamsız soru işareti oluşturmaya, kendinden kuşku yaratmaya neden oluşturmaya yönelik tartışmalara da bir nokta koymuştu;
“Gördüm ki, hukuku korunacak, zihinleri temizlenecek, fikirleri sevindirilecek Türk, sandığım gibi şimdi bile Hanbalık’tan3 Karadağ’a Timur yarımadasından karalar iline kadar Asya, Avrupa ve Afrika’nın önemli birer kısmını kaplayan büyük ırkın efradından herhangi bir Türk olmayıp, ancak Osmanlı Devleti tebaası olan bir Batı Türkü’dür. Türk, yalnız onları biliyor, onları görüyor. Türk için Türklüğün askeri, siyasi ve medeni geçmişi yalnız Hüdevendigârlardan, Fatihlerden, Selimlerden, İbn Kemallerden, Nefilerden, Bakilerden, Evliya Çelebilerden, Kemallerden oluşuyor; Oğuzlara, Cengizlere,4 Timurlara, Uluğ Beylere, Farabilere, İbni Sinalara, Nevailere kadar varamıyor”
T.C. Kurucu Önderi Gazi Başbuğ Son Bilge Kağan Mustafa Kemal Atatürk de bu çerçevede;
“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır"
“Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil (SOYLU) kanda mevcuttur”
söylemleri tam da bu noktaya işaret etmektedir.
Yani Türkleşmek kavramından çıkarılması ve bilinmesi gereken çerçeve Türklüklerini unutmuş olan, yaşatılmış olan değişik soykırım türleriyle kendini unutan, benliğini yitiren, asimile olmaya (erimeye) yüz tutmuş köklü tarihe ve geçmişe sahip olan büyük Türk ulusunun kendini anımsamasıdır.
Yapay tartışma oluşturmak için söylendiği gibi Türk olmayanları Türk yapmak amaçlanmadığı gibi, buna yönelik bir baskı oluşturmak da söz konusu değildir. Aksine böyle bir baskı yapılmak istenseydi geçmiş dönemlerde yapılırdı ki; günümüzde farklı adlar altında toplumlar oluşmazdı. Dolayısıyla temelinde saygı ve sevgi olan Türkçülük anlayışındaki bu durum tüm insanlık değerlerini kapsayacak kadar evrensel nitelikte olduğunu da göstermektedir.
Bu çerçevede kamutayda yapılan “SOY ADI YASASI” görüşmelerde bu temel amaç dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından özel olarak vurgulanmıştır;
“Bu kanundan maksat ailesine ismini veren adamın, şerefini, o aile efradının kendi ismiyle beraber yazılması ve söylenmesidir. BU SURETLE KENDİSİ VE AİLESİ, DEDESİ, HEPSİ HATIRLANMIŞ OLUYOR”
Bu anlamda “SOY ADI YASASI”nın 1. maddesi;
“Her Türk öz adından başka soy adını da taşımağa mecburdur.” olarak düzenlenmiştir.
“İstikbal Göklerdedir” diyerek bir ipucu veren Atatürk’ü dinleyerek köklerini bilen Türk, geleceğine giderek, Oğuz Kağan’ın bırakıtına (miras) sahip çıkacaktır, çıkmalıdır.
Söz konusu önemli bu kanunun işlemesine, uygulanmasına yönelik olarak bir de “SOY ADI NİZAMNAMESİ” düzenlenmiştir. Yürürlük maddeleriyle birlikte toplam 54 maddeden oluşan bu ayrıntılı nizamname pek bilinmez.
Bu nizamnamenin de 1. maddesi yasadaki düzenlemenin aynısı olarak yazılmıştır;
“Her Türk, öz adından başka soy adı da taşımayacaktır.”
Türk Devrimi her anlamda ve her alanda kendini göstermektedir. 15 Nisan 1931 tarihinde kurulan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Sonra adı Türk Tarih Kurumu olarak güncellendi) ile tarihini kendisi yazmaya çalışan, 12 Temmuz 1932 Türk Dil Kurumu ile yıllarca unutturulmaya çalışılan anadilini bilim dili durumuna getiren Türk toplumu artık kendine töresini yeniden gerçekleştirerek soy adını alarak ad koyma törenini gerçekleştirmeye başlamıştır.
Murat Kalyoncu (Türkbilimci)
Bürküt Birliği Başkanı
Notlar:
1 26.11.1934 tarihli 2590 sayılı “Efendi, Bey, Paşa Gibi Lakap ve Unvanların Kaldırılmasına Dair Kanun” ile sürmüştür.
2 Yapıtın yazılma tarihi 1904’tür.
3 Çin’in başkenti (Şimdiki adı Pekin ya da Beijing)
4 Cengiz Han’ı ve imparatorluğunu Türk olarak açıkça belirttiği görülmektedir.