Biraz karışık bir yazı olacak, ağır bir gün... Savaş başlayınca ilk güvercinler oraları terk eder. Serçeler biraz farklı canlılar yani gri serçeler doğdukları yere biraz daha bağlılar. Gri serçelerin "cıvıltı-cıvıltı" sesleri aslında güzel bir edebiyat değil, bu sefer müzikli bir hikaye, insanlar için umudun kalmadığı, ağaçların yandığı, ağaçların yandığı bir zamanda anayurtlarını terk eden kuşların sonuncusu onlar. su kuruyor... Nereye gidiyor bu kuşlar? Dünyanın neresinde huzur ve berrak gökyüzü var? O yerlere sürüyle mi uçayım, insan ırkına böyle kanunlar mı dayatıyorlar? İnsan onların özgür gökyüzünü alıyor, onu roketler ve füzelerle zehirliyor, özgürlüklerini kısıtlıyor.
İnsanlar bu dünyayı kendilerine dar edince bir gün insanlara düşman olabilirler. Mesela sürüyle tarana gidiyorlar. Serçeler ve sürüngenler! Küçük serçeler (inekler vb.) ve binlerce ton ağırlığındaki sözde "kanatlı kuş" uçağı... Bakü-Grozni uçağı ve ondan önce meydana gelen onlarca kazadan da kuşlar sorumlu tutuluyor. Dünyanın en üst düzey havalimanı hizmetleri kuşlarla mücadele için önleyici tedbirler alıyor, kuşları korkutmak için belli sinyaller veriliyor ama...
Ben de "katil kuşlar" hikayelerine, kuşların ve tarananın intikamına inanıyorum. Kuşların bin yıl önce belirledikleri "rotalarda uçtuğunu", bu yüzden uçaklarla çarpışmaların yaşandığını söylüyorlar. Zollologlar ve ornitologlar yıllardır insan ırkına bu tür itirazlarda bulunuyorlar. Ayrıca saatte 400 kilometre hızla uçan bir uçağın kuş(lar) ile çarpışmasının kuvvetinin, yerden atılan bir merminin enerjisine eşit olduğunu da söylüyorlar. Yani bu sadece bir uçak ile bir kuşun çarpışması değil. Bu, bir uçağı yok edebilecek bir merminin vurulmasına eşdeğerdir. İnananlar ve inanmayanlar var. Belki de bu, yıllardır duyduğumuz fantastik bir versiyondur... İstatistikler, her yıl 5 binden fazla uçak-kuş çarpışmasının meydana geldiğini söylüyor. Bu "çarpışmaların" çoğu kalkış veya iniş sırasında meydana gelir. Kuşlar genellikle bulutların altında uçarlar. Kuşlarla çarpışmaların %75'i 300 m yükseklikte, %20'si 300 ila 1500 m arasında ve geri kalan %5'i yerden daha uzak bir mesafede kaydedildi. Uçağın en sık çarptığı parçaların %45'i motora, %12'si ise kabine çarptı. Ancak kuşlar her iki motora da çarpıyor ve bu da uçağın düşmesini kaçınılmaz kılıyor.
Serçeler ve onun gibi diğer kuşlar özgürdür, güvercinlerin ise bu tür seçenekleri çok azdır. Evcil güvercinler yalnızca "emredildiğinde" ve izin verildiğinde uçarlar, yabani güvercinler de vardır ve özgür sayılabilirler, eskiden daha "gururlulardı", örneğin sık sık "Torgov" da toplanırlar ve yemek yemezler atılan her tahıl. Artık küçük pazarların önünde bile aldatılıyorlar ve itibarsızlaştırılıyorlar. Muhtemelen BNU'nun nedenleri insanlarla ilgilidir.
Kuşçuları hatırlıyorum. Şuşa Camii önünde bazen dakikalarca gözlerini gökyüzüne dikiyorlardı. Kuşlara da isimler vermişler: "Yüzüklü parmak", "Ak keklik", "Kara kuyruk..." Onlara baksanız gökyüzünde ayırt edemezsiniz, onların sırrını, büyüsünü ve sevgisini biliyorlardı. kuşlar. Açgözlülükle gökyüzüne salıverirler, onları da esir tutarlardı ama kuşlar ellerinde ve gökyüzünde mutlu görünür, süzülürlerdi.
Günümüz çocuklarına ilkokul yıllarında sıklıkla şu soru sorulurdu: "Ağaçta üç serçe oturuyor, birine taşla vuruyorsun, kaç tane kaldı?" Cevabı hiç düşünmeden söyleyenler olduğu gibi zor bir matematik denklemini çözmüş gibi düşünenler de oldu. Bu soru-cevapta amaç "kuşu vuramazsın" değildi. Savaştan çok önce serçeleri taşladığımızda onlara acımıyorduk, onlar şimdi neden insan ırkına üzülsünler ki...
İnsanlar isimlerini aldılar. Savaştaki "kuşlar" artık ölümün "kuşları"dır. Barışçıl kuşların yerini aldılar. Kuşların "intikam hikayelerini" hafife almayın, bir ülkenin bayrağını yarıya indirmeye bile "güç" olabilirler...
Nazım Sabiroğlu