Mahkeme yolunu bilmeyenlere yol tarifi yapılır arkadaşlar…
Başka illerde birden fazla örnekleri var.
Adamlar, artık Holding denildiği zaman alışkanlıklarından gelen bir aşinalık ile sanki de normal bir işletme veya iş yeri mantığıyla yaklaşıyorlar olaylara.
Biz de ise bir tane ama ona bile doğru düzgün bir şekilde sahip çıkamıyoruz.
Neden acaba?
Hep söyleriz ya; çekememezlik, adam sende (cilik), bana ne (cilik), boş ver (cilik), desinler, desinler ve bırakın yine desinler… (cilik) falan.
Çok iyi hatırlıyorum 90 lı yılların başında Aşkale Çimentoyu Erzurum sermayesi olarak bu şehrin ekonomi envanterine kattıkları zaman; başta Lütfü Yücelik ve bir avuç arkadaşı, evlerine ve hatta mutfaklarındaki bardaklarına varana kadar ipotek altına imza atmışlardı.
Korkmadan, çekinmeden ve elleri dahi titremeden…
O günler bu işin mantığını çözemeyen bir takım beyinler “istemezüüük” diye ortalığı velveleye verirlerken, şehrin ekonomideki abisi rolünde olan Yücelik tıpkı bugün olduğu gibi o günde kimselere kulak asmıyordu.
İyi ki de asmamış dememek elde değil.
Elbette ki bütün işletmelerimiz bizim için bir nimet özelliğindedir, ancak topu topu bir tane holding seviyesinde işletmemiz var ve bunun da vergisi şehrimizde kalıyor. İstihdama katkı neticesinde çalışanların büyük çoğunluğu bu şehrin kendi insanı, yani aldıkları maaşı yine bu şehrin ekonomisinin çarkında eritiyorlar. Bu işletmenin artı olarak kayıtlarına geçen her türlü başarısı ve büyümesi bu şehrin ekonomisine yansımakta, bu şehrin değeri olarak vitrine çıkmaktadır.
Elbette ki bunun tam aksi durumu da yine şehrin ta kendisine fatura edilerek, şehrin ekonomisindeki kaybı olarak bizlere aksettirilecektir.
Bunun ne demek olduğunu idrak edemeyen bir takım yelken müsveddeleri, çıkarları doğrultusunda beslendikleri rüzgârların yönlerine doğru şiştikçe, hangi amaca hizmet ettikleri her ne kadar belli olmasa da, rüzgârları dinince ve yelkenlerinin şişkinliği sönünce, deryanın ortasında bir başlarına kalmaları işten bile değildir.
Yani diyoruz ki amacınız üzüm mü yemek, yoksa bağcıyı mı dövmek?
Lütfü Yücelik bu şehrin ender yetiştirmiş olduğu ve gerçek manada bu şehrin varlığına katkı sağlamış bir değerimizdir. Elbette ki olumlu ya da olumsuz yönleri de eleştiri konusu olabilir ancak bunun da bir vefa çerçevesi standardında olması gerekmez mi?
Bugün Erzurum şehri, ekonomik anlamda bir basamak dahi atlamak için adım atmaya hareketlense, bugün birileri bu şehirde ekonomiden bahsedebilecek durumda ise bu adımların temelinde Lütfü Yücelik ve arkadaşlarının katkısını inkâr etmek sadece ve sadece nankörlük olur, aymazlık olur, haksızlık olur diye de ayrıca belirtmekte fayda vardır.
İşletmeler arasında ticari anlamda iniş/çıkış trendleri her daim varlığını ve geçerliliğini koruduğu müddetçe, iyi günlerde yanlarında olup sırtlarını sıvazladığınız bu insanların, ekmeklerinden bereketlendiğiniz bu insanların, sıkıntılı günlerinde Brütüs’lüğünü yapmak, bu şehrin kaderi midir diye de sormak gerekmez mi?
Sırf menfaat açısından, bu şehirde ne kadar da kolay ve acımasız bir şekilde insan harcaması yapıyoruz değil mi?
Bu ülkede kanunların var olduğunu bildiğimiz üzere, kanun sisteminin de çalıştığının da idrak ve bilincindeyiz. Henüz mahkemelerimizde zengin/fakir ayırımı yapılmadığı gibi, kanun karşısında da hiç kimse aksi ispat edilmeden ve kanunen mahkeme kararı açıklanmadan, bir yerlerden ısmarlama, iftira yoluyla bir şeyler isnat edilemediği/edilemeyeceği de ayrıca bilinmelidir.
Bütün kamunun bildiğini, kamunun gördüğünü ve dahi bahse konu işletmemizin durumunun ticari anlamda mevcudiyetini ve varlığını koruduğunu bildiğimiz halde, vatandaşlara farklı bir şekilde anlatmak doğru bir tutum olmasa gerek.
Bu şehrin bir tane holdingi var ve buna sahip çıkmak, en büyü vazifelerimizin başında gelmelidir. Bu arada yönetim ile ilgili bir sıkıntı veya bir olumsuz durum mu var?
Mahkemenin yolunu bilmeyenlere yol tarifi yapılır arkadaşlar.