Naim Kasım: Tüm dünya Lübnan’ın üzerine gelse dahi silahları teslim etmeyeceğiz

Konuşmasında Kasım, direnişin önemine ve başarısına dikkat çekerek, dayatılan sözde barışın Lübnan’ı tarihte silme ve işgal rejiminin esaretine teslim olmak olduğunu vurguladı.

“Direnişin kadınlarıyla gurur duyuyorum; kız evlatlarıyla, anneleriyle, eşleriyle, büyükanneleriyle ve toplumumuzda yaşayan tüm kadınlarıyla.” diyen Kasım, direniş kadınlarının izzetin, ahlakın ve vatanseverliğin sancakları olduğu; gelecek nesilleri doğruluk ve doğru istikamet üzere yetiştiren öncüler olduğunu belirtti.

“Hicabınız takvanın bayrağıdır, ona sahip çıkın”

Silahsızlanmaya dikkat çeken Kasım, “Amerika şunu bilsin ki savunacağız; gök yerin üzerine kapansa bile, israilin hedefleri uğruna silahlarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz; velev ki tüm dünya Lübnan’ın üzerine gelse dahi.” dedi.

Direnişin kadınlarına seslenen Kasım, “Kadın, her alanda yetkin olmalıdır; özellikle aile terbiyesinde ve direnişi desteklemede. Sizler, ulusumuzun, Lübnan'ın ve gelecek nesillerin geleceğini inşa etmede ortaklarınızsınız. Hicabınız takvanın bayrağıdır; iffet, samimiyet ve ahlakla ön saflarda yer almanızı sağlar. Ona sahip çıkın. Direnişteki rolünüz zaferlere katkıda bulunmuştur. Kadın aktivizmi, potansiyelleri değerlendiren genel bir çerçevedir; bunun için bir üyelik kartına gerek yoktur. Nerede olursanız olun, direniş yolunda çalışıyorsanız, siz bizdensiniz ve bizimlesiniz.” ifadesini kulandı.

“27 Kasım 2024’teki ateşkes anlaşmasından bu yana yeni bir aşamaya geçilmiştir”

27 Kasım 2024’teki ateşkes anlaşmasından bu yana yeni bir aşamaya girildiğinin altını çizen Kasım, “Bu aşama, kendisinden önceki tüm aşamaları geçersiz kılar. Şimdi farklı bir yaklaşım gerektiren yeni bir aşamayla karşı karşıyayız. Devlet artık Lübnan'ın egemenliğini ve bağımsızlığını pekiştirmekle yükümlüdür ve direniş, anlaşmanın uygulanması ve devlete yardım etme konusundaki tüm yükümlülüklerini yerine getirmiştir. israilin saldırganlığı, Lübnan için ve hepimiz için bir tehdittir. Dünyadaki hiçbir direniş hareketi, düşmanınınkinden daha güçlü silahlara sahip değildir. Direnişin başarıları özgürleştirmeyle ölçülür. Dünyada 17 yıl boyunca düşmanı herhangi bir eylemde bulunmaktan caydırabilmiş bir direniş yoktur; bu, istisnai bir caydırıcılıktır. Direnişin temel görevi özgürleştirmedir. Direniş, inanç ve fedakârlığa hazır olma üzerine kuruludur. Saldırının gerçekleşmesini engellemek direnişin görevi değildir. Caydırıcılığı sağlamakla görevli olanlar devlet ve ordudur; direnişin görevi ise onları desteklemektir. Direnişin görevi, devlet ve ordu görevini yerine getiremediğinde devreye girip karşı koymaktır. Ordu koruma sağlayamıyorsa, ondan silahlarını bırakmasını mı talep edeceğiz? Direniş korumayı başaramamış ve israil saldırganlığını artırmışsa, o zaman güçlerin silahsızlandırılmasını mı isteyeceğiz?” şeklinde konuştu.

“Teslimiyet, Lübnan’ın ortadan kalkması anlamına gelir”

“Direniş, Lübnan ordusuyla mümkün olan en üst düzeyde iş birliğine hazırdır.” ifadesini kullanan Kasım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Direniş, Lübnan’ın ve direnişinin gücünden yararlanan bir savunma stratejisini kabul etmektedir; ancak Amerika ve israile teslimiyetle sonuçlanacak herhangi bir çerçeveyi kabul etmez. Devletin sorunu, devleti ayağa kaldırmak için silahın sınırlandırılması değildir. Önerilen biçimiyle silahın tek elde toplanması, Amerikan–israil talebidir. Bu mantıkla silahın sınırlandırılması, Lübnan’ın gücünün idamı anlamına gelir. Devletin sorunu direniş değildir; sorun, üzerine dayatılan yaptırımlar ve yaygınlaşmış yolsuzluktur. Teslimiyetle birlikte Lübnan ayakta kalamaz; Suriye bunun önümüzdeki açık örneğidir. israil varlığı tehdit etmektedir ve sunduğu tek seçenek teslimiyettir; bunun sonucu da Lübnan’ın İsrail yönetimi altına girmesidir. Teslimiyet, Lübnan’ın ortadan kalkması anlamına gelir. israil düşmanının, Seyyid Nasrallah ve şehit komutanların suikastından sonra uyguladığı plan, Hizbullah’ı tamamen yok etmek ve direnişi idam etmekti. Üli’l-Be’s Savaşı’nda, düşmanın Hizbullah’ı ortadan kaldırma ve direnişi yok etme hedefini boşa çıkarmayı başardık. Direnişin varlığı; hayatın, halkın ve başı dik durmanın varlığı demektir. Birliğimiz ve kararlılığımız sayesinde savaş çıkmayabilir; eğer savaş çıkarsa da hedeflerine ulaşamayacaktır. Bu, bizim açımızdan son derece açıktır.”

“Devletin taviz vermeyi bırakması gerekiyor”

Lübnan devletinin taviz vermeyi bırakması gerektiğinin altını çizen Kasım, “Amerika şunu bilsin ki savunacağız; gök yerin üzerine kapansa bile, İsrail’in hedefleri uğruna silahlarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz; velev ki tüm dünya Lübnan’ın üzerine gelse dahi. Buna asla izin vermeyeceğiz; bu olmayacak. Biz Hüseyin’in evlatlarıyız. İşte bizim söyleyeceğimiz budur. Tavrımız nettir ve bundan asla geri adım atmayacağız. Bu, en onurlu ulusal duruştur ve karanlık, suç dolu bir geçmişe sahip olanlardan herhangi bir onay ya da tanıklık gerektirmez. Direniş dört büyük başarıya imza attı: Toprağı özgürleştirdi, zorluklara karşı direndi, 2006’dan 2023’e kadar düşmanı caydırdı ve direnişçilerin ve direniş halkının efsanevi kararlılığı sayesinde Lübnan’ın işgal edilmesini ve kökten yok edilmesini engelledi. Eğer Lübnan teslim olursa, tarihi silinir ve geleceği kalmaz. israil ile Lübnan’da ne Müslümanlara ne de Hristiyanlara yer kalır. Barrack, Lübnan’ı Suriye’ye ilhak etmek istiyor; böylece azınlıklar bu uçsuz bucaksız denizde kaybolacak veya göç etmeye zorlanacak. Dikkat edin, proje çok tehlikeli ve Lübnan belki de yok olabilir. Onlar ordunun güçlenmesini istemiyorlar; onlar Lübnan’ı güçsüz görmek istiyor, böylece çözümleri dayatmaları kolaylaşır. Devletin taviz vermeyi bırakması gerekiyor. Açık bir mantık var. Müzakereler bağımsız bir süreçtir, bu da saldırıların devam edeceği anlamına gelir. Devleti geri adım atmaya ve hesaplarını yeniden gözden geçirmeye davet ediyorum: Önce anlaşmayı uygulayın, ardından savunma stratejisini tartışın. Devlet vatandaşlarını korumakta yetersizken, bizden kendimizi savunmamamızı istemeyin.” (İLKHA)