Ne dedi, ne dediiii?
Adamcağız Adana’lı.
Türkiye’mizin ve Dünyanın pek çok yerinde, ekonomi alanında söz sahibi ve işini severek yapan, konusunda ve ikili ilişkilerde gerçek anlama uzman bir isim.
Erzurum’da göreve başladığı zaman birileri onun hakkında ne demiş ti unuttuk gitti ama adamcağız bu şehirde nefes almaya başladığı ilk andan itibaren, öyle bir tahlil yapmış ki; neyimiz var neyimiz yok bir bir çıktı ortaya.
Benzetmek gibi olmasın ama sanki de kirli çamaşırlarımızı devirmiş çamaşır selesinden.
Aslında kötü bir şey demiyor.
Diyor ki bu kadim şehire yanlış yapıyorsunuz.
Bu kadim Erzurum halkına yanlış yapıyorsunuz.
Bu şehrin tarihine, kültürüne, sanatına ve sanatçısına, sporuna ve sporcusuna hatta ve hatta adım attığınız kaldırımlarına yanlış yapıyorsunuz diyor.
Kime diyor bunu?
İçimizdeki, menfaat değneğini elinde tutanlarımıza diyor.
Ne için diyor?
Gerçek anlamda, işaret ettiği her bir şey için yanlış yaptığımızdan diyor.
İşimize geldiği gibi yazıp, işimize geldiği gibi konuştuğumuzdan dolayı diyor bunu.
Çok basit bir örnek verdi.
“Baba ne yapmış ki?”
Valla doğrusunu söylemek gerekir ise bu ifade kafama takılıp kaldı benim.
Belki de anahtar kelime ve hatta şifre bu idi.
“Baba ne yapmış ki?”…
Nasıl da işin içerisinden çıkıyoruz değil mi? “Baba ne yapmış ki?”…
İşimize gelmeyince “Baba ne yapmış ki?”…
İstediğimiz olmayınca “Baba ne yapmış ki?”
Severken dahi sövdüğümüz durumlarımızın olduğu malumdur, sözüm ona aba altından sopa gösterme misali. Sanki de ”bak ben senin her şeyini biliyorum haaaa ona göre dercesine”.
Yazık, çok yazık…
Aydoğan Süer, o toplantı da çok güzel bir ifadeyle, hem de bizi incitmeden “kral çıplak” dedi.
Hem de yüzümüze karşı.
Hem de tıpkı bizden daha çok biz gibi.
Dostun acı söyleyebildiği gerçeğiyle hem de…
Ve ne yazıktır ki; tıpkı Aydoğan Süer’i anlayamadığımız gibi bu çıplaklığı da birçoğumuz anlayamadı.
Göremedi…
Adam diyor ki; içinizde birileri var ve bu birileri sizlere, bu şehire, bu insanlara ihanet ediyor görmüyor musunuz?
Bu birileri sizin tüm bu değerlerinizi ve sizleri sömürüyor, farkında değil misiniz?
Bu birilerinin, sizi daha ne kadar sömürmesine müsaade edeceksiniz?
Daha başka birilerinin size “incinmişsiniz” demesini mi bekliyorsunuz?
Dedi…
Öyle ya; işimize gelmediği zaman “sahapsız memleket” der işin içinden çıkarız.
İşimize gelmediği zaman “ben demiştim” der işin içinden çıkarız.
İşimize gelmediği zamanda da böyle “baba ne yapmış ki?” der ve yavuz hırsızın, ev sahibini bastırması misali, zeytinyağı gibi su üzerine çıkarız.
Aslında bu söylemler, bize ait söylemler veya kavramlar değil.
Doğru, aramızda birileri diye hitap ettiğimiz ve kendi menfaatleri için kurum ve kuruluşlarımızı, şahıslarımızı ve bizleri sömürenlerin varlığını görüyor ve hissediyoruz. Hatta kazanımlarını ve neleri, kimlerden aldıklarını veya gasp ettiklerini de idrak edebiliyoruz.
Mızrağın çuvala sığmaması misali zaten aleni olarak bir şekilde ortaya çıkıyor,
Ama
İşte bu işin bir de ama sı var.
Balık hafızalı olduğumuzu ifade etmek istemiyorum ama yüzümüzün yumuşaklığından, nerelerimizin ıslandığından bahsetmek istemiyorum ama çok iyi niyetli olduğumuzdan dolayı, saflığımızdan bahsetmek istemiyorum ama…
Aydoğan Süer bize öyle bir şey söyledi ki, o saat bu saat aklımdan çıkmıyor.
İşte bu sefer, en azından ben;
“Baba ne yapmış ki” diyemeyeceğim…
Hani ifade etmişler ya; bu satış sonrasında bahse konu yer yok bilmem hangi iş hanına benzeyecekmiş de, kapanıp gidecekmiş de. O kadar para etmezmiş de, alıcısı daha önceden bilmem hangi ilçede bilmem ne işi ile meşgul oluyormuş da;
Çok ta tınnn.
İnanın artık sizlerin kim olduğunuzu o kadar iğrenerek görüyoruz ki ve söyledikleriniz, yazdığınızı zannettikleriniz artık kimsenin umurunda da değil.
Biliyor musunuz ben işitme cihazı kullanıyorum, yani kulaklarım ağır işitiyor, bu arada dikkatimi vermişim çok sevdiğim ve bu şehir için ciddi anlamda “değer” olduğuna inandığım ve hani birilerinizin cırtlak sesiyle ifade ettiği “Erzurum’lu bile değil” dediğiniz birisini dinliyorum ve bir şeylerin feyzini almaya çalışıyorum, bir gün muhakkak lazım olur diye.
Ve inanıyorum ki bu şehir, gerçek anlamda bir gün; bu adamlar ve bu adımlar sayesinde hak ettiği bir yere gelecektir.
Bu arada arka fondan bu tür çatlak seslerin ve yazıların kalem hışırtısı karşısında “baba ne yapmış ki” diyene, yanımdakine dönüp sadece şunu belirtmek isterim artık.
“Ne dediiii? Ne dediiiiii?”