Tarih: 17.09.2024 11:16

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARI VE ÇOCUKLARIMIZ

Facebook Twitter Linked-in

Gelişen ve değişen dünya, kadınları iş yaşamına sokmaya bir noktada mecbur bırakmıştır. Moda tabirle globalleşen dünya ve iş yaşamında kadın…

İş yaşamında kadın mı yoksa o kadının çocuğunun mu psikolojisi?

Değişen kültürel koşullar, kadının ekonomik bağımsızlığını kazanma isteği veya kazanmaya mecbur edilişi, kendini ifade etmesi gibi etkenler iş yaşamında kadının varlığını hızlandırmıştır. Buraya kadar normal, gelin görün ki bundan sonrası problem, çalışan anneler , çocuklarını okul öncesi eğitim kurumlarına (anaokulları,kreşler,gündüz bakım evleri) yönlendirmeleri de hızlanmıştır.  Bu oluşumdan sonra çocuğun psikolojisi üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri yavaşça çıkmaya başlamış olacaktır.

 

Bu dönemde iş yaşamında ki anneye çok büyük görevler düşmektedir. Çocuğun psikolojik, sosyal, ruhsal, zihinsel ihtiyaçlarının karşılanması ve bunların tatmini için daha fazla çaba ve zaman harcamasını zorunlu kılacaktır. Çünkü 0-6 yaş arası bir çocuğun ileriki yaşamında ergenlik, gençlik, yetişkinlik ve orta yaşlarda kazandığı kişilik özellikleri bu dönemin eseri olacaktır. Ebeveynlerin bu dönem çocuklarına vermeleri gereken en önemli husus, sevgi ve ilgilenilmek olacaktır, zira bu dönemde çocuk hem kendini hem de çevresini tanıyarak girişimlerde bulunacaktır, akran (yaştaş ) gruplarıyla ilişkileri, paylaşım özellikleri, grupsal ve bireysel etkinlilikleri, liderlik vasıfları, kendine güven ve kendini ifade edebilme gibi özelliklerinin temellerinin atılması bu dönemin eseri olacaktır. Yetişkinlik yaşamında kendini gerçekleştirmiş, insan ilişkilerinde başarılı etkin, kişilik özelliklerini bu döneme borçlu olacaktır. Bu sebepledir ki, bireyin yaşamında en etkili dönem olarak geçecektir. Kendini ruhsal yönden kişiliğini tam anlamıyla kazanmış olan çocuk daha sonra bu özelliklerini kısmi anlamda güçlendirerek yaşamına devam edecektir.

Bu dönemledir ki çalışan anneler -ki çalışıyor olması da gerekmez-  anaokulu, kreşler gibi okul öncesi eğitim kurumlarına yönlendirmenin faydaları burada mütaala edilemeyecek kadar çoktur. Bu tür eğitim kurumların seçiminde bireysel farklılıkları göz önünde bulundurarak, çocukların ilgileri yetenekleri, kişilik özellikleri, her türlü yapılarını eğitimcilere yansıtmak gerek sınıf içi ve gerekse de sınıf dışı etkinliklerde devamlı kurumla işbirliği halinde olup, gerekli veriler üzerinde çalışılması gerekmektedir. Aksi halde bu tür eğitim kurumlarında çocuk tarafından istenilmeyen ve beğenilmeyen bir yön bulunduğu zaman çocuğumuzun daha sonraki eğitim hayatında olumsuz bir yere sahip olacağı için dikkatli davranmak gerekmektedir. 

Anne ve babalarla yaptığım psikolojik danışma seanslarımda ve aile rehberliği konularında 0-6 yaş arası gördüğüm en büyük sorunu bu kısım teşkil etmektedir. Bu dönemde çocuklar ilk ayrılık anksiyetesini yaşadıkları dönem olarak bu tür uzaklaşmaları yaşamaktadırlar. Sonucunda ise davranış bozukluklarına sebebiyet verilmektedir. Ayrılık olgusunda alt ıslatmalar, hasta numarası yapma, saldırganlık, yalan söyleme gibi davranış bozukluluklarına yol açmaktadır. Okul fobisine kapılmış olan bir çocuk artık ilkokul yaşamında onu kayıtsız ve onulmaz günlerin başlangıcı olarak yorumlayacaktır. Bu dönemde anne ve babaların üzerinde dikkatle durması gereken noktalar ise bireysel bazda çocukla ilgilenmeleri ve genel anlamda ise eğitim kurumuyla ilgili olarak (eğiticiler) sürekli bilgi alışverişlerinde bulunup, öğretmenlerin önerilerini dikkate almak ve onları benimsemek olacaktır.

Dikkat etmişizdir son yıllarda Hollywood psikolojik içerikli filmlerin yapımında 0-6 yaş arasında yaşamış olduğu anne ve babanın yanlış tutumları ve çocukluk döneminin sağlıklı biçimde geçiremeyen insanların yetişkinlik yaşamında neler yaşadıklarını ve gerek kendine ve gerekse de topluma ne kadar zarar verdiklerini işleyen (çocukluk dönemi temaları)  filmlerin sayısında bir artış görülmektedir. 

Çocuk eğer ikinci eğitim kurumu olarak okul öncesi eğitim kurumlarında almış olduğu enerjiyle okul ortamına başlarken ya çok büyük bir haz alacaktır ya da kötü bir dönem geçirdiği için okul yaşamından nefret edecektir. Daha sonra annenin “ benim oğlum avukat olacak”, babanın “ benim kızım mühendis olacak” dedenin “ benim torunum büyüyünce doktor olacak “ gibi iletileri sadece iyi niyet ve temenni olarak çocuğun dağarcığında silik bir ifadeyle yıllar sonra hatırlanacaktır.

 

Zira rövanşı olmayan bir olgu var ise buda insandır, geçen her saniyenin dönüşü olmadığı için, geçen her saniyeyi çocuğumuzun geleceği açısından dikkatle irdelemek ve öyle davranmak gerekmektedir. Ebeveynlerin çocuk yetiştirmedeki felsefesi

 “ ÇOCUKLARIMIZA VEREBİLECEKLERİMİZ KADAR DEĞİL, ONLARIN BİZDEN İSTEDİKLERİ KADARINI VEREBİLME ” anlayışına sahip olmaları gerekmektedir. 

 

Çocuğumuz açısından çok önemli bir yere sahip olan okul öncesi eğitim kurumları küçük bir yanlışlıkla ve ihmalle çocuğumuzun hayatına sebebiyet veren bir kuruma dönüşebilir, bu tür kurumları kendimiz psikolojik yönden rahatlama mekanizması değil de gerçekten çocuğumuzu hayata hazırlayan bir kurum olarak düşünmemiz gerekmektedir.

Çocuklara kendimiz için değil, Bir değer için, Bir olgu için, Bir gelecek için, mutluluğu için özetle, kendisi için çocuğunuza çok iyi bakınız, onları önemseyiniz, çocuğun sadece ismi çocuktur, oysa ki bir bilseniz dünyalarında hangi renklerin olduğunu, bilseniz yatarken neyi düşünüp hayal ettiklerini, bir bilseniz onların ne kadar üzüldüklerini, bir duysanız içten temennilerini, bir anlasanız ağlamalarını….

Yarınımız için çocuklarımıza değer verelim…

Bir çocuğun o nezih gülüşünü neye değişmeyiz ki; nice çocuk gülüşlerine kucak açmak ümidiyle…

 

Hakan KIRBAŞ

Uzman Psikolojik Danışman




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —