9031,82%-2,18
34,47% 0,05
36,46% 0,33
2945,19% 0,35
4929,17% 0,00
Yenidoğan çetesi davası devam ediyor: Tüm özel hastanelerde olan bir şey
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılanmasına davanın 2. gününde devam edildi. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesinin konferans salonunda yapılan duruşmada 8'i kadın 22 tutuklu sanık, 19 tutuksuz sanık ve tarafların avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Duruşmanın ikinci gününde ‘resmi belgede sahtecilik’, ‘suç örgütüne, suç işlemek amacıyla üye olmak’ suçlamalarıyla ilgili sanık Hasan Basri Gök savunmasını verdi. Kürsüye çağırılan Gök’ten mahkeme başkanı yaşananları anlatmasını istedi. Gök, savcılıkta duyduğu bildiği şeyleri anlattığını ve aynı şeyleri anlatmaya gerek olmadığını söyledi.
'Sistem değişmeden çeteleşme bitmez'
Mahkeme Başkanı, Gök’e hangi hastanelerde ne kadar çalıştığını ve Fırat Sarı ile ne ilişkisini sordu. Gök şu cevabı verdi:
“2019-2021 Reyap’ta çalıştım. En son da Silivri’de çalıştım. Fırat Sarı’nın hemşiresiydim. Son 6 ay epikrize yardım ettim. 6 ay da şoförlüğünü yaptım. İşletmeyle ilgili Fırat Sarı organizasyonu yürütüyordu. Aktif olarak Özel Reyap Hastaneleri tam işletme gibi değildi. Avcılar, Doğa, Birinci, Silivri Kolon, Duygu, Bağcılar Şafak hastanelerinde Fırat Sarı işletme kısmında da vardı. Fırat Sarı tanıdığı doktorları alıyordu. 112 araya girmeden işini hallediyordu. Böylelikle SGK’dan para kazanıyorlar. İki doktorun kendi arasında konuşmasıyla işi hallediyorlar. Aileye de ‘uzak yere sevk edilir’ diyerek ikna ediyorlar. İlker Gönen’le Fırat Sarı yönetici.”
Tutuklu sanık Hasan Basri Gök, Mahkeme Başkanının tapelerde geçen bazı konuşmalarına ilişkin sorduğu soruya "Sevkler 112 bilgilendirmeden yapılıyordu. Bu durumda doktorlar üzerinden yapılıyordu. Bu durumdan para kazanıyorlardı, ama gözümle gördüğüm bir şey yok. Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi. Mehtap ile görüşmem konusunda ise denetimlerde Fırat Sarı'nın talimatı üzerine hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılmış gibi gösterilen gaz ve ilaçlar vardı, onlarla ilgiliydi.” yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanı’nın “İfadenizde Serdar Ova bebeğin ailesinden para istediğiniz geçiyor.” sorusuna. Gök, “Fırat Sarı aradı, sevk vardı ancak ailenin parası yoktu. Toplamda yaklaşık 40 bin lira para toplandı. Hastaneye parasını verdik, Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Bana da yemek parası verdi. Amaç ise SGK'dan daha fazla para almaktı.”
Mahkeme başkanı, Gök’e, Fehmi Alperen ile “Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?” şeklinde bir konuşması olduğunu hatırlatarak ‘İstanbul’u bölgelere mi böldünüz?’ diye sordu. Gök, 'İstanbul'u bölgelere bölmeden ziyade semt olarak tanıdığı kişiler, doktorlar sayesinde bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını da ocak ayında kapanan dosyanın tam tekbir olmasını istiyordu onunla ilgili konuşmamız" diye açıkladı.
Gök, yatak ücretlerinden yaptıkları usulsüzlüklerden bahsederek bu usulsüzlükten kazanılan parayı Fırat Sarı’ya verdiklerini söyledi. Mahkeme başkanı “Bu normal mi?” diye sorunca Gök, “Tüm özel hastanelerde oluyor bu.” cevabını verdi. Hakimin, “Siz bundan ne kadar kazandınız sorusuna da Gök “Bize 400-500 lira yemek parası verdi.” diyerek karşılık verdi.
Mahkeme başkanı Hasan Basri Gök’e Mehtap ile 'Çocuğu öldür' mesajlaşmasını sordu. Gök, “Bebeğin nabzı belli bir seviyede tutuluyor bu da bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine sebep oluyor. Bebeği görmediğim için ya da bilgi sahibi olmadığım için bir şey söyleyemem." diye yanıtladı.
Gök, savunmasının devamında, "Çocuğun nabzı düşüktü, bebeği görmediğim için 'Çocuğu öldür' diyerek konuşmuşumdur. Basamakları düşürmemizin sebebi dikkat çekmekti. Osman bebekle ilgili epikriz kötüleştirmekten bahsettik çünkü şablonlara yazmamız gerekiyordu.
Mahkeme Başkanının “3 gün yaşayan bir bebeği 6 gün yaşamış gibi sisteme girmişsiniz. ‘Dikkat etsinler' demişsiniz, bu ne demek?' sorusuna da Gök şu cevabı verdi: “Bebek 3 gün yaşamış ama 6 gün sistemde kalmış. Fark edilir diye böyle dedim. Şehmuz hocaya ulaşamıyorlardı. O yüzden Doğukan doktor gibi konuşuyordu. 112 bunu fark etmiyordu çünkü sistem üzerinden ayarlıyorlardı. Kaya bebekle ilgili anneyi sevk ettiler. Doğum yapıyordu, acil sevk edilmesi gerekiyordu. O hastaneye gitmesi çok saçmaydı. O para bebekle ilgili ise, bebek 1 günde ex oldu. Yenidoğan servisine sevk edilmemesi gerekiyordu. Şehmuz hoca ilgilenmedi. Zaten hiçbir bebekle ilgilenmiyordu. Epikrizini Doğukan ile birlikte ben yazdım. Doğukan soruşturmadan bilgi almıştı, 'Hakkımızda büyük bir soruşturma var' dedi bize.
“Artık bıktım, sapasağlam bebekleri entübe ediyorsunuz” diye bir konuşmasının olduğu da hatırlatılan Gök, bu konuşmanın çok uzun süre yatışta bekleyen bebeklerle ilgili olduğunu, sağlam bebeklerle ilgili olmadığını söyledi.
Gök şöyle sürdürdü:
"Bebeğin sevk olmaması gerekiyordu ama sevk olduğu için öldü. Doğukan denetimde birileriyle konuştu ama kimlerle konuştu bilmiyorum. Birileriyle konuştuğunu ve hastanelere yönelik büyük gizli bir soruşturma olduğunu duyduğunu söyledi. Sağlıklı bebekler çok uzun süre yoğun bakımda kaldıkları için, entübe oluyordu. Entübe olunca da kendi hastanelerine sevki yapılıyordu. Bebeklere müdahale için normalde gece ve gündüz doktor olması gerekiyordu ancak doktor olmadığı zaman hemşireler bebeklere müdahale ederlerdi."
Hemşire daha sonra şu çarpıcı itirafta bulundu: "Bazı bebeklerin yaşama sansı vardı. Fırat Sarı ne diyorsa onu yapıyordum. Kendi kafama göre basamak düşüşü yapamam. Fırat Sarı'dan 20-25 bin TL alıyordum."
Duruşmada 4. sanığa geçildi. Sanık kürsüsüne Hüseyin Günerhan geldi.
Mahkeme başkanı, 'Hüseyin hakkındaki iddiaları biliyorsun neler diyeceksin?' diye sordu. Hüseyin Günerhan. "Örgüt yok, kabul etmiyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz. Ben hemşireyim. İnsanların hayata adım attığı yerden son noktasına kadar çalıştım. Reyap Hastanesi’ndeyken Fırat Sarı ile çalıştım. Günlük paraya ihtiyacımız olunca sigortasız başka hastanelere gidip nöbet tutarız. Reyap Hastanesi’nde yenidoğan ünitesinde çalıştım. Kimseyi korumayacağım ama normalde birçok hastanede bulunmayan doktorların olduğunu gördüm. Bu nedenle bu hastaneye başladım." dedi.
Tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz savunmasında, "Hastanede bebek yoğun bakımda çalıştım. Hemşireyim. Hakkımda yapılan suçlama somut delillere dayanmıyor. İşin komik tarafı bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım. e-Devlet'te de kaydı var. Ama burada tutuklu olan benim" dedi.
Mahkeme başkanının, 'Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir' sözünü sorması üzerine ise Korkmaz, "Kurtlar vadisinde bir replik vardı. Onu kullandım" dedi.
Korkmaz ilaç satışıyla ilgili sorulan bir soruya şu yanıtı verdi, "Fırat Sarı beni arayıp, evimde kaç tane olduğunu sordu ama benim evimde yoktu. Zaten ben o gün evde değil hastanedeydim. Hastanede kaç tane olduğunu bildirdim. Hakan Doğukan Taşçı ile ilaç hakkındaki konuşmamız ise çöpe atılması gereken ilaçlar vardı. Ben de bunları atmak yerine Hakan Doğukan Taşçı'ya sattım. Benden elimdeki şişeleri istemişti. Başka hiçbir eylemde bulunmadım. Anlattığım ve duyduğum her şeyi anlattım. Epikriz yazmak hekimin işidir. GMZ şirket, sağlık ve turizm üzerineydi. Fırat Sarı, şirketi benim üzerime yapacağını söyledi. 'Sen de şirket sahibi olursun' dedi. Ben de maalesef kabul ettim. Şirketi Sümeyye Nur Arslan yönetiyordu. Genelde para işleriyle Sümeyye ilgileniyordu. Şirket için Hasan Basri Gök’e velayet verildiğini biliyorum. Bir hemşireye 5 hasta düşüyordu. Çok fazla yoğunluk vardı. Hasta eşya gibi görülüyordu. Avcılar Hospital'da sıkıntı çıktığında Fırat Sarı giderdi. Duyumlarım var gördüğüm şeyler yok."