9412,93%1,08
38,31% 0,03
43,67% 0,73
4111,64% 0,32
6680,44% -0,15
Türk dünyasında birlik ve dayanışma amacıyla kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi bazı ülkeler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde (GKRY) büyükelçilik açma kararı aldı. Özbekistan ve Kazakistan’ın ardından, Türkmenistan da Rum Kesimi’ne büyükelçi gönderdi. Öte yandan Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana ilk kez, Türk dili konuşan Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan liderleri, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de katıldığı AB-Orta Asya Zirvesi’nde bir araya geldi. Zirve, 4 Nisan’da Semerkant’ta düzenlendi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB'nin beş Orta Asya ülkesine “stratejik ortaklık” kapsamında 12 milyar avroluk yatırım yapacağını duyurdu. Von der Leyen'in verdiği bilgiye göre söz konusu yatırım paketi şunları içeriyor:
- Bölgedeki kritik hammaddeler için 2,5 milyar avro,
- Çin’i Orta Asya ülkeleri üzerinden Avrupa’ya bağlayan ticaret rotası Orta Koridor’un geliştirilmesi için 3 milyar avro,
- Çevresel projeler için 6,4 milyar avro
MESAM Başkanı Ergül: 13 milyon euro telif topluyoruz
- Dijital bağlantı hizmetleri için 100 milyon avro.
Zirvede ortak bir bildiri de yayınlandı. “AB-Orta Asya Zirvesi Ortak Bildirisi”nin 4. maddesinde dikkat çeken şu ifadelere yer verildi:
“Aynı bağlamda, yukarıdaki ilkelere, özellikle tüm uluslararası ve bölgesel forumlar çerçevesinde tüm devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi ve bu ilkelere aykırı herhangi bir adım atmaktan kaçınmayı taahhüt ettik. Aynı ruhla, ilgili BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları 541 (1983) ve 550 (1984)'ye olan güçlü bağlılığımızı yeniden teyit ettik. Bölgesel işbirliği çerçevelerine katılımın, AB-Orta Asya ilişkilerinin geliştirilmesi için temel olmaya devam eden bu uluslararası ilkelere tam olarak saygı göstermesi gerektiğini vurguladık.”
Bostan: KKTC’nin tanınmasına ağırlık verilmelidir
BM Güvenlik Konseyi, söz konusu 541 sayılı kararında KKTC’nin ilanını “yasa dışı” ilan etmiş, diğer tüm devletlere yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaları çağrısında bulunmuştu. BM 550 sayılı kararına göre de BMGK, KKTC’de yapılan büyükelçi atamaları ve anayasa referandumunu ayrılıkçı adımlar olarak nitelendirmiş, KKTC’nin tanınmaması çağrısını tekrarlamıştı. Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan'ın da imzaladığı bu bildiriye göre, söz konusu ülkeler KKTC’yi tanımayacak; Ada’nın tamamında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni “tek meşru hükümet” olarak kabul edecek. Ayrıca bu kararla birlikte söz konusu ülkeler, 1974 Barış Harekâtı’nı dolaylı yoldan kınamış; Türk askerinin Ada’dan çekilmesi yönünde çağrıda bulunmuş oldular. Aynı kararda Türkiye ile KKTC arasında büyükelçi atanması, “ayrılıkçı ve yasa dışı bir adım” olarak tanımlanıyor ve bu adımdan geri dönülmesi isteniyor. Diğer tüm devletlere de benzer şekilde KKTC'yi tanımama, desteklememe ve hiçbir şekilde yardım etmeme çağrısı yapılıyor. Bununla da sınırlı kalınmayıp, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin –“Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak anılan– bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiği vurgulanıyor; Kapalı Maraş’ın yerleşime açılmaması ve Rum tarafına iade edilmesi çağrısında bulunuluyor.
Gelişmeleri Aydınlık’a değerlendiren Kazakistanlı gazeteci ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Akmaral Batalova, Türkiye’nin dış politikasındaki “denge” stratejisinin bölgede belirsizlik yarattığını vurguladı. Batalova’ya göre bu süreç, sadece Doğu Akdeniz’i değil, Orta Asya’daki dengeleri de doğrudan etkiliyor. Doğu Akdeniz’in Türkiye açısından sadece bölgesel değil, küresel ölçekte stratejik bir alan olduğunu belirten Batalova, “Ticaret, enerji ve Avrupa Birliği pazarlarına erişim açısından coğrafi olarak çok önemli bir bölgeden bahsediyoruz. Aynı zamanda Süveyş Kanalı'na yakınlığı da Ankara için bu önemi daha da artırıyor.” ifadelerini kullandı. Kıbrıs’ın güvenlik açısından kritik rol oynadığına dikkat çeken Kazak uzman, “Kıbrıs, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından özel bir öneme sahiptir. Suriye’deki gelişmeler ve İsrail’in Gazze’ye yönelik devam eden askerî harekâtı bu stratejik önemi katladı.” dedi. Doğu Akdeniz’in tüm bu önemine rağmen Türkiye’nin dış politikada izlediği çizginin soru işaretlerine neden olduğunu vurgulayan Batalova, TDT üyesi devletlerin “Türkiye bize ters köşe mi yapıyor?” sorusunu sormaya başladığını ifade etti. Türkiye’nin hem NATO zirvesine katılması hem de Rusya ile temaslarını sürdürmesi gibi örneklerin kafa karıştırıcı olduğunu belirten Batalova, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kısa süre önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TDT bayrağını simgeleyen turkuaz renkli bir kravatla Çin’in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’ni ziyaret etti. Aynı dönemde Türk medyasında, Orta Asya ülkelerinin BM Güvenlik Konseyi kararlarına destek vermesine yönelik eleştiriler vardı. Eğer bu bakış açısıyla gidersek, TDT üyeleri de Türkiye’nin kendilerini ABD, Rusya ve Çin arasında bir çatışmaya sürükleyebileceğinden endişe duyabilir. Ancak Türkiye’nin ulusal çıkarları doğrultusunda hareket ettiğinin farkındayız.”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nin TDT içindeki gözlemci statüsüne rağmen bazı etkinliklere davet edilmemesi de eleştiriliyor. Batalova, geçen yıl TDT Devlet Başkanları Zirvesi’nde KKTC Cumhurbaşkanı’nın neden Kazakistan’a çağrılmadığı ve bu yıl Astana’da düzenlenen TDT Sağlık Bakanları 5. Toplantısı’nda KKTC temsilcisinin neden yer almadığı sorusuna açıklık getirdi. Kazakistan’ın dış politikasına dikkat çeken Batalova, “Astana her zaman ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı göstermiş, sorunların barışçıl yollarla çözülmesini savunmuştur.” dedi. Türkiye’nin yürüttüğü denge siyaseti bağlamında, TDT ülkelerinin de kendi bağımsız kararlarını almakta serbest olduğunu vurgulayan Batalova, Rum Yönetimi’nde açılan büyükelçiliklerin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.