8618,57%-0,52
34,26% -0,05
36,83% -1,69
3015,85% -0,24
4988,84% 0,00
Ukrayna'daki savaş, uluslararası alanda çatışmaların ana kaynağı olmaya devam ediyor. Dolayısıyla bu savaşla ilgili olarak uluslararası siyasi çevreler arasında keskin tartışmalar devam ediyor. Şu sıralar Ukrayna'daki savaşın durdurulması konusu daha çok tartışılıyor. Aynı zamanda bu savaşta taraf seçimi konusunda gündemde tutulan temel ilkeler de memnuniyetsizliklere yol açmaktadır. Ve çoğu durumda uluslararası hukuk normlarıyla keskin çelişkilere yol açmaktadır.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Küresel Kuzey devletler grubu arasında Rusya'yı Ukrayna savaşında saldırgan olarak tanımak, Kremlin'i dünyadan izole etmek ve uluslararası yaptırımlara tabi tutmak ana siyasi-ideolojik çizgidir. Bu bağlamda, kolektif Batı'da bu siyasi ideolojik çizgiden sapmalar anında sert bir tepkiyle karşılanıyor. Ancak kolektif Batı içinde Ukrayna savaşının gelecekteki gelişim yönlerine ilişkin pozisyonlarda oldukça ciddi çelişkiler var. Bu da uluslararası koalisyonun Rusya'ya karşı etkili eylem potansiyelini zayıflatıyor.
Gerçek şu ki, Ukrayna'da savaşın uzatılmasını savunanlar son dönemde ciddi bir direniş kampıyla karşı karşıya kalmaya başladı. Bunun temel nedenlerinden biri, Ukrayna ordusuna silah ve askeri teçhizat sağlayan Batılı ülkelerin, savaşın mali yükünü taşımaktan yorulduklarını daha net bir şekilde ortaya koymalarıdır. Ve Ukrayna'daki savaştan kurtulmanın yollarını aradıklarını açıkça vurgulamaya çalışıyorlar.
Elbette tüm bunlar Ukrayna devletinin gelecekteki kaderini ciddi şekilde tehlikeye atıyor. Bazı olasılıklara göre resmi Kiev, yakın gelecekte Rusya ile yapılacak savaşta desteksiz ve yalnız bırakılabilir. Her halükarda Zelensky hükümeti, Batılı ülkelerin Ukrayna savaşına yaklaşımının kademeli olarak değişmesi konusundaki endişesini gizlemiyor. Hatta Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky, Ukrayna'nın izolasyonunu önlemek amacıyla Rusya ile barışı sağlamayı amaçlayan özel bir plan bile hazırladı. Batılı siyasi çevrelerin bu plana karşı tutumu da hiç de muğlak değil.
Çünkü Zelenskiy'in Ukrayna'daki savaşı bitirme planı, barıştan ziyade savaşın daha da küreselleşmesini içeriyor. Yani o plana göre Kremlin'i barışa çağırmak değil, zorlamak gerekiyor. Yani Rusya'nın derinliklerine ezici darbeler indirilmelidir. Bunu başarmak için kolektif Batı'nın Ukrayna ordusuna en modern silahların teslimatını hızlandırması gerekiyor.
Bu planda aynı zamanda NATO ülkelerine Rusya ile doğrudan askeri çatışmalardan kaçınmamaları yönünde çağrılar da yer alıyor. Zelensky'nin planı genel olarak Rusya'yı savaş alanında yenerek kapitülasyon benzeri bir barış anlaşması imzalamaya zorlayacak adımlar atmayı içeriyor. İşte tam da bu nedenle bazı Batılı ülkeler Zelensky'nin planını tartışmak bile istemiyor.
Ancak Batılı siyasi çevreler, Zelenskiy'in Rusya'yla barış planıyla taban tabana zıt olan alternatif senaryoyu şimdiden uluslararası gündeme taşımaya başladı. Bu senaryoya göre Kremlin'i barış anlaşmasını imzalamaya ikna etmek için Rusya'ya bazı tavizler verilmesi kaçınılmaz. Böylece Rusya'nın işgal ettiği bölgelerin Kremlin'in kontrolü altında tutulması öneriliyor. Yani şu anda Ukrayna için yeni ve resmi olmayan sınırların, birliklerin temas hattı üzerinden çizilmesi isteniyor. Ve tabi ki resmi Kiev, Batı'da tartışılan bu senaryoya, imkanları dahilinde haklı olarak direnmeye çalışıyor.
İlginçtir ki, Türkiye şu anda Ukrayna'nın çıkarlarına uygun bir tutum sergileyen tek devlet olarak değerlendiriliyor. Böylece Türkiye, NATO üyesi ülkeler arasında hem Rusya hem de Ukrayna ile normal ikili ilişkilerini sürdürmeyi başaran tek ülke oldu. Ancak resmi Ankara, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü tanıdığını, Kremlin ve Donbas'ın resmi olarak Kiev'e ait olduğunu defalarca beyan etti. Rusya ile ortaklık ilişkileri çerçevesinde yakın işbirliği içinde olan resmi Ankara, bu tutumunun Kremlin'de hoşnutsuzluğa yol açmasından korkmuyor. Bu da Türkiye'nin Batı'dan farklı olarak daha ilkeli bir konumda olduğunu gösteriyor.
Öte yandan resmi Ankara, Ukrayna ile Rusya arasındaki barış müzakereleri sürecine ilişkin tutumunu zaten doğruladı. Böylelikle Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, iki ülke arasında barış anlaşmasının ancak Ukrayna'nın uluslararası hukuk tarafından tanınan sınırlarının yeniden tesis edilmesi durumunda imzalanabileceğini vurguladı. Türkiye Dışişleri Bakanı Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması gerektiğini söyledi. Bu da uluslararası hukuk normlarının korunması açısından başka alternatifi olmayan bir seçenektir.
Elbette resmi Ankara'nın bu tutumu açıkça Ukrayna'nın çıkarlarına uygundur. Aynı zamanda Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne fazla önem vermeyen ABD ve Batı için de Türkiye'nin bu yaklaşımı son derece önemli görülüyor. Çünkü resmi Ankara'nın bu tutumu, Türkiye'nin Rusya ile stratejik müttefik olma niyetinden çok uzak olduğunu doğruluyor. Ve NATO tüm bunlardan son derece memnun görünüyor.
Ancak Kremlin'de resmi Ankara'nın Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne bu kadar açık ve ısrarla destek vermesi sert tepkilere yol açmaya başladı. Bunun üzerine Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, durumun daha pragmatik bir şekilde değerlendirilmesinin önemine ilişkin Ankara'ya resmi mesajlar gönderdi. Ancak bu mesajların Türk siyasi çevrelerinde bir düzeyde tutum değişikliğine yol açabileceğine inanmak çok zor. Bu açıdan bakıldığında Türk-Rus ilişkilerinde son dönemde belli bir soğumanın görülmesi hiç de şaşırtıcı değil.
Resmi Ankara'nın ABD'den ve Batı'dan daha kararlı ve daha adil olduğu anlaşılmaktadır. Batılı siyasi çevreler, kendi çıkarları uğruna Ukrayna'yı feda etmeye ve Rusya'ya taviz vermeye hazır olduklarını gösteriyor. Ancak Kremlin'le daha yakın ilişkiler içinde olan resmi Ankara, Rusya ile yaşanan anlaşmazlıklar Türkiye'nin çıkarına olmasa bile prensipte Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklemekten çekinmiyor. Şimdi ABD ve Batı, Ukrayna'yı feda etme ve Rusya'ya taviz verme niyetlerini yeniden gözden geçirmek zorunda görünüyor. Bu da uluslararası alanda güvenilirlik ilkesinin Türkiye örneğinde açık bir tezahürüdür.
Elchin KHALIDBEYLI