10366,82%-0,04
40,38% 0,21
47,11% 0,63
4361,34% 0,81
6962,10% 0,91
Umut yolcuları!
Sözüm ona yolcu taşısalar da, tükenmeyen umudun ve tükenmeyen yolların gerçek yolcularıdır onlar…
seyahat/belgesel/yazıdizisi/özel/yorum/haber/Vedat Kan
"Umudun sancılarını seçtik hep hayatımızda. Misafir olarak gördüğümüz yolcularımızın hayaller bir bir gerçek olurken ve hatta vuslatı onlar doyarak yaşarken ayrılıkta olsa, kendilerince doğru olduğuna inandıkları ve seçtikleri yolu devam ettirirken, bizim ise hep ufuk çizgisinde takılı kaldı gözümüz.
Kimi zaman hasta olduğunu bildiğimiz ama o an yanında olamadığımız bir yakınımızın veya candan öte canımızın sıkıntısı basar yüreğimizi. Çaresizliğin dümeninde umuda yolcu taşırız biz hep, oysaki bizim yolumuz hiç bitmese de…"
Yılların tecrübeli şoförü olan Nihat Kaptan böyle tarif ediyordu umuda yolculuğun manasını. Nihat Kaptana göre; her yolcunun yolu bir şekilde bitiş çizgisine varsa da, kendi yollarının mesafeleri hiç tükenmiyordu, hiç sona varamıyordu.
“Misafirlerimiz için bitti gözüyle bakılan tüm yollar, bizim için daima yeni bir başlangıç mesafesini oluşturmuştur…” Esadaş Turizmin tecrübeli kaptan şoförlerinden olan ve ömrünün neredeyse tamamını yollarda, mesafelerin çizgilerin arasında harcayan Kaptan Şoför Nihat Çolak; hep bir özlem içerisinde yaşadıklarını ifade ederken, o an için molada olmamıza rağmen yine ufka takılıp kaldı gözleri.
Nihat Kaptan neredeyse çocukluk yıllarında, 1970 lerde muavinlikle başlamıştı yolların çilesini yumak yumak işlemeye. Kaptan koltuğuna oturacağı günlerin hayalinde bile bir ömür boyunca taşıyacağı sorumluluğun farkındaydı oysa. Şimdilerde ise yaz mevsimiyle kış mevsimin geçiş noktalarını günün içinde yaşayarak geçiriyordu o sorumluluğunu…
Ve; misafir diye nitelendirdiği canların, kendi boyunlarına büyük bir emanet hırkası olarak giydirildiğinin farkına vardığından bu yana, daha bir dikkatli sallıyordu direksiyonu.
1984 te ilk direksiyona oturduğu andan itibaren şimdiye kadar kimlerin umut yolculuğuna rehberlik ettiğinin sayısını hatırlamıyor bile…
“vuslata açılan her mesafe, kendi ayrılıklarına mendil salladıkları pencereleri olmuş…
Bizler bu yolların gözdelerinden ve efsanelerinden Esadaş Turizmin yolcusu olarak seyahat ettiğimiz koltuğumuzda, lastiklerin otobüsten içeriye notalamış olduğu ritmin ahenginde arşınlanan yolların sihrine kapılıp, derin hayallerle bir sonraki durağın merakında iken; onlar ise kaptan şoförler ve muavinleriyle birlikte tüm Esadaş Turizm personeli olarak hemen her araçta, hemen her dinlenme tesisinde, gece- gündüz fark etmeden, sıcak veya soğuk kavramına dahi aldırış etmeden mesafelerin çizgilerinin arasında ciddi bir sorumluluk bilinciyle görevlerini yapmaktadırlar.
Umudun asıl yolcuları olarak görülmesi gereken bu insanlar, ayrılmış olan sevdaların hasretlerini birleştirerek, mesafelerin arasına set çekip; uzağı yakın ederek, kavuşturdukları her bir cana karşılık bedel olarak, kendi sevdiklerinden uzakta kalmanın hüznünü yüreklerinde taşımışlardır.
Yani uzun lafın kısası; vuslata açılan her mesafe, kendi ayrılıklarının penceresi olmuş… O pencereden, ayrılıklarının şerefine sallamışlar mendillerini…
Sadece kaptan şoför Nihat Çolak değil elbette.
Kaptan Mehmet Erler, Kaptan Bülent Kargı, Kaptan Adnan Ağgül ve isimlerini sayamadığımız gerek Esadaş Turizmde olan veya başka firmalarda olan yüzlerce, binlerce kendi hasretine mendil sallayanlar gibi daha nice kaptanlar…
Tıpkı bir zamanların hayallerinin peşinden giderek bugünleri yaşatan yolların efsane firmasının kaptan şoförü ve Esadaş Turizmin onursal başkanı Ata Şen Polat gibi… Başka sevdaları yakınlaştırırken, kendi yüreklerinin hasret çemberinde uzaklara salınan umutlarının sancısı hep taze kalmış yüreklerinde. Umudun sancısı hep alev alev yanmış yüreklerinde…
Sadece direksiyon başında değil ki hasret pınarlarının çağlaması. Muavin personellerden Hakan Ağgül ve Dadaş Yakup ta aynı cenderenin kıskacında yüreği ezilenlerden. İnsana hizmet etmenin lezzetini yüreklerinde hissederek, uykusuz saatlerin inadına ayakta kalmanın keyfin sürmekteler.
Her bir mola yerinin, başka başka hikâyeleri dillenir umut aşısı dolan dillerine. Kimine eyvah çekilirken kimisine ise anıların en güzeliyle yâd etme tınısı yollanır kulakları çınlatırcasına. Her şehrin kendisine özgü bir masalını yaşarlar. Kaf dağının ardında söylenircesine bir varmış, bir yokmuş gibi hasret mısralarına gebe olarak.
Ve her şehrin adım adım gelişmesine, fersah fersah büyümesine şahitlik ederler, ömürlerinin bitip tükendiğini dahi göremeden…
Uçakların modeli ne olur ise olsun, teknolojilerinde hangi özellikler sıralanır ise sıralansın; hiçbir zaman otobüs yolculuğunun mola yerlerinin keyfini veremez, umut yolcuları nezdinde. Muhabbet demiyle katık edilmiş bir kıtlama şekerin, çay kaşığı mücadelesiyle tatlandırılmış ve limon ile birleşmesinde meydana gelen hüznün yorgunluk şerefi dahi can verir yol çizgilerinin varlığına.
Mesafeler ne kadar uzak olsa da, yürekleri hep yanı başlarındadır. Aynı koku, aynı bekleyiş ve aynı umudun adıdır hasretlik türkülerinin notalarına can veren nağmeler. Yine de yolları arşınlamaktan usanmamışlar, yine de yollara bakmaktan hiçbir zaman öte kalmamışlar.
Yolcular vuslatı yaşayarak birleşse de hayallerinin içerisindeki renk cümbüşleriyle; umudun gerçek yolcusu olarak ayrılıklar hep direksiyon başında olanlara, onlara yoldaş olan muavinlerine kalmış iyi mi?
Yolunuz açık, yüreğiniz selamet huzuruyla dolsun inşallah umut yolcularımız bizim.
Var olun…