KANLI NOEL SALDIRILARININ 61. YILDÖNÜMÜ
SABAHATTİN İSMAİL
Kıbrıs Türklerini,
6 saat içinde topluca katletmeyi öngören Rum-Yunan ikilisi, 21 Aralık 1963 gecesi Kanlı Noel saldırılarını başlattı.
EOKA'nın devamı olan AKRİTAS terör örgütünün hazırladığı AKRİTAS SOYKIRIM PLANI'NIN amacı, ENOSİS'i gerçekleştirerek adayı Yunan toprağı yapmaktı.
Planın altında imzası olan "AKRİTAS" kod adlı kişi, görevi, teröre karşı mücadele olan İçişleri Bakanı EOKACI Polikarpos YORGACİS idi
Planın "HİPERİDİS" kod adlı Kurmay Başkanı ise Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisi'nin başkanı Glafkos Kleridis idi. Kıbrıs
Cumhuriyeti'nin 3 Türk, 7 Rum Bakandan oluşan ortak Bakanlar Kurulu'nda, başta Çalışma Bakanı Papadopulos olmak üzere tüm Rum Bakanlar, Meclisteki 35 Rum milletvekili, ortak Polis ve ortak ordu içinde %60 oranıyla var olan Rum polisleri ve askerleri, AKRİTAS terör örgütünün yöneticileriydi.
Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios ise örgütün siyasi lideriydi.
Örgütün askeri lideri ise Yunan ordusu mensubu General Karayannis idi...
Örgüt, cumhuriyetin 3 garantöründen biri olan Yunanistan'ın gizlice gönderdiği silahlarla donatılmıştı.
Hedef, Girit'te yaptıkları gibi Türkleri topluca katlederek adayı Yunanistan'a bağlamaktı.( ENOSİS )
Bu çerçevede hazırlıklar tamamlandıktan sonra, iki eşit halkın kurucu ortaklığına ve egemenliği eşit şekilde paylaşmalarına dayalı olarak 16 Ağustos 1960'da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak için 21 Aralık 1963'de saldırıya geçtiler.
Rum ortak, Cumhuriyetin eşit kurucu ortağı olan Kıbrıs Türklerine kanlı bir darbe yaparak tüm devlet organlarını ve makamlarını silah zoruyla işgal etti. Türkler tüm devlet yapısından ve kurumlarından silah zoruyla kovuldular.
Eli kanlı teröristler, 103 Türk köyünü işgal etti, 35 binden fazla Türkü göçe zorladı.
Türk Halkı Adanın yüzde 3'ünü oluşturan gettolarda, 1974 Barış Harekatı'na kadar, 11 yıl sürecek, insanlık dışı bir kuşatma altına alındı.
İki halkın eşit kurucu ortağı olduğu ve siyasi eşitlik temelinde birlikte yönettiği Kıbrıs Cumhuriyeti, yüzde yüz Rumlardan oluşan bir Rum devletine dönüştürüldü.
Bu süre içinde Kıbrıs Türkleri üretimden koparıldı, devlet gelirlerinden ve bütçeden dışlandı, açlığa, sefalete ve Kızılay yardımları ile yaşamaya mahkum edildi.
İğneden ipliğe, bot bağından yün giyeceklere, çividen keresteye, kumdan çimentoya 40'dan fazla maddenin kuşatılmış Türk bölgelerine girişi yasaklandı
On binlerce göçmen ağıllarda, mağaralarda çadırlarda, sinema salonlarında yaşamak zorunda kaldı.
Eli silah tutan her Türk direniş mevzilerine koştu.
Anavatan Türkiye'nin gönderdiği yardımlarla yaşamak zorunda kaldık.
Liderlerden bakanlardan, milletvekillerinden en alt derece memurlara kadar tüm kamu görevlileri eşit şekilde 30 Kıbrıs Lirası maaş alarak direnişi sürdürdü
Tarihe KANLI NOEL SALDIRILARI olarak geçen katliamların ilk günlerinde Türk Alayı doktoru binbaşı Nihat İlhan'ın eşi ve 3 çocuğu Lefkoşa Kumsal bölgesindeki evlerinde saklandıkları banyo içinde acımasızca katledildi. O gece aynı bölgede 8 sivil Türk daha öldürüldü, 200 civarında sivil Türk esir alındı.
1963-1964 döneminde 364 Türk katledilirken binlerce Türk yaralandı
TMT öncülüğünde milli mücadeleye atılan halkımızın kahramanca direnişi ve Anavatan Türkiye'nin hava kuvvetleri ile, Rum saldırılarını durdurmaya yönelik SINIRLI POLİS HAREKATLARI, AKRİTAS PLANI'nda 6 saat içinde tamamlanması öngörülen toplu katliamın gerçekleşmesini önlendi.
Ne ilginçtir ki, uluslararası bir anlaşma ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne darbe yapan ve Türk ortağına soykırım uygulayan Rum siyasilere tüm Dünya göz yumdu
Tutuklanıp uluslararası mahkemelerde yargılanmaları gerekirken, BM ve tüm Dünya, darbeci, terörist Rumlardan oluşan gayrı meşru işgalci yönetimi, "meşru Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti" olarak tanımaya devam etti
Nefsi müdafaa yapan Kıbrıs Türkleri ise, AKRİTAS PLANI'nın da öngördüğü şekilde, "meşru devlete isyan eden asiler" olarak tanımlandı.
İşte, aradan 61 yıl geçmesine karşın Kıbrıs sorununun bugün de devam etmesinin nedeni budur.
En büyük hatamız, bu eli kanlı darbeci, soykırımcı Rum liderlerin SAVAŞ SUÇLUSU olarak Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde yargılanmalarında ısrar etmek yerine, yeniden onlarla federal bir ortaklık kurmak için 1968'den 2017'ye kadar, yani yarım asır boyunca görüşme yapmamızdır.
Dilerim artık bu hata tekrarlanmaz.
KKTC tanınmadan, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz BMGK tarafından teyit edilmeden, ambargolar ve izolasyonlar kaldırılmadan bir daha Rumlarla federasyon kurmak için masaya oturulmaz...
Bu vesileyle tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
Nurlar içinde yatsınlar
Emanetlerini korumakta kararlıyız